Olağanüstü kış şartları ve çaresizliğimiz.
Bugün, yaşları 80’i geçen ve toplumun yaşayan hafızası diyebileceğimiz üç beş kişi ile içinde yaşadığımız olağanüstü kış günlerinin muhasebesini yaptığımız bir muhabbet etme imkanı buldum.
Hepsine sorduğum ortak soru şu idi:
“Ömrünüzde böyle bir kış yaşadınız mı?”
Hepsisinin ortak cevabı; Seydişehir Merkez ve çevresi olmak üzere geçen ömürlerinde böyle bir kış yaşadıklarını hatırlamıyorlar.
Bu arada bizim yaşımız da elli ikiye dayanmış bulunuyor. Ben de, bu kadar kar yağdığını 1987 yılında gördüm ama o zaman bir kerede yağmış ve bitmişti. Şimdiki gibi üst üste üst üste karın yağdığını hatırlamıyorum. Üste üste yağan kar sonucunda metre kareye düşen kar baskısının en ağır olduğu yıl elbette ki zaman dilimi 2017 yılı oluyor.
Böyle ağır kış şartlarında, Seydişehir’e yağan ilk kar, lodos ve yağmurla erimemiş olsaydı eğer, devamında yağan karlarla birlikte merkezdeki ve mahallerindeki evlerin çatılarında büyük risk oluşturacağını söylemek için uzman olmaya gerek yoktur sanırım.
Salı günü yağan kardan sonra, Çarşamba günü fotoğraf çekmek için yaya olarak şehrin içini ve kenar mahallerini dolaştım. Hemen hemen her gördüğüm insanın sorduğu soru şöyleydi:
“Elektrik ne zaman gelecek, yollar ne zaman açılacak...?
Sen, şehirlerini kurarken planlama yapmamışın, evlerini apartmanlarını yaparken bilimin gereklerine uygun davranmamışsın, geldiğimiz noktada bodrumunu da su basar, çatın da uçar zemin katın dan da sular fışkırır, elektrik bogatından da dumanlar çıkar. Dahası; caddelerin, sokakların kar yığıntılarından geçilmez, dükkanlarının gölgelikleri çöker, ve sonunda da yaygarayı basarsın.
“Nerede bu millet, nerde bu millet?
Millet tarafından bakarsın devlet kabahatli, devlet dersen kendi milletine sorumluluk yüklemeye çalışır.
Yönetenler olarak sen, 200 cm kar yağabilecek bir bölgede 20 cm kar yağacak şekilde planlama programlama yaparsan, 200 cm kar yağınca alt yapında üst yapında tarumar olur.
Sen altmış bin nüfuslu bir ilçenin su şebekelerinden trilyonlarca lira gelir elde ederken, oranın su pompasının yanına bir jeneratör koymayı akıl etmezsen, bu sorunları da çözemezsin.
İki gün geç ödenen elektrik faturasının karşılığında hemen elektrik şartelini indirirsin ama bunu yaparken, kışın ortasında günlerce elektrik kesilmesine neden olacak alt yapını güçlendirmezsin.
Ya, olumsuz hava şartları ve yoğun kar yağışı nedeni ile yaşanan elektrik kesintisini fırsat bilip bu krizi fırsata çevirmeye çalışan hatta çeviren esnafa ne demeli?İsmi bende saklı kurumsal ve büyük bir AVM’de, elektrik kesilmeden önce 2.85 TL’ye sattığı 5 litrelik suyu, ertesi gün 4.50 TL’ye çıkarmasına ne demeli? Bazı esnafların 0.50 kuruşa sattıkları mumu 1.50 satmalarına ne demeli? Buna ısıtıcıların ve jeneratörlerin fiyatlarını katlayanları da eklersek bu durumları insanlığın hangi haliyle açıklanmalı bilemiyorum.
Sonuç olarak, tüm olumsuzluklardan sonra dönüp ilk önce kendimize bir bakmamız lazım.
İnsanoğlu aciz, insan oğlu nankör, insanoğlu fırsatçı, insanoğlu tamahkar, dememek için hiç bir nedenimiz, iyiye yoracak halimiz yok maalesef.
Gücünüz yetiyorsa buyurun caddelerden , sokaklardan dükkanlarınızın önünde yığılan metrelerce karları yok edin bakalım ama mümkün değil.
Yoksa elektriklerin gelmediği zaman işiniz bitik. Yollarınız kapandığı zaman çaresiz, bitkin, “elgamasınız.”
Buyurun itiraz edin bakalım.