ÜMMETİN SUSKUNLUĞU VE KUDÜS..
Kudüs; Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi. Bununla birlikte Allah tarafından namazın Müslümanlara farz kılındığı miraç mucizesinin yaşandığı yer. Bugün İsrail işgali altında olan ve içerisinde Mescid-i Aksa ile Kubbetüssahra camileriyle birlikte çok sayıda mescit ve Osmanlı'dan kalma onlarca eser barındıran bölgenin genel adı.
İşgalci Siyonistler Yahudi yerleşimciler yıllardan beridir, Mescid-i Aksa’nın hürmetini çiğnemekte, kapılarını kırmakta, avlusunu ve merdivenlerini kirletmekte, tek başlarına bu mukaddes makamı savunan onlarca Filistinliyi yaralamaktan daha daha ile bu gün o mescidin içine postalları ile girdiğini duymaktayız.
Siyonist saldırıların günlük bir hal alması ve dozajının artması, Siyonistlerin korkusuz hareket ettiklerini göstermektedir ki. Uluslararası düzenin desteği ve Arap dünyasının sessizliğinden gayet memnunlar.
Bundan hareketle Mescid-i Aksa’yı yıkma ve yerine sözde Süleyman Mabedini inşa etmek için çalışmaya devam ediyorlar.
Siyonist örgütlerin Mescid-i Aksa’ya yönelik bu saldırıları üzerine İslam ümmetinden cılız tepkiler ve kınamalar asla Yahudileri durdurmayacaktır.
Şu andaki halimizi anlatacak en iyi şeyin ŞEHİD Şeyh Ahmed Yasin yıllar önce yazmış olduğu mektubu tekrar okumak olduğunu düşünüyorum.
“Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikâyet ediyorum!”
“Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! “
Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!
Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrümün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim!
Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!
Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında?
Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!
Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?
Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!
Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış..!
Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı?
Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye; “Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü’min kullarına yardım et!” diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
“Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!”
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin!
Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!
Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
Allah’ım! Sana şikâyette bulunuyorum… Sana şikâyette bulunuyorum… Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum.
Sen mustazafların Rabbisin… Sen bizim Rabbimizsin… Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah’ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına Sana şikâyette bulunuyorum.
Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı… Birliğimiz bozuldu… Yollarımız ayrıldı…
Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikâyet ediyoruz…
ŞEHİD Şeyh Ahmed Yasin