Sözlerine, katılımcılara “Çocuklarınızla birlikte ne kadar kitap okuyorsunuz? Okuduğunuz kitapları çocuklarınıza anlatıyor musunuz?” şeklinde bir soru ile başlayan Erdem sözlerine şöyle devam etti.
“Seyyid Harun Veli’nin hayatı hakkında tek kaynağımız vefatından 230 yıl sonra yazılan Seyyid Harun Veli Makalatı adlı eserdir. Elimde tutuğum bu kitap ise Seydişehirli bir İmam Hatip olan merhum Abdurrahman Ayaz’ın 1970 yılında Seydişehirlilere bu eseri ve Seydişehir’in kuruluş hikayesini anlatmak gayesi ile bastırdığı Seyyid Harun Veli Makalatı’nın halk dilinde yazılmış ilk örneğidir.
Bu eserden önce 1936’da Konyalı Tarih Öğretmeni Ferit Uğur, 1946 yılında M. Çağatay Uluçay, 1956 Seydişehirli Öğretmen Rüştü ERGEN eseri Konya Halk Evi ve Türk Tarih Kurumu Belleten dergilerinde incelemiş ve tanıtımını yapmışlardır. Ayaz ise Makalatı’ı günümüz insanının anlayacağı dile daha yakın bir şekilde sadeleştirmiş ve çok akıcı bir üslupla, başlıklar koyarak hazırlamıştır.
Kitabı bugün tarihsel verilere göre incelediğimiz zaman hataları vardır fakat yerelde Seydişehirlilere Seyyid Harun Veli’nin hikâyesini anlatan bu kitap olmuştur. Kitabı annemin babası satın alıyor, ondan sora annem okuyor, annemden sonra da henüz okumayı yeni öğrendiğim sıralarda merak ederek ben okuyorum. Henüz daha küçük yaşlarımda okuduğum için, Seyyid Harun Veli’nin deve taşını yürütmesi, Ilıca bölgesinde yer alan taşlara asası ile vurarak taşların bugün bulunduğu yuvarlanarak gelmesi gibi hikayeler ile ben yıllarca Seyyid Harun Veli’yi süper kahraman olarak gördüm.
Elbette bugün tarihi veriler göz önüne alındığında bunların gerçek olmadığını biliyoruz. Fakat sizce bir çocuğun gözünde Seyyid Harun Veli’nin bir taşı yürütmesi, Süperman’ın uçmasından, örümcek adamın ağ atmasından daha az inandırıcı mıdır? Neden biz kendi değerlerimizi tanıtmak ve sahip çıkmak yerine dışarıdan ithal kahramanların hikayeleri ile çocuklarımızı büyütüyoruz?
Bakınız merhum Ayaz’ın yazdığı bu eser elden ele ulaşmış bir çocuğun hayal dünyasını şekillendirmiş ve bugün karşınızda meyve vermiş olarak duruyor. Ayaz, eseri yazma, bastırma zahmetine girmese, dedem satın almasa, annem okumasa ben bugün burada sizlere Seyyid Harun Veli’yi anlatamazdım” dedi
Kendi değerlerimizi kendi insanımıza yeniden hatırlatmak gayesi ile Seydişehir ve Konya tarihine dair yaptığı araştırmaları sosyal medya hesapları, köşe yazıları ve yaptığı seslendirmeler ile paylaştığından bahseden Erdem, Anadolu Selçukluları döneminde coğrafyamızın Müslüman Türk yurdu olmasının en önemli sacayaklarından biri olan zaviyeler ve zaviye şeyhleri hakkında bilgi vererek Seyyid Harun Veli’nin tüm bunların bir istisnası olarak bir Zaviye veya tekke değil direk bir Şehir kurduğunu anlattı.
Konuşmanın devamında Seyyid Harun Veli’nin Horasan’dan ayrılarak ve Bağdat yolu ile Anadolu’ya geldiğini Konya Meram ‘da bulunan Akçagizlenmez Camii’nde 2 yıl konakladığını, Konyalıların bu esnada kendisini çok sevip göndermek istemediğini fakat Seyyid Harun’un “Ben ilahi emirle bir şehir kurmak için görevlendirildim” diyerek Hatunsaray üzerinden Seydişehir yolculuğuna devam ettiğini anlattı.
