“Kafana göre takıl!”, “Hayatını yaşa!”, “Takma kafana!”, “Salla gitsin!” vb. rüzgârlara kapılıp güya özgürlük vadilerinde arz-ı endam etmeyi iyice içselleştirmiş modernlerimiz içinbaşlıktaki sorunun bir kıymeti olur mu, olursa tepkilerininasıl, hangi sözlerle ifade ederler?
“Hoppala! Bu da nereden çıktı?” mı derler yahut“Bu çağda hala böyle sorulara kafa yoran var mı kardeşim?” şaşkınlığını mı seslendirirler veya “Sana ne kime ne benim hayatımdan, ne kuşatması, kim kuşatmış?” sağanağı eşliğinde hücuma mı kalkarlar, bilmiyorum.
Bildiğim şu: Hayatımızı çepeçevre bir kuşatanın olduğunu aslında adımızı bildiğimiz gibi biliyoruz; çünkü insana şah damarından daha yakın olduğunu söyleyen Rabbimiz kendisini tanıyacak bir donanımı özümüze yerleştirmiştir. Adına ister ilahi yazılım diyelim, ister bozulmamış fıtrat, bunun herkesin dilindeki en iyi bilinen karşılıklarıakıl, sağduyu ve vicdandır ki her kula yaratanın en büyük bağışıdır. Bu melekelerimiz sayesinde tanırız evrende işleyen ve hiç değişmeyen yasaları.
Unutanlara bu gerçeği hatırlatması için şerefli elçiler göndermiştir Hz. İbrahim bunlardan biridir. Hayatımızı çepeçevre kuşatan gerçeği Şuara suresinde İbrahim örnekliği üzerinden şu ayetlerde görüyoruz: (69-83)
“Onlara İbrahim’in haberini de aktar. Hani bir zamanlar o, babasını ve kavmini “Neye kulluk ediyorsunuz?” diye sorguladı. Onlar da “Putlara kulluk ediyoruz; dahası onlara adanmış kimseler olarak kalacağız!” dediler. (İbrahim) “Yalvarıp yakardığınızda sizi duyuyor mu bari?” dedi; ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?” “Hayır, ama…” dediler, “Biz atalarımızı da böyle yapıyor bulduk!” (İbrahim) “Ne yani” dedi, “taptığınız şeylerin ne olduğuna (bir kez olsun) dönüp bakmadınız mı; hem siz hem de önden giden atalarınız?” İşte artık (ilan ediyorum) ki benim için onlar birer düşmandır. Başka değil, sadece âlemlerin Rabbi vardır. Ki O’dur beni yaratan, bana doğru yolu gösterecek olan da O’dur. Ki O benim açlık ve susuzluğumu giderendir ve hasta düştüğümde şifa veren de yine O’dur. Beni öldürecek, sonra tekrar diriltecek olan da O’dur. Hesap Günü’nde beni, hatalarımı bağışlayacağını umduğum (tek) zat da O’dur.”
“Rabbim! Bana doğru bir muhakeme yeteneği bahşet ve beni iyiler arasına kat!”
Bu gerçeği yani hayatımızı çepeçevre bir kuşatanın olduğu gerçeğini yok sayarak huzur bulmak mümkün mü?
Rabbimiz kullarından sadece kendisine saygı ve bu saygıyla uyumlu bir sorumluluk bilincine sahip olmamızı istemektedir. Saygı gösteren ve iş ve eylemlerini buna göre düzenleyen kendi yararına, adı gibi bildiği apaçık gerçekleri yok sayarak yaşayanlar da zararlarına iş tutmuşlardır. Neticeler irademizle yaptığımız seçimlere göre şekillenecektir.
Hayatımızı çepeçevre bir kuşatan olduğunu ve ancak hükümranlığı sonsuz olan bu varlığa saygı göstererek, Hak sevgisi kazanarak mutlu olacağımızı söyleyenlerden biri de İbrahim Alaattin Gövsa’dır. Şairin Allah Sevgisi şiiri ile bitiriyorum.
Kim çıkarır sabahleyin erkenden
Dünyamıza ışık veren güneşi,
Gece vakti denizlere serpilen
Ay doğuyor; kim yapıyor bu işi?
Kışın kuru sandığımız fidana
Baharda kim yeşillikler giydirir?
Bülbül öter, yuva yapmış ormana
Bu sedâyı ona acep kim verir?
Annenize sizi sevmek hissini
Onun ruha şifa veren sesini
Kalbinize doğru olmak dersini
Kim veriyor bu şeylerin hepsini?
Vatan, millet ne demektir bilmeden
O sevgiyi kalbinize kim verdi?
Babanızdan güzel bir şey isterken
Gönlünüze kim koyuyor ümidi?
Akşamüstü karanlıklar içinden
Milyonlarca yıldızı kim parlatır?
İşte bütün bu şeyleri vareden,
Yapan, eden, yaratan hep Allah’tır.
Hak sevgisi taşımalı vicdanlar;
Böylelikle mesut olur insanlar.
Hz. İbrahim’in Rabbinden istediği ‘doğru muhakemeyeteneği’ne bizim de çok ihtiyacımız var çok.
Selamların en güzeliyle…