Rahman olan, Rahim olan, Hadi olan, Bedi olan, Reşid olan, Yüce Allah (c.c.)’ın isimleriyle başlayalım inşallah…
Eğitimcinin gayesi Allah’ı insanlara, insanları da Allah’a sevdirtmektir. Öyleyse kendisi de Allah’ı sevecektir, çünkü sevmeyen SEVDİRTEMEZ! (Eşref oğlu Rumi)
Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR Merhum Hak Dili Kur’an Dili adlı eserinin 1. Cildinin mukaddimesinin 1.sahifesinde şöyle dua ediyor. İlahi! Hamdini sözüme Sertaç ettim… Diyerek başlayan duanın bir bölümünde şöyle buyurmaktadır. “…Sen duyurmazsan ben duyamam, sen söyletmezsen ben söyleyemem, sen sevdirmezsen ben sevdiremem. Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yar et bize erdirdiklerini…” diyerek dökmektedir inci tanelerini… Öyleyse dostlar unutmayalım ki; Allah (c.c.) bizlere yardım ederse hiç kimse bizimle baş edebilir mi? edemez. Ama ‘O’ (c.c.) bizi terk ederse kimsede bize yardım edemez. Vesselam…
O halde “Eşhedu en la ilâhe illâllah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resuluhu” dediğimizden dolayı Kur’anın tabiriyle… “Mü’minler ancak kardeştir…” (Hucurat 10) çağrısına canıyla malıyla nefsiyle nesliyle hayatına işleyenlerdir. Kısacası, müslüman olmamız nedeniyle Allah (c.c.)’a güvenmeliyiz. Onun âlemlere rahmet olarak gönderdiği Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’ya güvenmeliyiz. Bu nasıl olur derseniz. İşte Hz.Ömer. Ömer ki; Medine devrinde de İslam’ı yaymaktan bir an bile geri durmadı. Yapılan bütün savaşlara katıldı ve büyük kahramanlıklar gösterdi. Bu büyük insan, müslüman olduktan sonra, zaman zaman Cahiliye’de geçen hayatını hatırlardı. Bir gün hatıralarını şöyle anlatıyor… “Hatırladığım iki şeyden birine ağlar, diğerine de gülerim. Ağladığım şey, kızımı diri diri toprağa gömdüğümdür. Güldüğüm de, helvadan putlar yapar, acıkınca da yerdik!” İşte bu Ömerü’l-Faruk, Resulullah (s.a.v.)’a büyük bir sevgiyle bağlıydı. Bir gün Peygamber Efendimiz, sahabe efendilerimizle birlikte “Sizden hiçbiriniz, ben kendisine evladından, malından, anne ve babasından, hatta kendi nefsinden daha sevgili olmadıkça, kâmil mümin olamaz buyurunca Hz.Ömer (r.a.) Ya Resulallah dedi, “sen bana canımdan başka her şeyden daha sevgilisin.” Peygamberimiz (s.a.v.) olmadı ya Ömer olmadı buyurunca “Canından da ya Ömer!” buyurunca, “Evet, canımdan da, ya Resulallah diye karşılık verince işte oldu ya Ömer (r.a.)…(Müslim, İman 69)
Dolayısıyla bizler Rabbimin kulu olarak neyi arıyorsak oyuz. Neyi seviyorsak oyuz. Hz.Mevlana’nın “Biz aradığımızı bulduk.” buyurduğu gibi insanoğlu o zaman aradığı doğru yolu bulmuş olur.
Dostlar üzüntüyle belirteyim ki; Yüce Rabbimiz (c.c.) kazançtan bereketi, insandan fazileti, kadından hayâyı - iffeti - kocaya itaati, anne-babaya isyanı, erkekten hayayı - kibiri, komşudan komşuluğu, âlimden ameli, hâkimden adaleti, gönülden samimiyeti kaldırmışsa sonumuz felakettir. Ve işte o felaket andıran bir zaman diliminde maalesef yaşamaktayız.
