İman ve kanla yazılan bir destan Çanakkale.
Gönüllere zafer muştusu sunan kahramanlıklar mahşeri…
Çanakkale Zaferi, cenneti canlarıyla satın alanların eseri.
Her şeyden vazgeçenler, geçebilenler imanları sayesinde bu zaferi kazandı.
Birkaç dakika sonra rahmeti rahmana ulaşacağı umuduyla abdest alıp Kur’an okuyarak huzura kavuşmaya hazırlanan Mehmetlerin destanı…
Nice ana kuzuları ciğerparesi yavrularını göremeden, eşine doyamadan, ana babasına sarılamadan ötelere kanatlandı Gelibolu’da.
Çanakkale’nin neden geçilemedi, Çanakkale’de zafer kazandıran ruh ne idi?
Hayatı hakir görüp ölümün şehitlik olduğuna inananlar, düşmanın topu, tüfeği, bombası, makineli tüfeği karşısında geri çekilmedi. Gündüz kaybettiği mevzileri, geceleyin süngü hücumuyla geri aldı Mehmetçik.
1915 yılında cephelerde yoksulluk vardı, silahlarımız eskiydi, donanmamız güçsüz.
Düşman korkunç silah ve asker üstünlüğüne sahipti.
Güçler arasında denge yoktu ama zafer Mehmetçiğe gülümsedi.
Silah ve teknolojik geri kalmışlığa rağmen Osmanlı, müthiş bir ruhî üstünlüğe sahipti. Mehmetçik; ölürsem şehit olur cennete uçarım, kalırsam gazilik şerefini ömrümce taşırım inancıyla acılara, sıkıntılara, yokluk ve kıtlığa katlandı. İmanından aldığı güçlü, vatan için, din için ölümün üzerine yürüdü... Cennete kanatlanır gibi cepheye koştu ve düşman üzerine atıldı.
Çanakkale ruhu dediğimiz şey bu.
18 Mart, deniz savaşının Çanakkale Deniz Zaferi’yle taçlandığı gün…
18 Mart gecesi Albay Cevat, hayatını alt üst eden altın rüyayı hatırladı. Peygamberimiz (sav) beyaz sarıklı, beyaz elbiseli bir şekilde kendisine göründü, Karanlık Liman’da vav harfi yazmayı öğretti. Limana vav gibi, mayın döşenmeliydi. Uyandığında kendisini gözyaşları içerisinde ağlar buldu. Hayatının en güzel anıydı. Peygamberimiz (sav) savaşla ve kendisiyle ilgileniyordu. Rüyayı çok önemsedi. Boğaz’da kıyıdan kıyıya, suyun akışına dik olarak döşenmiş mayın hatları vardı fakat Karanlık Liman’da gemilerin manevra yapmasını önleyecek şekilde bir mayın hattı yoktu. Böyle bir hat savaşın seyri değiştirirdi.”
Albay Cevat, gece 24’ten sonra Karanlık Liman’a 26 mayını döşetti. Yüzbaşı Hafız Hakkı, o gece yaşadığı heyecana dayanamadı ve mayınları döşedikten sonra düşmana görünmemek için gemiyle geri dönerken kalbi durdu, şehitlik rütbesine yükseldi.
Ertesi gün Karanlık Liman’da manevra yapan İngiliz ve Fransız gemileri bu mayınları çarptı ve soğuk suların dibine gömüldü. Savaşın kaderi değişti.
Havranlı Seyit Onbaşı, 275 kg. mermiyi tek başına kaldırdı, topun namlusuna yerleştirdi, Besmele ile nişan aldı, ateşledi. Ocean’ı sulara gömdü.
Yüzbaşı Mehmet Hilmi’nin emri üzerine tekrar kucakladı, komutanıyla birlikte namluya sürdüler. Yzb Mehmet Hilmi, nişan alıp ateş etti. İrresitble gemisini batırdı. Bouvet yara aldı, Karanlık Liman’da mayınlara çarptı, sulara gömüldü.
Çanakkale kahramanları imanı kuvvetiyle düşmana ve ölüme meydan okudular. Şehitlere vaat edilen cennete ulaşmak için çarpıştılar. Ulaşamadıkları zaman hayıflanarak bir sonraki vuruşmayı beklediler. Gönüllerdeki ve dudaklardaki Kur’an onları teselli etti, ayaklarını sağlamlaştırdı.
