Yazıma Önemli bir açıklma ile başlamak istiyorum;Eğitim Konusunda Seydişehirhaberde yapılan haberlere ve köşe yazılarına bazı arkadaşlar birden hopluyorlarlar.
Değerli Gazeteci Hakkı Balcı derdiki " yerel gazeciler olmasa burdaki yöneticiler hiç bir şey yapmaz .."Bizlerde ilçemizde bir şeyler yapılsın , varsa yanlışlar yapılmasın , varsa eksikler düzeltilsin gayesi ile olaylara bakıyoruz.. Doğru eleştirinin bir şeyler yapmak isteyenler için faydalı olacağı kaanetindeyiz.Şimdiye kadar hep bunun için Mücadele ettik bundan sonrada devam edecegiz...Bazıları bunu anlamasada biz biz doğruları ve yanlışlaru anlatmaya hep devam edecegiz...Yazdığımız Şeylerde Bir yanlışlık var ise bu site ve bu köşe yapılan yanlışları düzeltmeye her zaman hazırdır .
Yazımda; çok güzel hayallerle açılan fakülte ve her geçen gün ilerleme kaydedeceğine geri geri giden bir MYO’dan bahsedeceğim.
Üniversiteler bulundukları il ve ilçelere ekonomik olarak da artı değer katan bacasız fabrikalardır… Ama bizim bacalı fabrikamız olduğu için bacasızına rağbet etmiyoruz demek ki...
Daha hafızalarımızda tazeliğini koruyor. İlçemizde bir MYO mevcut iken, “bir de fakülte açılsın” diye kamuoyu oluşturup sivil toplum örgütlerini ayağa kaldırmaya çalıştığımız zamanlarda, bacalı fabrikanın sahibi bir anda Seydişehir’e bir bacasız fabrika dikiverdi... Hem de fiziki bakımdan örnek denilebilecek bir bina...
Gelin görün ki, böylesi güzel bir fiziki görünüme sahip ve trilyonlarca lira para harcanarak yapılan okulda, ihtiyaç duyulan farklı bölümler açılmayınca, “bu güzelim bina sadece bir bölüm için mi yapıldı?” diye sormadan da edemedik.
Eğer sadece bir tek bölüm için açıldıysa yazık olmuştur… Hem de çok yazık olmuştur… Binanın açılışında yapılması için söz verilen “Sağlık Bilimleri Fakültesi” nin durumu da şu an için bir muammadır...
Kendi cebinden beş kuruş çıkmayan Seydişehirli hemşerilerimiz, bu bacasız fabrikanın değerini yeteri kadar algılayamamış olmalılar ki, ne açılış zamanında ne de ondan sonraki süreçte, bu bacasız fabrikadan istifade etmek için hiç bir olumlu çaba göstermediler.
“Şimdi durup dururken üniversite ve fakülte yazısı da nereden çıktı?” diye soranları duyar gibiyim..
Çok kıymetli Dekan Bey, veda ziyaretlerinde bulunuyorlarmış. Selçuk Üniversitesi rektörlük seçimlerinde, kendisine verilen rolde başarısız bir profil çizen Dekan Bey için ta o zaman, “gider” demiştim. Sağ olsun bizi hiç yanıltmadı ve gidiyor… Gidenin arkasından konuşulmaz, konuşsak da bir faydası olmaz ama tek cümle ile söylemeliyim ki; “görevde olduğu sürece ilçeye ve dolaysısı ile üniversiteye en ufak bir katkısı olmamıştır.” Dolayısıyla bu gidişi onun en önemli faydayı sağlaması anlamına geliyor bence...
Pekala, “giden gitti de gelen ne yapacak?” ve “MYO ne âlemde?” sorularını da soramadan edemiyor insan…
Seydişehir MYO ve Fakülte, Seydişehirlilerin ortak paydasıdır. Seydişehir’imize bu okullar sayesinde ne kadar fazla öğrenci gelir ise ekonomisine o nispette katkı sağlar.
Seydişehir’in kaderi midir bilinmez, MYO’na atanan müdürlerin hepsi Konya’da ikamet ederler ve sadece dersleri olunca uğrarlar Seydişehir’e... Böylelikle hem derslerini verirler bu arada müdürlük görevlerini de icra eder yine geldikleri gibi Konya’ya giderler.
Bu şekildeki atamalara ses çıkaramayan Seydişehir halkına üvey evlat muamelesi yapılması gayet de normaldir.
Öte yandan; Seydişehirmizin tarihinde, ilk kez bir rektör, bağlı bulunduğu ilde yani Konya’da görev almıştır. Şehrimize hizmet etme noktasında ve eğitim camiamızın da en üst noktasında bulunan hemşerimiz olan rektörümüz, ne yazık ki şehrimizde bulunan hem MYO’nun hem de Fakültenin kendisine bağlı olmadığı bir Üniversitenin dekanıdır. Buna karşılık komşu ilçemizde bulunan Fakülte hemşerimiz olan rektörümüzün üniversitesine bağlıdır... Böyle garip bir durumla da karşı karşıyayız maalesef...
Seydişehir MYO ve Fakültenin Selçuk Üniversitesine bağlanmasının, Seydişehir’de oluşacak kamuoyu baskısıyla sağlanabileceğini ümit ediyorum. Bunu yapmak için siyasi iradenin var olduğunu ve ciddi bir kamuoyu çalışması ile sonuç elde edilebileceğini düşünüyorum...
Umutlarımızın yeşermesi, öyle oturarak gerçekleşmeyeceğine göre, “haydin icraai faaliyete...!”