banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Matarama Kan Doldu romanımı yazarken Çanakkale cephesindeki Mehmetçiğin azmi, imanı, fedakârlığı, vatan için hayatını hiçe sayması gözümü kamaştırdı. 3 Kasım 1914’te başlayan Boğaz Savaşı 9 Ocak 1916’ya kadar devam eder ve muhteşem bir zaferle sonuçlanır. Atalarımız en zor şartlarda dünyanın en güçlü ordularına “Çanakkale geçilmez” sözünü söyletir.

13 Temmuz 1915’de Ramazan başlıyor. Cephede Mehmetçik savaşa, yokluk ve kıtlığa rağmen orucunu tutuyor. 12 Ağustos 1915’te bayram. Mehmetçikler siperde bayram namazını nasıl kılabileceklerini konuşuyorlar.  

Mecidiye Bataryası kahramanı Havranlı Seyit Onbaşı, Hafız Rıza’ya kaygılı bir sesle:

“Ramazan boyunca 13 Temmuzdan beri hem savaştık hem de orucu aksatmadan tuttuk, elhamdülillah. Bayram yaklaşıyor. Herkes endişeli. Acaba bayram namazı nasıl kılınacak? Toplu hâlde kılarsak Fransız topçusunun hedefi oluruz. Yoksa kılamayacak mıyız?” 

Gelibolulu Rıza Seyit’e tuhaf tuhaf bakar:

- Bana bak Seyit! O nasıl soru öyle? Ben Geliboluluyum. 28 yaşıma kadar heç bayram namazı geçirmedim. Çanakkale’de 9. Tümen kurulunca gönüllü olarak kıtaya kaydoldum. Savaşın başından beri Seddülbahir’deyim, hiç başka tarafa gitmedim. Ramazan 11 Ağustos Çarşamba günü bitecek. Askerin tamamı oruç tutuyor, heç kimse kaçırmadı. Bayram namazını da kılarız inşallah. Gene de kumandana sormak en iyisi.

Seyit Onbaşı, kumandan daha iyi bilir, der. 

Arefe günü VehipPaşa, Rıza’yı çağırır. Üzgün ve kaşları çatıktır. Önünde cephe haritası, kalpağını masada. Rıza’yı iyice süzdükten sonra:

- Hafız, askerin bir talebi var. Yarın Ramazan Bayramı, sabahleyin hep beraber bayram namazı kılmak istiyorlar. Eratın toplu hâlde bulunması tehlikeli. Düşman için bulunmaz fırsat. Tekliflerini kabul etmedim. Sen de münasip bir lisan ile anlatırsın!” 

Rıza yıkılır. Bunu arkadaşlarına nasıl anlatacağını düşünmeye başlar. Paşanın yanından boynu bükük ayrılır. Birkaç adım atınca karşısına zamanın ulularından, gözü ve gönlü Hakk’a bağlı, âlim, ârif, zarif bir zat çıkar. Ciddi bir ses tonuyla Rıza’ya: 

“Sakın ola ki erata bir şey söyleme, gün ola, hayır ola! Allah ne derse o olur!” 

Rıza, 12 Ağustos 1915 Perşembe sabahı erkenden kalkar. Ramazan Bayramı sabahı. Askere komutanın emrini iletmemiştir. Ne olacağını bilmez bir halde. Asker, bayram namazını mutlaka eda etmek ister. Aynı göle dökülen sular gibi; Allah sevgisinde birleşen yüzlerce asker ayaktadır. Allah huzurunda divana durmak istemektedirler. Herkes abdestini alır, sala verilmesini bekler. Hafız Rıza başını havaya kaldırır, içi sevinçle doluverir: 

Hevenk hevenk beyaz bulutlar yere doğru yaklaşmaya başlar ve ağır ağır bir sis perdesi yere çöker. Herkes “Allah ü Ekber!” deyip siperinden çıkar. Herkesin içinde ince bir huzur çiçeklenmiştir, Yüce Allah’a dua mırıldanırlar. Asker, bulutlar arasında görünmez hâle gelmiştir. Rıza’nın gördüğü âlim kişi, askerin önüne geçer; sonra o derin, o tatlı ve yanık sesiyle Fetih Sûresi’nin ilk dokuz ayetini okur, sonra iki rekât bayram namazını kıldırır. Namaz sonra yüzlerce asker hep birden tekbir alır:

“Allah ü Ekber Allah ü Ekber. La ilahe illellah ü vallah ü ekber. Allah ü ekber ve lillahil-hamd.” 

