banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Şair, yazar milletinden olup da bu kubbede bir hoş seda bırakıp giden ender kişilerden biridir Attila İlhan. Birbirinden güzel şiirleri kadar özellikle ‘Hangi’ kelimesiyle başlayan Hangi Batı, Hangi Sol, Hangi Atatürk gibi birçok eserindeki sorulmayanları sorgulayan düşünce yazılarıyla da dikkatleri uzunca bir süre üzerinde toplamayı başarmış, edebiyat dünyamızın sevilen şahsiyetlerinden biri olmuştur.

 

        Bu yazımda beni ‘Sisler Bulvarı’ şairini hatırlamaya sevk eden, Gökhan Özcan’ın 5 Şubat Perşembe günü Yeni Şafak’ta yayımlanan ‘Kaba bir uygarlığın cansız bedeni’ başlıklı yazısı oldu diyebilirim. Fıkra-hikaye denebilecek bir özellik gösteren Gökhan Bey’in yazıları, tekrar tekrar okunmayı fazlasıyla hak edenlerdendir bana göre. Hareket noktası güncel olsa da gözü evrenseldedir. İlgisi sorunların kaynağınadır.

 

        Uzun zamandır hayranlığımızı celp eden Batı uygarlığının aklımızı başımızdan alan güzellikleri hakikaten öyle midir? Yazarın bu güzellikleri nasıl gördüğüne bakıp kendi hesabıma “Özümüzden kopalı, gözümüze güzel görünen her şeye böyle mi bakmışız?” sorusuna beyhude cevap aradım şu müthiş tespiti karşısında:

 

        “Ezerek, can alarak, sömürerek, başkalarının hayat kaynakları talan edilerek finanse edilmiş bir estetik, göze hoş görünen somut sonuçlar üretse de esastan çirkindir.”

 

        ‘Göze hoş görünen bu somut güzellikler’ e bakıp kendinden geçenler için başka renklerin, başka seslerin bir önemi olabilir mi? G. Özcan’ın  bu soruya cevabı da enteresan:

 

        “Batı’nın kendisi için ürettiği en büyük konfor, yeryüzünün feryatlarını duyulmaz hale getiren ses geçirmez kişiliklerdir.”

 

         Yerden göğe hakkı var yazarın. Bu nedenle duymazlar kendilerinden olmayan dünyalarda patlayan ‘her biri bir mülkü harap eden’ bombaları, göremezler kendileri tarafından çekilip haber olarak dolaşıma sokulan petrole bulanmış karabatak kuşlarından başka görüntüleri. Duyamazlar bilmem kaçıncı senfoniden başka sesleri. Bu nedenle yıllardır Filistin’de veya dünyanın; ismi tarifsiz acılarla, zulümlerle akıl almaz vahşetlerle birlikte hatırlanan bir başka diyarında “Masum bir çocuğun cansız bedeni, Batı için daima hesabın küçük ve önemsiz bir parçasıdır.”

 

         Ses geçirmez kişilikler…

 

        Yapı denetimi iyi yapılmış sağlam binalardan söz edilmiyor. Çok katlı binalarda her biri yüzlerce daireden oluşan sitelerde yapı malzemesinin ses geçirmez oluşu, izolasyonu ne kadar önemliyse bahse konu olan insan olunca bu durumu hayra alamet görmek mümkün mü? Kişiyi komşularından, mahallesinden- sokağından nihayet ait olduğu toplumdan, o toplumun değerlerinden soyutlayarak, uyuşturucunun her türlüsüyle kendinden başka her şeye duyarsızlaştırarak gerçekte ne yapılmak isteniyor? Adına uygarlık dedikleri şey buysa ‘İstemez, üstü kalsın!’ diyebilecek bir duruşumuz olacak mı cümle hoyratlıklara?

 

        Her şeyimiz var; lakin bir şey var ki o cevher olmadan insan olunmuyor: İnsanın insana karşı, sorumluluğu, merhamet…

 

        Gökhan Özcan’ın hatırlattığı da bu. Diyor ki:

 

        “Kişi, masumların canını alan her hain kurşundan bir yara almadıkça insan olamaz.”

 

         “Madem ki her şeyin var, bunca zenginliğine rağmen herkese yetecek bir merhametin yok, üstü kalsın!”

 

         Madem ki bizi hayat veren şeylere çağıran bir kitabımız var; o kitapta yazılanları yaşayarak insanlara Allah’ın istediği şekilde gösterip rehberlik etmiş bir kutlu elçimiz var; asırlarca o kutlu elçinin izinde yürüyen mü’minlerin meydana getirdiği, kuşun kurdun her şeyin hakkını gözeten bir sevgi medeniyeti var; bizim başkasına ihtiyacımız yok. İnsanı özgürleştirme iddiasından hareket ederek neticede insanı insana ve yaratıcısına karşı izole eden, kendinden olmayanları insan görmeyen vurgunu, talanı, yakıp yıkmayı, yok etmeyi en tabi hakkı gören bir kültürün adı uygarlık olsa ne yazar!

 

        Bağdatlı Ruhi’nin sabah namazı camiye ibadet için değil de biraz sonra gelmesini bekledikleri valinin kaç lira vereceğini sayıp duran bir güruha söylediğini haykırmak gerek asrın vicdanları maskeli, tek dişi kalmış uygarlarına:

 

        “Kim sizden ırak olursa hakka yakın olur!”

 

        Hatırlayabilirsek unuttuğumuz, hor hakir gördüğümüz değerleri medeniyet olarak bu bize yeter. Sizin olsun uygarlığınız.

 

        Selamların en güzeliyle…

 

        Hacı Halim Kartal                 09 Şubat 15    

         

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.