Yaşar Değirmenci, gazetemizin hayran olduğum yazarlarındandır. Benim gibi Prof. Sefa Saygılı, Dr. Ali Akben, Abdullah Yıldız, Hasan Aksay, Şevki Yılmaz, Halil Kışlacık, Abdullah Şanlıdağ, İbrahim Karataş, Kıvanç Tığlı Bulut, Emrah Savcı, Ayhan Demir, Latif Erdoğan, Mustafa Çelik, İlhan Oral, Osman Atalay, Akif Bedir, Sabri Balaman, Hacı Yakışıklı, haftada bir yazan kalem arkadaşları.
Mehmet Koçak, Ahmet Maranki, Rasim Bolbol, Kenan Alpay, Sinan Burhan, Av. Yaşar Baş, Muharrem Güneş, Atilla Özdür haftada 2 gün yazan arkadaşlar. Ahmet Gülümseyen, Ahmet Varol, Nurettin Veren haftada 3 gün yazan arkadaşlar. Sedat Yılmaz haftada 4 gün, Hüseyin Öztürk, Yavuz Bahadıroğluhaftada 5 gün, Mehtap Yılmaz 6 gün, Abdurrahman Dilipak ve Ali İhsan Karahasanoğlu iseher gün köşelerinde zihin teri dökerler. Neticede biz bir sütunluk yazı kaleme alırız.
Süleyman Önsay cuma günü tam sayfa yazar ama sadece cuma günü.
Yaşar Değirmenci’nin maşallahı var, haftada 2 gün Tefekkür sayfasının tamamını doldurur. Senelerdir hem de. Haftada 2 gün bir konu seçip güzel bir makale döşenir; sonra âyet, hadis, ilmihal bilgisi ve asr-ı saadet kıssaları, evliya menkıbeleri, zaman zaman şiirler seçer, koca sayfayı hikmet yazıları ile süsler.
Yaşar Bey, Tefekkür sayfasında çıkan güzelim yazıları derleyip toparlamış ve Tefekkür Dünyası adlı bir kitap çıkarmış. Tahlil Yayınları arasında çıkan kitap bilgi, tefekkür ve hikmet yazıları ile dolu, okunduğu zaman kalbi ve kafayı doyuracak yazılar.
Tefekkür düşünmek demek, düşünmek farz-ı ayın, farz-ı kifaye değil diyor Yaşar Değirmenci.
Müslümanların derdiyle dertlenen bir yazar. Konu seçerken okuyucuyu bilgilendirmek, heyecanlandırmak ve nitelikli Müslüman hâline getirmeye dikkat eder. Laf olsun, sayfa dolsun diye sıradan konuları yazmaz.
Üstat fikir kuyumcusudur, Müslümanların şahsiyet sahibi olması hedefini gözetir.
İmam Rabbani, “Zamanın gidişatını bilmeyen arif-i billah (Allah’ı bilen kişi) olamaz” sözünü şiar edinmiş.
“Allah’ın dinini dert edinenlerin özel dertlerini Allah üstlenir. Allah’ın dinini dert edinmeyenleri de Allah kendi dertleri ile baş başa bırakır” hadis-i şerifini düstur edinerek yazıyor.
Dini konuları ele alırken Kur’an, sünnet ve ehl-i sünnet âlimlerinin çizgisine sımsıkı bağlı olarak kalem oynatır.
Benlik, şöhret, para, pul derdinde değil.
“Ben de senin gibi kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum” buyuran Gönüller Sultanı Peygamberimiz (sav) yazılarında en çok zikrettiği örnek.
Çok değil 20 yıl önce Eyüp Sultan Milli Eğitim Müdürlüğü’nde çalışırken maaşıyla geçinen öğretmendik ikimiz de. Bugün de emekli maaşı ve kalemimizle geçinmeye çalışıyoruz, çok şükür.
O günden bugüne AK Parti iktidarıyla ülke zenginleşti, Müslümanlar önemli mevki ve makamlar elde ettiler. Birçoğu para ve şöhretle tanıştı. Mevki, makam, şöhret, para nefsin hoşuna giden dünya nimetleri. Bazı Müslümanlar masa, nisa, kasa ile imtihanında iyi not almıyorlar.
Hikmet ve tefekkür dünyası yazarı, Tefekkür Dünyası kitabında böylelerine sesleniyor:
“Bugünün ortalama Müslümanının popüler din anlayışı yanlış. Maalesef Asiye’ye değil, Firavun’a özenenler var. İbrahim’in sancısına değil, Nemrut’un kamçısına imreniyorlar. Karunlaşmış bir mantıkla başarıyı Allah’tan bağımsız planlamaya kalkıyorlar. Tıpkı Karun gibi, ‘Bu benim yeteneğim sayesinde bana verildi’ anlayışını taşıyanlar görülüyor.” (s.197)
Müslümanlar dünya derdinde olamaz. Yüce Mevla, rızka kefil olmuş. Müslümanlar, İslam’ı öğrenme, yaşama ve tebliğ derdinde olmalı.
Yaşar Değirmenci, tebliğ için yaşayanların doğru örnekler seçmesini ısrarla istiyor:
“Kâfir oğluna bile ‘oğulcuğum” diye hitap eden Hz. Nuh’u unutacak mıyız?
Put yapan babası Azer’e ‘babacığım’ diyen İbrahim aleyhisselamı hatırlamayacak mıyız?
İkrime’ye ‘Ebu Cehil’in oğlu’ diyen sahabeye, ‘Babasının yüzünden oğlunun hidayete gelmesine mani mi oluyorsunuz?’ ikazını yapan Peygamber Efendimizin (sav) hassasiyeti, donan kalplerimizi yumuşatmayacak mı?
Sarhoş hâlde Allah Rasulü’nün (sav) huzuruna getirilip cezası verildikten sonra ona hakaret eden sahabeyi susturup ‘O, Allah ve Rasulü’nü (sav) seviyor’ diyen bir peygamberin ümmeti olmak bizi kendimize döndürmeyecek mi?” (S. 202)
“Dostları ile dalaşanlar, düşmanları ile savaşamaz” diyor Yaşar Değirmenci.
Ne kadar haklı.
Müslümanlar, Allah rızasını takip etmeli; her işte onun rızasını esas almalı. İhlas, her işte Allah rızasını gözetme gayretidir. İhlassız amellerin bir değeri yoktur.
“Allah’ın razı olmadığı şeyde hayır yoktur.” (s. 207)
Müslümanların en çok okuduğu kitap şüphesiz Kur’an-ı Kerim’dir. Manasını anlamak ve o manayı yaşamak için en az gayret sarf ettikleri kitap da Kur’an desem bilmem mübalağa mı olur?
Hz. Aişe annemize Peygamberimizin (sav) ahlakını sormuşlar:
“Onun ahlakı nasıldı?”
“Onun ahlakı Kur’an idi” cevabını vermiş Hz. Aişe annemiz.
Kur’an ahlakını yaşamaya ve yaşatmaya, bu maksatla Gönüller Sultanı Hz. Muhamed’i (sav) örnek almaya ihtiyacımız var.
Yaşar Değirmenci, Kur’an ve Peygamberimizin (sav) ahlakını kuşanmayı tavsiye ediyor.
Tefekkür Dünyası okumaya ve tavsiye etmeye değer dostlarım.
(Tefekkür Dünyası için iletişim adresi: 0212- 483 47 91; Kartaltepe Mah. 60. Sok. No: 50 Bayrampaşa/ İstanbul)