3 Aralık Dünya Engelliler Günü, bir kutlama günü değil, bir farkındalık günüdür. Amaçlarımızdan bir tanesi de bu farkındalığı toplumumuzda yılın her gününe yayabilmektir.
Hayatın her alanında ve her birey açısından, engeller ancak mücadele ederek aşılır. Biz bu mücadelede engelli vatandaşlarımızın yanındayız.
“Engel olmayın destek olun" sloganını, toplumun her kesimine birlikte yayacağız.
İnsanlığın ulaştığı modern hukuk düzeninde, kabul edilen ve evrensel olarak tanınan insan haklarının kaynağını, yalnızca insan olması ve doğuştan gelen temel haklara sahip olduğu düşüncesi oluşturur. Devredilemez olan bu haklar tüm insanlar için, eşit olarak sağlanmalı. Özgür ve onurlu yaşam hakkı korunmalıdır. Bu hakkın sağlanması ve korunup geliştirilmesi, hayatın içinde dezavantajlı gruplardan olan engelliler için ayrı bir önem arz etmektedir.
Ülkemizde çıkarılan onlarca yasa, taraf olunan uluslararası sözleşmeler, yapılan çalışmalar, sürekli ve sürdürülebilir bir iyileşmeyi tam anlamıyla henüz sağlayamamıştır. Gelinen noktada, köklü bir zihniyet değişikliği olmaksızın, amaçlanan neticenin alınamayacağı anlaşılmaktadır.
İstihdam politikaları engellilerin iş sahibi olmasını sağlamaktan uzaktır. Kamu ve özel sektörde engelli kontenjanları doldurulamamış, serbest meslek sahibi engelli bireylerin sorunlarına yönelik olarak atılan adımlar yetersiz kalmaktadır. Özel sektörde, engelliler kâğıt üzerinde istihdam edilmekte, diğerleri ise mesleki yetenekleriyle alakasız konumlarda çalıştırılmaktadır. İstihdam şartlarını karşılamayan işverenlere kesilen cezalar, engellilerin istihdamı için etkin şekilde kullanılamamaktadır.
Erişilebilirliğe dair standartların karşılanması bir yana, kamu başta olmak üzere, sonradan yapılan kamuya açık çevre düzenlemelerinde ve yeni inşa edilen yapılarda dahi bu kurallara uyulmamakta, kaldırımlar işyerleri tarafından gasp edilerek, aynı şekilde araçlar kaldırımlar üzerine park edilmektedir. Belediye otobüslerinde sesli uyarı sistemleri hayata geçirilememiştir.
Öte yandan, devletin engelli bireylere yaptığı parasal yardımların, engellilerin haklarının karşılandığı anlamına gelemeyeceği gözden uzak tutulmamalıdır. Bu ödemeler ve pozitif ayrımcılık adı altında, getirilen hükümler giderek ayrımcılığın kalıcı teminatına dönüşmekte ve engellilerin sürekli olarak, ötelenen haklarının kalıcı olarak gaspına neden olmaktadır.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi ANNAN'ın 3 Aralık 2005'de yaptığı konuşmada, henüz taslak olan; Engelli Hakları Sözleşmesinin topluma katılımı engelleyen, engellerin ortadan kaldırılmasının eşitliği sağlayamayacağına, tüm haklara eşit erişimin önemli olduğunu vurgularken; "Engelliler, dünyanın en kalabalık azınlık grubu, Orantısız derecede yoksullar. İşsiz kalma olasılıkları daha yüksek, ölüm oranlarıysa toplumun geneline oranla çok daha yüksek" cümlelerini kurdu.
Tüm dünyada COVİD-19 süreci engellilerin yaşadığı eşitsizliği, hak ihlallerini ve ayrımcılığı daha da pekiştirdi. ANNAN'ın söylemlerindeki haklılığın pandemi döneminde katlanarak arttığını görüyoruz.
Tüm insanlık pandeminin yıkıcılığından etkilenirken, engellilerin daha da fazla etkilendiğini söyleyebiliriz.
Engelli bireylerin anayasadan, yasalardan ve uluslararası sözleşmelerden doğan haklarının, karşılanması devletin sosyal hukuk devleti olmasının, vatandaşlarının eşitliğini gözetmesi yükümlülüğünün ve nihayetinde İnsan haklarına saygının bir gereğidir.
Bu bir şefkât, ahlâk, acıma, empati, zor durumdakine yardım sorunu değil, bir hakkın tanınıp teslim edilmesi sorunudur. Sorun sosyo-ekonomik, politik ve kültürel alanda sağlanacak iyileşmeyle doğru orantılı olarak çözümlenebilir. Çözümün itici gücü devlet erkinin iradesi, nitelikli örgütlenme ve toplumsal farkındalığın sağlanmasıdır diyor, görmeyenleri koruma derneği olarak; "Tüm engelli kardeşlerimize, aileleriyle birlikte mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam dileriz". Basına ve kamuoyuna duyurulur.