banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Bu; bir adım sonrası şiddet olan, onun da telafisi çoğu kez mümkün olmayan vak’alarla neticelenme olasılığı oldukça yüksek bir nefret dilidir. İlk kullanımından bu yana toplunun özellikle genç kesimlerinde dolaşım katsayısında dehşet duyacağımız oranlarda artış gösterdiği bilinmektedir.

         Haber bültenlerine düşen son örnekler unuttuğumuz binlercesi gibi ibretlik; lakin ibret alan var mı?Bu yazımda 2019’un ilk günlerinde yaşanan elim olduğu kadar vahim olaylardan iki tanesini hatırlatıp Üstad Necip Fazıl’ın “Başıboş” adlı şiirindeki “Yanmaz da yürekler ateşe atsan” mısraında dile getirdiği vicdan ve merhamet damarları kurumuş his yoksulu bireyler haline nasıl geldiğimiz üzerine kendini içinde yaşadığı toplumun her şeyinden sorumlu hissedenler için bir nebze tefekküre vesile olmasını umarak sevgili Ahmet Taşgetiren’in  yıllar öce yaptığı “Gel Ey Merhamet !” başlıklı canhıraş çağrısına yer vermek istiyorum.

         “Gösteririm sana!” ile başlayıp ulaşılan neticeyi anlatan binlerce vak’adan dikkatinize sunmak üzere aldığım o iki haber:    

         “Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim görevlisi Ceren Damar Şenel, fakültesindeki odasında sınavda kopya çektiği için hakkında tutanak düzenlediği  4. Sınıf öğrencisi Hasan İsmail H.Tarafından önce bıçaklanarak, sonra tabanca ile ateş edilerek hunharca öldürülmüştür.”

         …

         “Hatay’da geçtiğimiz günlerde babası tarafından darp edilen altı yaşındaki Mertcan, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.”

         …

         Ahmet Taşgetieren Abi, çağrısına Umut isimli romanında İspanya iç savaşını anlatan AndreMalraux’nun Umut adlı romanındaki bir tasvirden hareketle başlıyor. Malraux’nun kelimelerle yaptığı tabloda vurulmuş bir askerin yarasından bir çukura toplanan kana parmağını batıran bir çocuk yakındaki duvara “Yaşasın devrim” yazıyor. AndreMalrauxbu manzarayı acıyla seyrettikten sonra dilinden Ahmet Abi’ye “Gel!” çağrısını ilham eden şu sözler dökülüyor:

     “Bize bir Müslüman yufka yüreği lazım!”

         İşte o zaman; bugün, yarın ve daima en doğru cevabını bulmak için samimiyetle kafa yormamızı istediği şu soru beliriyor bu çağrıyı tetikleyip hıçkırıklara dönüştüren:“Ey merhamet bir Müslümanın yüreğinde değilsen nerdesin?      

         Gel Ey Merhamet!

         “…

Gel ey merhamet!

Dol yüreklerimize.

Doğ yüreklerimize.

Rahmetenlilâleminden yüreklerimize konan merhamet şebnemleri gibi.

Çocukların yüreklerine dol. Yolmasınlar kelebeğin kanatlarını, atış talimi yapmasınlar kediler üzerinde, kanatlarını kesmesinler kuşların. Vuruştuklarında canavarlaşmasınlar arkadaşlarına karşı.

Annelerin yüreklerine dol. Dövmesinler çocuklarını sokakta. Bırakmasınlar bebeklerini hastane odalarında, cami kapılarında, çöp kutularında... Allah’ın kendilerine emanet ettiği bebeklere bıçak attırmasınlar doğmadan.

Babaların yüreklerine dol. Bırakıp gitmesinler eşlerini, çocuklarını hiçbir sorumluluk duymazcasına. Hiçbir bağları oluşmamış gibi. Sadece bir sperm fabrikası haline gelmesin babalar. Rahmet yüklensin, şefkat yüklensin...

Eşlerin yüreklerini sar ey merhamet. Peygamber yüreği dolaşsın her bir gönülde. 

Evlerin iklimi ol. Merhameti solusun herkes.

Ülke ülke gel ey merhamet! Kıta kıta sar evreni!

İşverenin yüreğini bul, çalıştırdığı her insana acısın. Gücünü, kendisi Erhamürrahimin’den nasıl merhamet niyaz ediyorsa öyle kullansın.

Yetimler için gel ey merhamet!

Öksüzler için gel yüreklere.

Eşini kaybetmiş kadınlar için. Öksüzleşmiş, yalnızlaşmış, adeta gurbete düşmüş erkekler için gel. 

Yaşlanmış anneler, babalar için. Üf bile denilmemesi istenenler için. Rahman’ın “Rahmet kanatlarını gerin” dediği aba-ü ecdat için. 

Kapıda gülen bir göz bekleyen huzurevi sakinleri için.

Yalnızlar için. Yolda kalmışlar için. Gurbete düşmüşler için.

Mısır için, Suriye için, Irak için, Myanmar için.

Gençler için gel.

Uyuşturucu, alkol, cinsellik anaforunda savrulan gençlerin yüreğini kurtarmak için gel ey merhamet!

Gel, gel, gel, Müslüman yufka yüreği gibi gel.

Cami duvarlarına nakşedilen kuş yuvaları zarafetinde gel.

Kanadı kırılan göçmen leyleklerin kanadını saran el gibi gel.

Yoksul kız çocuklarının çeyizlerini hazırlamak üzere kurulan vakıflar gibi gel.

Hastanelerde yatan kimsesiz hastalara el uzatan Valide sultanların şefkat yüklü kalbi gibi gel.

...

Gel ey merhamet!

Müslümanın yüreğine gel, Peygamber yüreğinden bir ışıltı gibi.

Ey merhamet, nerdesin Müslümanın kalbinde değilsen?

Kafdağında mısın, göklerde misin, nerdesin?

Kız çocuklarını diri diri toprağa gömen canavarlaşmış cahiliye insanından ipek yürekli Sahabiler çıkaran merhamet mimarını çağır insanın yüreğinin üzerine yeniden elini koyması için.

Karıncanın hukukundan hesaba çekileceğini bilen mü’min gibi gel. 

Bütün cihanın İslam’ın rahmet iklimini yaşaması için merhameti farz bilen, en büyük merhamet olarak “hidayet merhameti”ni kuşanan sahabe nesli gibi gel. 

Sokaklarda çiğnenen genç kızlara bak.

 …

Gel ey merhamet!

Hasret sana yüreklerimiz, gözlerimiz, kulaklarımız, ellerimiz, bütün varlığımız hasret.

İnsanlık hasret sana ey merhamet. Gel, gel!”

Altınoluk Dergisi Ağustos2013 Sayı: 330

Selamların en güzeliyle…         

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.