Tarikat şeyhlerinin arkasından gitmeye verilen ehemmiyeti, (a) gurubu, (b) gurubu cemaatlerin arkasından gitmeye verilen ehemmiyeti, Üstad Bediuzzaman Hz.lerinin “Din hayatın hayatı, hem nuru hem de esası, ihyayı din ile olur şu milletin ihyası.” Yüce dinimize ehemmiyet gösterseydik ve yine Üstad Bediuzzaman Hz.lerinin ruhaniyetinden izin isteyerek bu sözü şöyle de söyleneceğini zan ve ümit ediyorum; “Kur’an hayatın hayatı, hem nuru hem de esası, ihyayı Kur’an ile olur şu milletin ihyası.” buyurarak veya kitapları okumakla, vaaz dinlemekle, âlemlere Rahmet olarak gönderilen yürüyen Kur’an olan Hz.Peygamber (s.a.v.)’e benzeyemediğimizden, içimizi ihya etmeden, dışımızı bir türlü değiştiremediğimizden, yüce Kitabımız Hz.Kur’anın etrafında birleşmediğimizden dolayı inanın bunca acı, bunca keder, bunca sıkıntıya maruz kalmaktayız.
Benjamin Franklin’in şu sözü ne kadar anlamlıdır: “İnsanları yöneten Allah (c.c.)’tır. Bir kırlangıç bile nasıl Allah (c.c.)’ın emri olmadan yere düşmezse, bir devlet ve millet de O’nun yardımı olmaksızın yükselemez.” Demek ki yükselmemizin sebebi özellikle bu günlerde ocaklarımızı söndüren, anne babaları evlatsız, evlatları yetim, eşleri dul kalan manzara karşısında vatandaşların acılarını ancak ve ancak yukarıdaki maneviyatlara sarıldığımızda huzur bulacaktır. ((Bu vesileyle Şüheda kervanına katılan kardeşlerimize Rabbimden rahmet, kederli ailelerine Sabri Cemil, yaralılarımıza şifalar dilerim.)) İnsanlarımız renk, ırk, dil, bölge ayrımı yapmadan tabiri caizse “ Ayrılık değil birlik, kargaşa değil dirlik, ırkıyet değil kardeş olalım.” Şuuruyla huzura kavuşacaktır.
Malumunuz olduğu üzere, devleti meydana getiren hiç şüphesiz insanlardır. Bir gemiye benzetirsek. Gemideki bütün yolcular yanı insanlar, gemiye gelecek zarardan tümü etkilenir. Unutmayalım ki; millet devlet için değil, devlet millet için vardır. Bu anlayış çerçevesinde, bacası tüten ve tütmeyen, evinde huzurlumu huzursuzmu?, açmıdır açıktamıdır?, kar dolaplarında değil üzerinde giysisi varmıdır?, yemeklerini değil ellerini ısıtacak sobası varmıdır?, evine kaynamak için dışarıdan bir şeyler getiremeyenden, fakirlik hastalığına yakalanmış amma utancından kimselere söyleyemeyenlerden, içinde bulunduğumuz şu kış günlerinde kimin bacası tütüyor veya tütmüyor, paltosu, ayakkabısı, çarığı, kalemi, defteri olmayan, bütün bunların üzerine evine geldiğinde o küçücük ellerini ısıtacak bir sobası olmayan yavrulardan, müslüman olarak bunlardan hepimiz sorumluyuz. Hani meşurdurya; merhum Kanuni Sultan Süleyman Hz.leri Topkapı Sarayı’nın bahçesindeki ağaçları karıncaların sardığını görünce, kurtulmak için çare araştırır ve ağaçların gövdelerine ve diplerine kireç tatbik edilirse meselenin çözüleceğini öğrenir. Fakat ilim ehlinden izin almadan yapmak istemez ve Zenbilli Ali Efendi’ye meseleyi şöyle kibarca anlatır. “Dırahtı ger sarmış olsa karınca. Zarar var mı karıncayı kırınca sorunca;” Zenbilli Ali Efendi de aynı nezaketle; “Yarın Hakkın divanına varınca Süleyman’dan hakkın alır karınca…” Cevabını verdiği gibi karıncadan hesap sonar rabbim (c.c.) bizlerden hem bu dünyada, hem de ahirette sorulacak ve acaba bizler nasıl cevap vereceğiz. Hele hele yetkili, kelli felli olanlarda, sayfaların başında… Rabbim hesabı kolay olanlardan eylesin. Eviniz gül gönlünüz huzur ve gülşen olsun. Görüşünceye kadar hoşça kalın dostça kalalım…
Yusuf ÇAKICI
Yalıhüyük /KONYA