Rahman olan, Rahim olan, Settar olan, Ğaffar olan, Ğani olan, Kerim olan, istediği zaman istediğine verme ve alma gücüne sahip olan yüce Allah’ın esmalarıyla, bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, rızık veren, şekil veren, takvaca kimilerini kimilerinden üstün kılan yüce Rabbimiz (c.c.)’e binlerce hamdler gözümün nuru buyurduğu namazı miraçta layık olan ümmetine hediye getiren Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e salat ve selam olsun. Derken, yüce rabbim nefsimizi ve neslimizi kendisine kul, habibine ümmet olarak ameller işlemeyi nasip eylesin. Niyazından sonra geçmiş kurban bayramının tüm dünyada huzur ve mutluluğa vesile olsun diyeceğim ama Vallahi diyemiyorum. Çünkü hepinizce de malumdur ya; İslam coğrafyasındaki müslümanlar ama sadece müslümanlar hep hüzün ve gözyaşları içinde geçirdiler. Rabbimden niyazım dünyadaki tüm kâfirleri Ebu cehilleri, Firavunları, Hamanları, Nemrutları ve onları sevenleri yok ettiği gibi tüm kâfirleride yok etsin. Yok, etsinde müslümanlar birazcık da olsa Mehmet Lütfi Efendinin dediği gibi; “Can bula cananını bayram o bayram ola. Kul bula sultanının bayram o bayram ola.” Gerçek manada müslümanlar bir bayram etsinler diye amma yine olmadı. Olmadı. Olmadı. Ya Rab gönder ebabillerini getirsinler siccinlerinye onları yok etsinler. İnşallah…
Yüce Rabbimiz (c.c.) Enfal suresinin 30. Ayeti Kerimesinde mealen “Hatırla ki, kâfirler seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri yahut seni yurdundan çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar sana tuzak kurarlarken Allah da onlara tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en iyisidir.” Buyurarak biz müslümanlara bir ümit, bir teselli kaynağı oluyor. Ya rabbi zulmeden kâfir toplulukların tümünü yerle bir eyle… ÂMİN! ÂMİN! ÂMİN!
Maalesef ülkem için çeşitli zaman ve mekânlarda tuzak kurmak isteyen o azgın, zalim insanların ülkemizdeki uzantıları, mürtedler, Vatan hainleri, kâfir dostları Allah, Peygamber düşmanları olan ne acı ki; kanlı ve menfur 15 Temmuz darbecilerinin hesap edemedikleri üç şey vardı: Selâ, ezan ve millet. Unutmayınız ki; üçü de dini bir vecibedir haaaa.
O gecede şehitlerin önünde Al Bayrağımız ve Vatansever evlatlarımız selam durarak baki hayata uğurlarken, o vatan hainleri ise sadece ve sadece donları kalacak şekilde soyunmuş ve milletçe olmayan yüzlerinin yanı sıra bedenlerine de tükürüp lanetlendiler. Ve lanetlenmektedirler…
O Vatan hainleri, Allah, Peygamber düşmanları olan darbeciler bu üç ulvî değeri bilemediklerinden veya manasını kavrayamayanlar ezan, selâ ve millete karşı olanlar “Allahü Ekber Allahü Ekber. Eşhedû en lâ ilâhe illallah. Eşhedû enne Muhammeden Resulullah…” sedasının cihada çağırısı olduğunu bilselerdi, bu necip millete silah çekebilirler miydi? Yıllardır hep karşı oldular, hep alay ettiler. Hatta yetmedi silah zoruyla “Tanrı uludur. Şüphesiz bilirim, bildiririm. Tanrı'dan başka yoktur tapacak. Şüphesiz bilirim, bildiririm. Tanrı'nın elçisidir Muhammed. Haydin namaza, haydin felaha.” diye camilerden okumayan imanlı, irfanlı İmam ve Müezzinlerimizi savcılığa sevk edenlere inat ezanı asli şekliyle okumasına sebep olan Merhum Menderes’i idama götürenler hala ezan, selâ ve millete karşılar. Farz namazlar için okunan Ezan 622 yılında Bilal-i Habeşi tarafından sabah namazında okundu. İşte bu asil milletin bu inancını, cihat çağrısını bilselerdi bu girişimde bulunmaz ve millete silah çekmezlerdi. Bu ülkemde vatansever milletin olduğunu unutup tanklarla, bombalarla, kurşunlarla utanmaz arlanmaz Yahudi ve Hristiyan âşıkları hanslar milleti ezerek, şehit ederek böyle bir hain, namert darbe girişimine kalkıştılar.
Selâ ve ezan okunan yerin müslümanların vatanı olacağını, dolayısıyla orada yaşayanlar için selâ ve ezanın yedi kat göklerin ve yerin davudi bir nağmesini taşıyan, insanları câmiye, birliğe beraberliğe, kardeşliğe dâvet eden, çağrıya, nidaya iman edenlerin var olduklarını unutup darbe girişimine kalkıştılar.
