“İzmir…”
“Baba” ifadesi ile birlikte öğrendiğim ilk kelime, “İzmir.”
Doğduğum Konya'nın bir köyünde; “ekmek” deyince, “para” deyince, “alın teri" deyince akıla gelen ilk kelime, “İzmir.”
“Gurbet” deyince, “uzak” deyince, “hasret” deyince, “sevda” deyince bunlarla birlikte akıla gelen ilk kelime, “İzmir.”
“Yol” deyince, “yolcu” deyince, “yolculuk” deyince, “otobüs” deyince, “garaj” deyince, “muavin” deyince, “şoför” deyince, bunlarla birlikte ilk akıla gelen kelime, “İzmir.”
“Bavul” deyince, “azık” deyince, “hamal” deyince, bunlarla birlikte akıla gelen ilk kelime, “İzmir.”
“Şeker” deyince, “Ali Galip”, deyince, “lokum” deyince, “sabun” deyince, “üzüm” deyince bunlarla birlikte akıla ilk gelen kelime, “İzmir.”
“İzmir” deyince, bir renk ile düşünsem aklıma “beyaz” gelir hep… İzmir’in rengi “beyaz”dır benim gönlümde. “İzmir” deyince aklıma gelen rakam da hep “dokuz"dur nedense…
Doğduğum köyde; çocukların karnına ilk giren lokmanın bedelinde “İzmir”’in katkısı vardır.
Benim doğduğum köyde; “şehir” “İzmir” demektir. “Hediye”nin adı “İzmir’dir.
“Ayakkabı”, “ceket”, “pantolon”, “çorap”, “fanila” hulasa her türlü giysinin ikinci adı hep “İzmir”dir.
Bir avuç; taşlı, kesekli toprağın işlenmesinde kullanılan “kazma”, “kürek”, “tırmık”, bunların ikinci isimleri ortaktır ve hepsinin ortak adı da “İzmir”dir.
Köyün ulaştırma aracı “kağnı”, binek aracı eşeğe vurulan “semer” akla gelse hep İzmir ile birlikte anılırlar.
Çok acı ama köyümün erkeklerinin hamallık için gittikleri İzmir’de, 200 Kg.lık pamuk balyalarını taşımak için sırtlarına vurdukları şeyin adı da “semer”dir.
Siz yoksa “semer”in sadece eşeklerin sırtına vurulan bir araç olduğunu mu sanırdınız?
İşte, mideme ilk giren lokmanın içinde “İzmir”in ve “semer”in çok büyük katkısı vardır.
“İzmir”, “fakir yatağı” derlerdi hep çocukluğumda…
“İzmir” fakiri de, zengini de hiç yüksünmeden bağrında barındıran bir şehirdi.
Kader bana henüz üç yaşımda “İzmir” ile buluşmayı nasip etti.
Rüyalarımın, hayallerimin yurdu İzmir daha sonraki yıllarda yine kaderimi çizen, mideme giren ilk lokmasını verdiği gibi, ömrüm boyunca kursağıma düşecek lokmaların bedelini de o ödedi. Halen de ödemeye devam ediyor.
“İzmir”; sevdaların, sevgilerin, hayallerin, umutların şehri… Hem benim hem de doğduğum köydeki bütün insanların ikinci yurdu...
Doğdukları yurtları, köyleri ise, doydukları yurtları hep İzmir oldu.
Ben, İzmir’e çok şey borçluyum...
Ama İzmir’de bana çok şey borçlu.
18 yaşım ile 32 yaşımın arasını tüketen, karasında ayak izlerimin, denizinde gözlerimin, havasında sesimin ve nefesimin hala oralarda hüküm sürdüğü ve dönüp bana bir tek selamı dahi çok gördüğü için İzmir’e de sitem doluyum elbette.
İzmir…
Sen bedenime can verensin, kan verensin ama en sevdiğim yılları ve sevdiğim birçok insanı da benden ayıransın.
Nasıl ki, bir 9 Eylül günü seni yad ellerden çekip kurtarmışlarsa, sen de beni, sana olan hasretimin ızdırabından kurtar.
Beni senden uzak tutma.
Bas bağrına.
Çünkü seni çok seviyorum.
Sokaklar karanlık, hoşça kal İzmir.
Umudun peşinden koşmam gerekir.
Yolcuyum yollarda, yaşamak için,
Yol vermez dağlardan aşmam gerekir.
Hoşça kal İzmir...
9 EYLÜL, SENİN KURTULUŞUN YA BENİM Kİ?
Yorumlar
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren,
aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya
da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk
içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.