Eski adı May bugun ise Kayasu köyüne geldiklerinde kardeşi Seyid Bedreddin’in rahatsızlanarak vefat ettiğini Kayasu’ya defn edildiğini bugün hala Kayasu halkı tarafından “Körpe Seyyidi anma ve pilav günü” düzenlendiğini anlatan Erdem,
“Makalat’ta Çukurçimen bugunkü Yeşiltekke köyüne uğradığında ise Seyyid Harun’un asasını toprağa vurarak su çıkardığını buğun hala köyde bu kaynak suyunun var olduğunu, fakat aslında eserin tasavvufi yönden incelendiği zaman suyun ilme işaret ettiğini, Seyyid Harun Veli’nin de burada kurduğu mescit ve zaviye ile bölgenin ilmen susuzluğunu giderdiğini anlatmak istemiştir. Nitekim tarihi belgelerden gerçekten Yeşiltekke köyünde Merkez Seyyid Harun Veli külliyesine bağlı bir zaviye olduğunu ve zaviye şeyhi görevlendirildiğini biliyoruz.” dedi
Ardından Seydişehir Çiğdem tepesine ulaşılarak, Ilıca mevkiinde bulunan antik Vervelid harabelerinden getirilen taşlar şehir kalesi cami ve hamam gibi yapıların inşa edildiğini anlatan Erdem, “Kalenin Karamanoğulları Osmanlı Mücadelesinde Fatih Sultan Mehmet tarafından Konya Gevale, Beyşehir, Akşehir kaleleri ile birlikte yıktırıldığını fakat bugun Seydişehir’de yolların hala kale çizginde olduğunu görebilirisiniz” diyerek harita üzerinde gösterdi.
Konuşmanın devamında Turgutoğulları ve Seyyid Harun Veli ilişkisine değinen Erdem, Turgutoğoulları’nın Karamanoğulları’nın askeri gücünü temsil ettiğini fakat zamanla kız alıp vererek hanedan temsilcisi olduklarını ve yarı müstakil bir beylik olarak kabul edildiklerini söyledi.
Tarih kitaplarında Seydişehir’in 1380 yılında Hamidoğlu Hüseyin Bey tarafından Osmanlılara satılışının eksik anlatıldığını söyleyen Erdem, “Aslında bu tam bir satmamış, satmak zorunda kalmıştır demek daha doğru bir anlatım olacaktır. Hamidoğlu Hüseyin bey Karamanoğulları ile sınır olan şehirleri Osmanlılılara vererek Karamanoğlu ve Turgutoğlu akınlarından kurtulmak istemiştir. Nitekim 16. Yüzyılın ortalarına kadar Seydişehir’de Turgutoğlu Beylerinin yerel hakimiyeti devam etmiştir” dedi.
Seyyid Harun Veli soyundan gelenler ile Turgutoğlu Rüstem Beyin yakın ilişkileri olduğunu anlatan Erdem, Merhum Ayazın kitabında bu konuda ciddi bir hata yaptığını, Seyyid Harun Veli Camii önünde bulunan Turgutoğlu Rüstem Bey ve ailesine ait türbenin Seyyid Harun Veli soyundan gelenlere ait olduğununu yazdığı için yıllardır türbenin yanlış tanındığını anlattı.
Ayrıca Seyyid Harun Veli Malakatı yazılmadan yaklaşık yüz yıl önce inşa edilmiş Seyyid Harun Veli Camii’ne bitişik halde olan Turgutoğlu Rüstem Bey ve ailesine ait türbeden ve yine eser yazılmadan yaklaşık 40 yıl önce 1500lü yılların hemen başında Seyyid Harun Veli’nin soyundan 17 kişinin bugün Konya Yunak sınırları içerisinde yer alan Turgut’a göç ettiğini fakat Makalat’ta bunlardan hiç bahsedilmediğine değinen Erdem,
“Bugun hala Turgut’ta Harunlar isminde bir köy var. Fakat bu ismin neden verildiğini köy halkı dahil kimse bilmiyor. İbrahim Hakkı Konyalı gibi Konya tarihçileri de ismin neden verildiği hakkında bilgi verememiş. Ben ise Seyyid Harun Veli’nin soyundan gelenlerin genellikle Harun Veli’ye hürmeten Harun ismi taşıdıklarını bu yüzden köyde Harun isminin fazlaca olması sebebi ile bu ismin verildiğini düşünüyorum. Zira Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde yer alan mühime defterlerinde 1708 yılında köyde hala bazı Seyyidlerin yaşadığını görebiliyoruz” dedi.
Sözlerine ismini taşıdığı Kore Gazisi Merhum dedesinin hayatta iken henüz çocuk yaşlarında kendisine sürekli “Beni unutturma” dediğini belki de bu sebepten tarihe yatkın olduğundan bahseden Erdem, tüm geçmiş şehit ve gazilerimizi rahmetle anarak, katılımcılara teşekkür ederek sözlerine son veren Erdem’e Konya İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Aynur Türkoğlu tarafından Teşekkür Belgesi ve hediye takdim edildi.