Aynı birinci cihan harbindeki o ezan ve selaların canlı ruhu 15 Temmuz arşın semalarında yükselen selâlarıyla konu ülkemse gerisi teferruattır diyerek vatan müdafaasına koşan kadın erkek- genç yaşlı, küçük-büyük, açık kapalı o hain darbecilerden çağımızın yezitleri olan abi ve abla kod adlarıyla yaşayan ölü kalplilerin Furkan Suresi 44.Ayeti Kerimesinde; “Yoksa sen onlardan çoğunun (senin ulaştırdığın mesajı) dinlediklerini ve akıllarını kullandıklarını mı sanıyorsun? Hayır, hayır, koyun sürüsü gibidir onlar: doğru yoldan hiç mi hiç haberleri yok!” Buyurduğu insan kılıklara inat aziz bir nefer olarak bizler 15 Temmuz gecesi darülislâm olan ülkemize kasteden Allah ve Resulü aşkına meydanlara ve cihada çağırır gibi, hatta İsrafil (a.s.)’ın sura üfürdüğü bir dâvetti olarak idrak eden selâ ve ezanı duyduğunda Merhum Akif’in dediği gibi, “…Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal…” bu güzelim ülkemin semalarında inledi.
O muhteşem mana içeren Selâ ve Ezanın uhrevî davet ve musikisiyle 1400 yıldır günde beş vakit imanla ibadete koşar gibi meydanlara, sokaklara koşan bu ülkemin bütün müslümanları Çanakkale’de, İstiklâl Harbi’nde olduğu gibi 15 Temmuz’da da Vatan millet diyerek tanklara karşı nasıl bir durum sergilediğini Mehmet Âkif’in söyleyişiyle “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım!..” şuuruyla “BenimDEVLETİME hangi çılgın darbe yapacakmış, şaşarım” nidalarıyla darbecileri hezimete uğratanları yine milli şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy Çanakkale şehitlerine atfen “Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor tevhidi; Bedri’n Arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.” o şehitlerin, bedirdeki şehitler kadar değerli, kıymetli, cesaretli olduklarını ifade ederken, üzülerek ifade etmek isterim ki; çağımızın yezitleri olan, hainleri, hansları 1 dolara inançlarını, ruhlarını, olmayan yüzlerini, asker kılıklı üniformalarını satan, zinayı tavsiye eden assasin yani haşhaşi İsrail başbakan Netanyahunun kardeşi olan vatanını satan fetenyahu yani Devletimizce fetö terör örgütü elabaşı olarak dava açılan ve destekçileri olan şereften, namustan, izzet ve iffetten yoksun Yahudi ve Hristiyan âşıkları, denize dökülen yunan tohumlarından peydah olan yine Yunanistana, Almanya’ya kaçıp hans olanlar dinden imandan yoksun şarlatan bölge imamı dedikleri o hainler yezit tarafından kerbelada şehit edilen peygamber torunu Hz.Hüseyin’le beraber şehit olan sahabe efendilerimiz kadar cesaretli olan şehit ve ailelerinin 1400 yıldır göklerde yıldızlar, ay güneş selâ ve ezanı dinliyor ve “Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.” Semalarda bir musikiyle dalgalandığını unuttular. Hatta silah tutan ellerinin tutmaz olduğu, Şehitlerimizi Al Bayrağa sarılarak tüm devlet millet ayakta selam durarak uğurlarken, ne acı ki, o hain darbeciler ise, arkaları açık keçi gibi üstündeki elbiseleri çıkartıp çıplak bir şekilde vücutlarını tükürürcesine elleri arkadan kelepçeyle milletin önünden geçip tüm dünyaya rezil olduklarını unuttular. “Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?” Diyerekgecenin sabahına açılan şafakla beraber o hainler yer ile yeksan olacaklarını semaya açılan elleri unuttular. İblisce plânlarının tarumar olduğunu anladılar. Hani Yüce Rabbimiz (c.c.) Enfal 30. Ayeti kerimesinde “Hatırla ki, kâfirler seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri yahut seni (yurdundan) çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar (sana) tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en iyisidir.” Eli silah tutan ellerinin tutmaz olduğu ve iblisce plânlarının tarumar olduğunu anlayan ey Vatan, Bayrak, Millet, selâ, ezan’ın kadir ve kıymetini bilmeyen ey gâfil darbeciler o kapkara yüzünüzle nasıl bu ülkemin Al Bayrağına, necip milletinin yüzüne bakacaksınız. Çünkü gören gözünüz kör, işiten kulağınız sağır. Olmayan vicdanınız taş olmuş taş.
Yusuf ÇAKICI
Yalıhüyük / KONYA