Varlığa gönül gözüyle, sevgi penceresinden bakınca her şey daha bir güzel görünüyor; nihayet birbirine böyle bakanlar arasında kuruluveriyordu uzakları yakın ediveren gönül köprüleri.
Çok sevdiği yeğeninin nişan töreni için geldiği, girişinde “Elmanın Başkentine Hoş Geldiniz” yazılı bu büyük kasabada davetliler için hazırlanan mütevazı bir salonda hareketliliğin bitmesini beklerken görüphissettiklerinin adı ve anlamı tam olarak buydu adamın.
Planlamaya göre önce kız istenecek akşam da nişan töreni yapılacaktı. Az sonra ‘Allah’ın emri ve Peygamber efendimizin kavli’ diyerek yapacağı konuşmanın tam ortasına kuruluverişti yüreğini ısıtan bu söz. Yeğeni, onu da yüreğinin götürdüğü yere getirmişti işte gönül köprülerinden geçerek.
Anadolu’muzda her yıl, tertemiz duygularla, emeklerle binlerce köprü kuruluyor; ama ne yazık ki ilk adımı ‘Allah’ın emri, Peygamber’in kavli’ denerek atılan adımlar, köprünü ortasına gelmeden unutulup da şeytanın adımlarına tabi oluverilinceköprüyü ayakta tutan ‘güven’ sütunları devriliveriyordu bir bir. Nitekim son yıllarda mukaddes bildiğimiz aile kurumuna musallat olan virüsler yüzünden nice köprüler ayakta duramayarak yıkılıp gitmişti. Bu nedenle köprüler çok sağlam kurulmalıydı.
Aile büyüklerinin ‘Hayırlı olsun!’ dilekleri salonun her tarafında böyle bir günde arzu edilen mutluluk dalgası olup yüreklerde coşkuya dönüşünce adam, Kerim kitabımız Kur’an’ın Fussilet suresindeki şu mealdeki ayetlerini okudu:
“Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır deyip de sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin!”
“Biz dünya hayatında da ahirette de sizin dostlarınızız. Çok bağışlayan ve çok merhametli olan Allah’tan bir ağırlama olarak, orada canınızın çektiği, istediğiniz her şey var.”
Allah’a çağıran, doğru ve adil olanı yapan ve “Kuşkusuz ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?
İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel olanla sav; bak, o zaman seninle arasında düşmanlık olan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.
Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan) büyük payı olanlar kavuşturulur.
Eğer şeytandan gelen bir vesvese seni (anlamsız, sebepsiz bir öfkeye sürükleyecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”Fussilet (30-36)
Allah’a teşekkür ediyordu insanlar. Aynı anda eviçle hüzün birlikteliği okunuyordu yüzlerde. Edilen dualarda sesler bu nedenle titrekti.
Akşam yaklaşıyordu. Bu güzel kasabaya geldiği öğle saatlerinde başlayan çoktandır özleği bir yağmur aralıklarla yağıyor, misafir olduğumuz önündeki derede yer yer sele dönüşüyordu; lakin kimsenin aldırdığı yoktu; çünkü yeni kurulan bir gönül köprüsünün üzerindeydi insanlar, gönüller şen olunca birazcık ıslanmak da güzeldi.
Yüce Rabb’imiz, yukarıdaki ayetlerde gönül köprülerinin sapasağlam kalmasının nelere bağlı olduğunun bütün zamanlarda ve mekânlarda geçerli kodlarını işliyordu ürperen kalplere. Bunlar doğruluk, adalet ve iman yani güvendi. Ve… Bunlar hesaba katılmadan olmuyordu işte. Görüyor, duyuyor yahut en acı şekilde yaşayıp duruyordu insanlar.
Dönüş yolunda Ramazan Kayan’ın Milat Gazetesi’nde 08 Şubat 2019’da yayımlanmış ‘Modern zamanlarda Aile Açmazı’ başlıklı yazısında dile getirdiği trajedimizi düşündü hüzünlenerek.
“Ebede kodlanmış evlilikler yok artık! Her an bitecekmiş psikolojisi ile hareket ediliyor… Uyumsuz, umursamaz ve umutsuz… “Nerde ince ise oradan kırılsın” mantığı… Birlikte yalnızlıklar yaşanıyor… Güvensiz, doyumsuz, huzursuz…
Bugün kalpsiz bir dünyadan geriye kalan tek barınak, sığınak ve korunak; ailedir…
Yani ümmetin diriliş ve direniş karargâhı tüm hasar ve kusurlarına rağmen yine de ailedir… Ancak toplumsal hayatın temel taşı olan aile artık yerinden oluyor… Ailelerimiz deprem kuşağında, fay hattında bulunuyor. Zemin kaygan ve kırılgan... Her an göçebilir... Çözülen ve çürüyen evlilikler çözüme çok uzak... Yorgun ve yılgın erkekler… Kolu kanadı kırık kadınlar. Çocukluklarına doymamış yarım ve yalnız çocuklar… Analı – babalı ama yetim ve öksüzler…
“Eyvah”lı ve çok “vah”lı günlerden geçiyoruz.”
Güvensiz, doyumsuz, huzursuz…
Sonuç, herkes kendi hayatını yaşama derdinde…
Kendi başına buyruk… Ve de başıboş…
Şimdilerde iyi gün evlilikleri var… Zor ve kötü günde her şey bitiveriyor… Belki aynı evde ancak ayrı dünyaların insanları… Ortak mekânların, meskenlerin yabancıları… Sıcak bir iklim, içtenlikli bir atmosfer yok artık... Örselenen aşklar, yıpranan duygular, dumura uğrayan değerler… Yani durum vahim…
Modernizm ne mahremiyet bıraktı, ne de aidiyet…”
O gün adamın dilinde hep şu cümle vardı çok iyi söyleyemediği:
Allah’ın emri diyerek kurduğumuz gönül köprülerimizi daima açık ve güvenli tutmaya çalışalım. Şeytani yollara saparak üzerinde tepinmeyelim.
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal/27 Ocak 2025