Yıllarca başımıza musallat edilen terör belasının içinde debelenip durduk. Çok acılar çektik. Kimi güvenlik görevlisi, kimi öğretmen; kimi doktor, kimi hemşire; kimi mühendis, kimi işçi, hayatının baharında binlerce gencimiz hain pusularla hayattan koparıldı. En önemli varlığımız, kanımız iliğimiz kurutulmaya çalışıldı.
Söz konusu vatan, ezan ve bayrak olunca her bedeli seve seve öderdik elbet daha önce de hesapsız ödediğimiz gibi. Gözyaşlarımızı içimize akıttık ciğerparelerimizin yasını tuttuğumuz günlerde içimiz kan ağlarken. Evlatlarının al bayraklara sarılı tabutları başında ‘Vatan sağ olsun!’ dedi metanetli analar, babalar, kardeşler…
Terörle mücadelemiz bağlamında en yetkili ağızlardan dökülen şu cümleyi iyice ezberledik: ‘Son teröristi de yok edinceye kadar mücadelemiz her yerde her zaman devam edecektir.’ Lakin- Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin!- Terör Üretim Merkezleri gece gündüz seri üretime devam ettiğini bilip dururken bu ‘son terörist’ sözünün de daha uzun süre tedavülden kaldırılamayacağını da öğrendik.
Biliyoruz ki sınırlarımız içinde veya dışında bir şekilde etkisiz hale getirilen her terörist eline tutuşturulan silahlarla, yöneldiği hedeflerle, amacına ulaşmak için kullandığı yöntemlerle, sözleri, eylemleri ve her halleriyle TÜM’Ü işaret etmektedir. Yani Terör Eğitim Merkez-ler-ini.
Bu nedenle iç bünyemizi tahkim etmenin tam sırasıdır bana göre; çünkü bu merkezler işleyecekleri madenleri içimizden devşirdiler yıllar yılı, devşirmeye de devam ediyorlar bildiğim kadar. TÜM; içimizdeki partileri, dernekleri, şubeleri, sözde eğitim merkezleri/kampları; medya kuruluşları, yakın-uzak birçok ülkedeki temsilcilikleri ve sponsorları ile terörist üreten, bunları gerekli görülen noktalara anında taşıyabilen organize bir güç. Son teröristle mücadele kolay… Zorluk, TÜM’ün tüm ipliklerin pazara çıkararak, buralara yönelişin psikolojik temellerini, dayanaklarını geçersiz hale getirebilmekte. Ta ki ‘son terörist’ dediklerimizin ardından yeni ‘sonlar’ gelmesin. Şeytanda hile çok; lakin bilmeliyiz ki şeytanların aklını ve iradesini doğru kullanabilen insan üzerinde zorlayıcı bir gücü de yoktur.
Önemli olan fıtrat temelli bir eğitimle yerini yurdunu, nerede durduğunu, nerelerden gelip nereye gittiğini bilen, sağlam karakterli erdem sahibi güzel insanlar yetiştirmek, iyileri ve iyiliklerimizi çoğaltmak; zira Peyami Safa merhumun söylediği gibi “Yurdu savunmanın en iyi yolu eğitimdir.”
Yoksa zulmüm çarkları tarihin her döneminde olduğu gibi dönmek için ihtiyaç duyduğu enerjiyi ve gücü bizden alarak kan damlayan diş-li-leri ile dönmeye devam edecektir.
Fatih Demir’in ‘Zulüm Çarkı’ adlı şiirinden aldığım, ahvalimizi de bu ahval ve şerait içinde ne yapmak gerektiğini belirten birkaç dörtlüğü ile bitiriyorum:
Çevrildi üstüne toplar tüfekler,
Ağlar çoluk-çocuk, ağlar bebekler.
Bilmiyorum, uygar dünya ne bekler?
Kimin ne olduğun bilmek gerekir,
Akan gözyaşını silmek gerekir!
Biri çıksın, İsrail’e “dur” desin!
Ey barışçı Amerika, nerdesin?
Ölen Müslümansa, çıkmaz hiç sesin,
Söyleyince sözde durmak gerekir,
Birleşip Şaron’a vurmak gerekir!
Fayda etmez, sessiz durup üzülmek;
Doğru mudur, kurşunlara dizilmek?
Şahin olup İsrail’e süzülmek,
Ok gibi Kudüs’e dalmak gerekir,
Bu günün öcünü almak gerekir!
Kurşunlar sel olup Kudüs’e aksa,
Yıldırımlar düşse, puştlarıyaksa.
Düşmanın elinde Mescid-i Aksa,
Onu kurtarmaya yürek gerekir,
Pisliği atmaya kürek gerekir!
Eller kelepçeli, yürekler paslı!
Çeçenler yaralı, Afganlar yaslı!
Rusların elinde yiğit Kafkaslı,
Ya Şeyh Şamil, ya da Murat gerekir,
Dönüp tükürmeye surat gerekir!
Bu saltanat böyle gider sanmayın,
ABD’ye, Avrupa’ya kanmayın.
İsrail’in ateşine yanmayın,
Ateşi tutmaya maşa gerekir,
Barbaros Hayrettin Paşa gerekir!
…
Bu işten tüm Dünya görüyor zarar,
Sonra pişman olmak ne işe yarar?
Orta-Doğu, Osmanlı’yı çok arar;
Geçmişi anacak fertler gerekir,
İyilik bilecek mertler gerekir!
Selamların en güzeliyle…16 Aralık 2024