Erdemli her insanı insanlığından utandıracak yüzünü kızartacak alçak bir olay, toplumda infiale neden oldu.
Bu toplumda bu insanlarla aynı havayı solumaktan aynı suyu içmekten, aynı güneşe bakmaktan utanç duyuyorum.
Ne acı değil mi? Olayı zihnimizde yaşamak, canlandırmak dahi yüreğimize acı veriyor, tüylerimiz ürpertiyor.
Şimdi sormak istiyorum. Mersinde bir üniversite öğrencisine reva görülen bu olayın müsebbibi katil ve aşağılık yaratıklar uzaydan gelmediler.
Bu tür zihniyete sahip olanların, içimizde yaşıyor olmaları ve bu olayın müsebbiplerinin ne ilk ne de son olmadığının ve buralara nasıl gelindiğinin sorgulanıp, nedenlerinin teşhis ve tespitinin yapılması lazımdır. Lazımdır ki; bu tür alçak ve kahpece yapılan saldırıların önüne geçilebilsin.
Şu an yürürlükte olan yasalardan meydana gelen sonuçlar nedeniyle o şerefsizler hala bu toplumun içinde geçinip gitmekteler. Kendilerine rahatlıkla yaşama alanları bulabilmektedirler. Bu yasalar bu halleriyle toplumun huzuruna katkı yapabilirler mi? Mevcut yasalar çerçevesinde yapılan yargılamalar, verilen hükümlerle bu olayların ardı alınabilir mi?
Olay başka bir boyutu ise, genel olarak zihniyetlerdeki çarpıklıktır. Kendi evinde erkek evladına farklı, kız evladına farklı bakış açısı sergileyen zihniyetten bahsediyorum.
Erkek evladının yaptığı başıbozuklukları, hovardalıkları görmezlikten gelip, kızını evden dışarı salmayan zihniyetler de bu olayların oluşmasına zemin hazırlıyorlar diye düşünüyorum.
Bu zihniyetin temel sorunu, namus kavramındaki yanlış değerlendirmeleri ve yanlış ahlak anlayışlarıdır.
Mersin’de meydana gelen ve milletimiz ayağa kaldıran olaydaki aslı neden de bu değil mi? Oğul tecavüze yelteniyor vahşice öldürüyor ve babası oğluna her türlü sapkınlıkta yardımcı oluyor. Bir babanın bu durumda yapacağı şey, oğlunu güvenlik güçlerine teslim etmekten gayrı ne olabilir ki. Ama burada onun da zihniyeti ta baştan bozuk…
Millet sokaklarda idam diye bağırıyor bende diyorum ki kısas Çünkü Rabbimiz diyor ki “Kısasta sizin için hayat vardır”. Kısas, mazlumun yanında olmaktır… Kısas bir kimsenin hayatına saldıranın, bunu hayatıyla ödemesidir, bir kimsenin bedenini zedelemesi, kendi vücudunda bunun karşılığı kadar zedelemeye uğraması gerekir. Bu insana ve onun haklarına bir saygıdır.
Konuyu âlemlerin efendisi Peygamber(sav) efendimizden rivayet edilen bir hadisle bitirelim...
Asr-ı saadette Peygamberimiz (asv), ashabıyla beraber bulunuyordu. Bir genç çıkageldi ve çok saygısızca:
"Ya Resulallah! Ben falanca kadın ile arkadaş olmak istiyorum, onunla zina yapmak istiyorum." dedi. Ashab-ı Kiram, bu durumdan çok öfkelendiler. İçlerinden gazaba gelerek genci dövmek ve huzuru Resulullah'dan çıkarmak isteyenler oldu. Bazıları bağırıştılar. Çünkü genç çok hayâsız bir şekilde konuşmuştu.
Sevgili Peygamberimiz (asv); "bırakın o genci buyurdu." Resulullah (asv), genci yanına çağırdı, dizinin dibine oturttu. Gencin dizlerini kendi mübarek dizine değdirecek bir şekilde oturttu ve:
"Ey genç, birinin annenle bu kötü işi yapmasını ister misin? Bu çirkin hareket hoşuna gider mi?" diye sordu.
Genç hiddetle:
"Hayır Ya Resulallah." diye cevab verdi.
Resulallah:
"Öyle ise o çirkin işi yapacağın kimsenin evlatları da bundan hoşlanmazlar."
Sonra:
"Peki, bu çirkin işi senin kız kardeşinle yapmak isteseler, sever misin?" diye sorduklarında genç :
"Hayır, asla!" diyerek hiddetleniyordu.
"Şu halde insanlardan hiç kimse bu işi sevmez buyurdu." Sonra Hz.Peygamber (asv) mübarek elini bu gencin göğsüne koyarak şöyle dua etti:
"Allah'ım! Sen bu gencin kalbini temiz kıl. Namusu ve şerefini muhafaza eyle ve günahlarını da bağışla."
Genç, Resulallah (asv)'ın huzurundan ayrıldı. Bir daha günah işlemediği gibi böyle bir kötü düşünce aklından bile geçmeden yaşayıp gitti. (Müsned, V. 257)