BEŞİK BELEME
Ayşe ÜNÜVAR
“Eledim eledim höllük eledim
Aynalğ beşikte bebek beledim…”
Eskidendi, eskimeyen zamanlardan, dağların dağlara kavuştuğu, insanın insanı anladığı, yürekçe konuşulduğu zamanlardan…
Tahta beşiklerde yatardı çocuklar. Mis gibi reçine kokularını içlerine çekerek. Daha derin uykuya dalmaları için hafifçe sallardı beşiği anne, ılık sesiyle ninni mırıldanarak.
“Ninni deyip belediğim
Ak kundağa doladığım
Bir Mevla’dan dilediğim
Dilek kuşum sana ninni”
Kırk gün tamam olunca beşik belenir, dünyaya gelen yavruyu aile etrafından görmeye gelenler olurdu. “Beşik belemek” Anadolu’muzun kadim geleneklerinden biriydi ve çocuk doğduktan kırk gün sonra aile efradı tarafından küçük bir törenle kutlanırdı. Öncelikle aile büyüğü kadınlar bir araya gelirler ve beşiği süslerler. Dualı elleriyle yumuşacık bir döşek sererler beşiğin içine ve üzerine patiska bir çarşaf, kıyısına kanaviçe işli dantelli bir etek geçirirler. Baş kısmına aynı nakışlı bir yastık. Gelenler bu yastığa kırmızı kurdele ile hediyelerini iğnelerler. Bunun için çocuğun baş yastığı süslü, dantelli ve kanaviçe işlidir. Üzerine bebe yorganı örtülür yine işli ve dantelli. Bazı yörelerde beşiğin başına çeşitli süsler de asılır.
Bebeğin kırkı çıktığında da yapılagelen bazı adetler vardır. Bebeğin kırkının çıktığı konu komşu hısım akrabaya “beşik beleme” daveti ile duyurulur. Sülalenin büyük ve mahir kadınları toplanıp ortaya bir battaniye sererler. Üzerine patiskadan bir kundak koyup içine çocuğu yatırırlar. Çocuğun kolları ve bacakları düzgünce, çok sıkı olmayacak şekilde yerleştirilip kare şeklindeki kundağın aşağı köşesi çocuğun bacaklarını, diğer köşeleri ise kollarını örtecek şekilde bebeği sararlar. Baş kısmı açık kalırsa da dışarı çıkarılırken kapatılabilir de. Kundaklama ile çocuğun soğuktan ve yaralanmadan korunduğu kabul edilir. Kundaklama geleneği yöreden yöreye değişir, bazı yörelerde çocuk kundağa sarılmadan önce ara bezi koyulurken bazı yörelerde kundağın iç kısmına höllük serpilir. Höllük; kil benzeri bir çeşit topraktır ve incecik oluncaya kadar elenip iyice ısıtıldıktan sonra çocuğu yakmayacak kıvama gelinceye kadar bekletilip kundağın içine serpilir ve bez görevi gördüğü söylenir. Bir halk türküsünden kulağımız aşinadır höllüğe…
“Eledim eledim höllük eledim
Aynalı beşikte bebek beledim…”
Bu türküde ne de güzel dile gelmiştir hem höllük hem de aynalı beşik. Gelenekler o yöre halkı tarafından özenle ve coşkuyla yerine getirilirken halk bu törenlerin ışığında birlik beraberlik duygularını, sevgi ve umudu paylaşır. Bu paylaşımlar insanları sımsıkı birbirine bağlarken sosyal denge ve güveni sağlar.
Çocuk dualarla, ninnilerle kundağa sarıldıktan sonra ehil bir büyük tarafından (babaanne, büyükanne vb.) usulca kucaklanıp beşiğe yatırılır ve yine ninniler eşliğinde hediye getiren misafirler hediyeleri beşiğin kenarına asarlar. Altın getirenler ise baş yastığına iğnelerler.
Bir yörük çadırında, nakışlı patiskaların içine gül yaprağı dökmek düştü bu sefer de bahtımıza. Cennet kokan bir bebeği kundaklara sararken büyükleri, bize ninniler söyleyip bebeği ahşap beşiğe yatırdıktan sonra dualarla uğurlanmak kaldı…