“Eğer bilirseniz Allah'a ve Resulüne inanıp mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat etmeniz sizin için daha hayırlıdır.”
“Evet, siz sabır gösterir ve Allah'tan sakınırsanız, onlar (düşmanlarınız) hemen şu anda üzerinize gelseler Rabbiniz, nişanlı beş bin melekle sizi takviye eder.”
Matarama Kan Doldu
Bigadiçli Mehmet Çavuş, Arıburnu’nda şafakla düşmana süngü hücumu başlatanlardandı. Düşmanı siperlerinden geriye savurdu. Yetiştiğini süngüledi. Akşama kadar şehitlik kapmak için boğuştu. O gün de şehitlik rütbesini kapamadı. Akşam nöbet vardı. Karayörük Deresi’ne indi, şırıl şırıl su akıyordu. Işıl ışıl Ay ışığında parlıyordu sular. Çavuş sevinçle dereye indi. Suda abdest aldı, matarasını doldurdu, arkadaşlarının yanına sipere geldi. Çavuş senin yüzün kanlanmış, dediler. Olamaz, dedi çavuş, yeni abdest aldım. Matarasını açtı, su niyetine bir yudum aldı.
Tadı bambaşkaydı, su değildi içtiği, ağzı kan kokuyordu. Yüreği titredi. Ürpertiyle sarsıldı. Dişleri birbirine vurdu. Alt dudağını ıstırapla ısırdı. Boğazı susuzlaktan yanmaya başladı. Dili ağırlaştı, ağzında kocaman oluverdi, sonra damağına yapıştı.
Çavuş, akşama kadar vuruşan ve şehitlik rütbesine yükselen komutanlarını ve arkadaşlarını hatırladı. Gözleri nemlendi, boğazı kırk boğum oldu.
Matarayı şehit arkadaşlarının kanıyla doldurmuştu.
Istırapla yüreği parçalandı. Dudakları şehitlerin aziz ruhlarına göndermek üzere Fatiha’ya sarıldı.
Cennet Rüyası Görenler Yurdu
Çanakkale, cennet rüyası gören Mehmetlerin matarasına kan doldurduğu şehitler diyarıdır.
Her adımda bin şehit, her karış toprakta bin şehidin teri, kanı ve kemiği gömülü.
Necmeddin Halil Onan ne güzel söylemiş!
“Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.”
Çanakkale şehitlerinin maneviyat iklimini ve destan yazan kahramanların ruh hâlini anlatabilmek için Matarama Kan Doldu’yu kaleme aldım. Çanakkale zafer çerağını gönüllerde yakmak için.
Çanakkale ruhunu yüreğimizde yaşatalım diye.
Çanakkale’de Mehmetçik, İlahi yardımlara mazhar oldu ve destanlar yazdı. Makineli tüfeklerle taranan ve siperden dışarı çıkmada zorlanan ordumuz, 253 bin şehidin kanı pahasına muhteşem bir zafer kazandı.
Beyin Vitamini: Çanakkale’de matarasına kan dolduran yiğitlerin muhteşem destanını okumak için Nesil yayınları arasında çıkan Matarama Kan Doldu isimli romanımı, Vehbi Vakkasoğlu’nun Bir Destandır Çanakkale, Alb. Selahattin Adil’in Çanakkale Cephesinden Mektuplar-Hatıralar, Alb. Fahri Belen’in Çanakkale Savaşı’ndan Alınan Dersler adlı eserlerini tavsiye ederim. Okumak, anlamak, ağlamak ve Çanakkale ruhuna sahip olmak için… (İrtibat: 0212 5513225)
Teşekkür: Din hizmetlerinin kalitesini yükseltmek için imam, müezzin ve Kur’an Kursu öğretmenlerine seminer düzenleyen Karatay Müftümüz Hasan Hüseyin Arslantürk, Selçuklu Müftümüz Ali Okutan, Meram Müftümüz Sabri Kütükçü, Güneysınır Müftümüz Yusuf Dikmen, Hadim Müftümüz Ahmet Demirel, Taşkent Müftümüz Mustafa Bilgiç Hocalarıma, Güneysınır Belediye Başkanı İsmail Bey’e; ayrıca il müftümüz Prof. Dr. Ali Akpınar Hocamıza ilgilerinden dolayı bin teşekkür ederim, hizmetlerinin devamını dilerim.