Tekbir devamlı şekilde tekrarlanır. Asker huzur içinde derin bir coşkuyla Rabbimize hamd eder. “Tekbir” sesleri Seddülbahir’i inletir ve Fransız siperlerindeki Müslüman askerlerin kulağına dolar.

Zığındere’nin susuz yatağında, bir alçalıp bir yükselen ‘tekbir’ sesleri, askerin kalbini kâh varlığın sonsuz ufuklarında koşturuyor kâh sonsuzluğun takat getirilmez güzelliğinde dinlendirir. Hakk’tan başka Hakk yoktur. Tekrarlanan budur.  

Namazdan sonra asker siperlerine gitmeye hazırlanır. Kısa bir sessizlik olur ve arkasından düşman siperlerinden tekbir sesleri yükselir:

“Allah ü Ekber, Allah ü Ekber!”

Tekbir sesleri uğultu hâlinde perde perde cepheye ulaşır.

Tekbir dalgalarını duyan Fransız ve İngiliz ordusundaki Müslüman askerler Müslümanlarla savaştıklarını anlayınca isyan ederler. Onlara Almanların Müslümanların halifesini esir aldığı söylenmiş ve onu kurtarmak için savaşmaya ikna edilmişlerdir. Gerçeği anlayınca Müslümanlarla savaşmayacaklarını söylerler. Bunun üzerine Müslüman askerler emirle cepheden geri alınırlar.. 

Bayram sabahı, Seddülbahir cephesinde durum oldukça sakinken Anafartalar cephesinde kan gövdeyi götürür. Hafız Rıza, nur yüzlü, beyaz sarıklı, yeşil cübbeli hocayla bayramlaşır. Hoca, onun başını okşar ve şöyle der:

“Evladım, bu bulutların yere indirilip sis hâlinde bize gösterilmesi ancak Hazret-i Allah’ın emriyledir, bu emir, dört büyük melekten biri olan Mikail Aleyhisselâm tarafından yerine getirilmiştir. Bu olay, Yüce Allah’ın büyük bir mucizesidir.”

Hafız Rıza, Yüce Mevla’nın tecellileri karşısında mesuttur, durmaz, şükreder. Başta Seyit Onbaşı, bütün Mehmetçik sevinç, sürur ve huzur içinde siperlere dönerler.

Afrin’i fetheden Mehmetçik, Çanakkale’de zafer kazanan atalarımızın iman ve heyecanıyla tankların gölgesinde cemaatle kıldı. Allah, yolunda yürüyenlere yardım eder, Çanakkale’de olduğu gibi Afrin’de de yardım etti. 

İki gündür Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde okullara Çanakkale Zaferi konulu konferans verdim. Öğrencilere, atalarımız savaşta bile namazı ilham etmemiş, bugünden tezi yok, namazlarınızı kılın, dedim. Gençlerden namaz kılma, vatan için gerekirse canını feda etme, notlarını yükseltme, Çanakkale ruhuna sahip çıkma sözü aldım. Gençlerimiz Çanakkale, 15 Temmuz ve Afrin ruhunu yaşatma sözü verdiler. Biz Allah yolunda olursak Allah’ın yardımı bizimledir. 

Beyin Vitamini: Çanakkale ruhunu kavramak için Mehmet Niyazi’nin Çanakkale Mahşeri ve bendenizin Matarama Kan Doldu isimli romanımı, 15 Temmuz ruhunu anlamak için de 15 Temmuz Diriliş Destanı isimli kitabımı tavsiye ederim. İletişim: 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.