Büyüklük kavramı, günümüz mantalitesine göre hayli kay-paklaşmıştır.
Kavramdaki, kayma ve sapma katsayılarını, hakkıyla hesaplayabilmek için, bu konunun, dünya çapında uzmanı olmak gerekir. Bizler, sapmaların farkında oluruz ama katsayılarını net olarak, belirleyemeyiz.
Her mesleğin, branşın ve anlayışın değişik büyükleri vardır.
Büyüklük, kişinin kullandığı paydaya veya, kritere göre, değişiklik arz eder.
Hz. Musa, bir yönde büyükken; Firavun, bir başka yönde büyük sayılır. İman cephesinin büyüğü ayrı, inkâr cephesinin büyüğü ayrıdır.
Ancak söz konusu olan insanlığın imhası, ifsadı, ifratı ise; büyüğünde, kimliği, kişiliği ve vasıflan değişiyor demektir. Cennet ehlinin büyüğü ayrı kulvarda, cehennem ehlinin ki ayrı kulvarda seyrediyorlardır.
Nemrutlar, Firavunlar ve hatta bunlara rahmet okutanlar, peygamberlerle mutlaka karşı cephede yer almaktadırlar.
Bütün varsayımlar, kişinin bakış açısına, duruş biçimine, bakış amacına göre değişmektedir. İşte, bu değişikliği simgeleyecek bir olayı dinleyelim.
İki belalı, kafaları iyice ütüleyip, piknik alanında gezintiye çıkmışlar. Gezerken, bakarlar ki, çalıların arasına doğru bir hayvan ilerliyor, biri hemen söylenir:
Bak, bak ne kadar iri kurbağa? der. Öbürü, atılır:
O kurbağa değil, düpedüz tosbağadır, der. Kurbağaydı, tosbağaydı, derken, eller silahlara doğru kaymaya başlar, tam bu esnada, karşıdan bir garibanın geldiğini görürler:
Buna, hakemlik yaptıralım, derler. Adama, bir tanesi, çıkışır:
Şunun kurbağa olduğunu görüyorsun değil mi? der. Öbürü, daha baskın bir ses tonuyla:
Haydi, bak, tosbağa olduğunu görüyor musun, diye gürler. Adam ikisinin de vaziyetini anlamıştır. İlk soranın hizasından bakar:
Ağabey, buradan bakınca iri bir kurbağa, öbür adamın hizasına geçer; buradan bakınca da, mükemmel bir tosbağa görünüyor, diyerek oradan hızla uzaklaşır.
Kim, kimden büyük sorusunda da, cevaplar böylesine farklılık arz edebilir. Baktığı kişinin safına göre şekil alır.