1305’lerde kurulan Seydişehir kentinde perşembe pazarına getirilen ürün ve mallardan ayrıca gündelik yaşama dair bazı konulardan çeşitli miktarlarda vergi alınmaktaydı.
Konuyla ilgili Tarihçi Ercan Arslan şu açıklamaları yaptı: “ Seydişehir Çarşısı kentin kuruluşu sonrası Seyit Harun Cami, Hamam, Han ve Arastayla çevrili olan alanı kapsamaktaydı. Osmanlıdan bu yana Seydişehir kentinde hafta pazarı bu çarşıda perşembe günü kurula gelmiştir.1530 yılında kent on mahalleden müteşekkildi. Bu mahallelerden biri de Pazar Kapısı Mahallesi’ydi. Mahallenin nüfusu 43 hane, vergiye tabi 49 neferden oluşuyordu (Bir hane ortalama beş kişi). Bu durum bize pazarın Seydişehir ekonomisinde ne denli büyük bir öneme sahip olduğunu göstermekte.
Kanuni Döneminde (1520-1566) eski Karaman Vilayeti sınırları içinde yer alan Seydişehir çarşısında uygulanan bazı vergiler şunlardı: Pazara turfanda gelmiş yemiş yükünden 1 akçe, eğer yemişler kurtlu ise iki üç yükünden 1 akçe, çam çırası yükünden 1 akçe, şehir kapılarını bekleyenler(Ulu kapı, Kiçi kapı, Pazar kapısı) odun yükünden her yükten bir odun ve dört yükten 1 akçe alırlardı. Şehre deve ile gelen pirinç yükünden 2 akçe kantar vergisi, 2 akçe de vergi alınırdı. İncir, üzüm de aynı şekilde vergilendirilirdi. Bal, yağ ve pembe (pamuk), şeker, balmumu, şiri rugan (şırlağan, susam yağı) yağı ve sabun’un 3 batmanından 1 akçe kantar vergisi alınırdı. Bir merkep yükü yünden 1 akçe, bir araba tahtadan 1 tahta vergi alınırdı. Pazar kurulmayan köylerde her ne satılır ise vergi alınmazdı (Ortakaraviran’da hafta pazarı kurulması 19.yüzyılda başlayan bir uygulamadır). Esir bir kimse (köle) satılsa satandan ve alandan 2’ şer akçe vergi alınırdı. Merkep ve sığır satılsa 1 akçe müşteriden,1 akçe satandan, deve satılsa 6 akçe, satılan iki koyundan 1 akçe, başka yerden getirilip boğazlanmış 4 koyundan bir akçe, sığır boğazlanıp satılsa 1 akçe mezbaha vergisi alınırdı. Deve ile pazara un gelse, yükünden 2 akçe kantar resmi, 2 akçe vergi, at ve katır yükünden 2 akçe, merkep yükünden 1.5 akçe, kantar resmi ve vergi tahsili yapılırdı. Seydişehir çarşısının ve ürünlerin denetimi Muhtesip tarafından icra edilirdi. Bunlar çarşı esnafından 2 şer akçe haftalık adıyla para alırlardı. Kentin çarşı ve dükkânlarının güvenliği geceleri pasban (pazvan, ases, gece bekçisi) tarafından sağlanırdı.
16.yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Karaman Vilayeti sınırları dahilindeki Seydişehir’de kır bekçilerinin önemli görevleri vardı. Müslüman ahaliden bir kişinin atı, öküzü veya katırı bir ekine girse davar başına beş çomak vurulup 5 akçe cerime (suç vergisi) alınırdı. İnek girerse dört çomak, 4 akçe, koyun veya buzağı girerse her birine bir çomak,1 akçe vergilendirme uygulanırdı. Şayet bir gayrimüslim vatandaşın kara canavarı, bir Müslümanın tarlasına girer ise canavar başına ikişer çomak vurulacak ve 2 şer akçe vergi alınacaktı. Ancak tüm bu uygulamalar vatandaşın tamamına önceden duyurulurdu. Seydişehir Kadısı tarafından davarına sahip çıkmayan köylüden, yapılan ziyan tazmin edilirdi. Cezalar uyarı, darp, bazen de mala el koyma şeklinde olabilirdi (M.Ferit Uğur, Eski Karaman Vilayetine ait Kanunlar, Konya Halkevi Dergisi, 1936, Sayı 6, sayfa 379-384)
Tarihçi Arslan devam ederek “Bunların dışında evlenecek kız ve kadınlardan nikâh vergisi alınırdı. Evlenen kızların düğün ve gerdek vergisi zengin olandan 60, orta halli olandan 40,fakir olandan 20 akçe alınacak şekilde belirtilmişti. Şayet evlenecek kişi dul bir bayan ise 40 akçe, fakir ise 30 yahut yarısı nispetinde vergi alınırdı (Erkekler bekâr-mücerret- ve evli olma-bennak- durumlarına göre sürekli vergi vermek zorundaydılar) Buraya kadar bahsettiğimiz vergiler 16.yüzyıl Seydişehir’inde çarşıya ait ve gündelik yaşama dair uygulanan çeşitli vergilerdir. Osmanlı Devleti bunların dışında da pek çok konuda vergi koymuş ve uygulamıştı. Şehir sınırları içinde köyler dâhil üretilen her kalem ticari üründen ve şehre giren her türden emtia için vergi mevcuttu. Osmanlı Lonca teşkilatı içerisinde var olan, günümüzde ise yeniden ihya edilmeye çalışılan Seydişehir Arastası kentin tarihi dokusu içerisinde muhafaza edilmiş olan bir kültür zenginliğimizdir” dedi.