banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

          Teşrinler, eskiden ekim kasım aylarını birlikte ifade etmek için kullanılmış bir kelimedir. Teşrin-i evvel, ekim, teşrin-i sânî ise kasım ayı yerine kullanıldı uzun zaman.(1945’e kadar)

Milli Edebiyat ve devamı Cumhuriyet Dönemi ediplerimizden birçoğunun şiirlerinde rastlamışsınızdır. Mesela Yahya Kemal’in Akşam Musikisi adlı şiirinde bu kelime hüzün çağrışımlarının tetikleyicisidir adeta.

        “Kandilli’de, eski bahçelerde,

         Akşam kapanınca perde perde,

         Bir hatıra zevki var kederde.

Artık ne gelen, ne beklenen var;

         Tenha yolun ortasında rüzgâr

Teşrin yapraklarıyla oynar.”

         Yani teşrinlerdeyiz.        

        Ümit Yaşar;

        “Sonbahar geldi yağmurla beraber /Boynu bükük duruyor kasımpatı” diyor. Bir başka şiiri de içimizdeki yahut şiir dünyamızdaki sonbaharın alışılmış özelliğinin şiir diliyle dışa vurumu her halde:

“ ..kederliydin sonbahar akşamları gibi

        ve sonbahar akşamları kadar güzel”

Mevsim sonbaharsa artık, sararan her yaprak bir damla hüzün oluyor ister itemez. Ve biraz da şakaklara düşen karlar, ara sıra dalıp dalıp gitmeler gidenlerin ardından…

Şairler, duygularımızı yansıtırlar ve sonbaharla hüznü, sonbaharla melânkoliyi birbirine yakıştırırlar. Dahası, sonbahara hazan mevsimi demişler. Yahya Kemal gibi:

“Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden
        Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden ...”

        Hazan bahçeleri, ağaçların renk konusunda coştuğu yerlerdir. Yeşilden kızıla, kızıldan sarıya, sarıdan kahverengiye türlü türlü renkler ve bu renklerin türlü türlü tonları. Edip Cansever, sonbaharı tanımlıyor:

“Hohlayıp siliyorum iyice

        Gözlüğümün camlarını

        Göğe bakıyorum gözlerimi kısarak

        Güneye gidiyor bir leylek sürüsü”

Servet-i Fünun şairleri, insanla sonbahar arasında benzetmeler kurmuşlar, sonbaharın rengini, musikisini şiirlerinde bir besteci, bir ressam gibi yansıtmışlardır.
        Edebiyatımızın daha sonraki dönemi olan Fecr-i Ati’de de durum çok farklı değil: Ahmet Haşim; bu mevsimin, bütün neşeleri alıp götürdüğünü, sonunda insanı derin düşüncelere sürüklediğini söylüyor:
       "Bir taraf bahçe, bir taraf dere,

       Gel uzan sevgilim benimle yere;

       Suyu yakuta döndüren bu hazan,

       Bizi gark eyliyor düşüncelere..."  diyor.

Güz’lü, hazanlı, sonbaharlı yüzlerce şarkımız, türkümüz var. İşine dalan komşunun radyosunda bir şarkı, elektrikli süpürgenin tırmalayıcı sesiyle birleşerek bana kadar ulaşmayı başarıyor:

       “İnan ki ağlamadım

        Hüzünlüyüm sadece 

       Gözlerimdeki yaşlar çığ gibi 

       Yağar böyle her gece

       Güz gülleri gibiyim .....”

       Belki arkasından “Yine hazan mevsimi geldi” veya “Her sonbahar gelişinde” diye bir şarkı söylenecek.

         N. F. Kısakürek’in Bahçedeki İhtiyar adlı şiirinden alınan aşağıdaki dörtlüklerde de fanilikle hüznün, sonbahar ortak paydasında birleşmesi anlatılır gibidir:

         Yıllar bir gözyaşı olup da kaymış
         Nurlu ihtiyarın yanaklarında.
         Yapraktan saçını yerlere yaymış,
         Sonbahar ağlıyor ayaklarında.


         Süzüyor ufukta bir kızıl yeri,
         İçi karanlıkla dolu gözleri;
         Alnında akşamın ince kederi,
         Sessizliğin sırrı dudaklarında.

         Sonbahar biraz da gurbete çıkma mevsimidir ki yalnızlık duygusu, havanın bir kömür dumanıyla tütsülendiği gurbet akşamlarında sevgililere duyulan özlem, şairi bakın nasıl söyletir:

SEN NERDESİN?
Caddeden sokaklara doğru sesler elendi,
Pencereler kapandı, kapılar sürmelendi.
Bir kömür dumanıyla tütsülendi akşamlar,
Gurbete düşmüşlerin başına çöktü damlar...
Son yolcunun gömüldü yolda son adımları,
Bekçi sert bir vuruşla kırdı kaldırımları.
Mezarda ölü gibi yalnız kaldım odamda:
Yanan alnım duvarda, sönen gözlerim camda,
Yuvamı çiçekledim, sen bir meleksin diye,
Yollarını bekledim görüneceksin diye.
Senin için kandiller tutuştu kendisinden,
Resmine sürme çektim kandillerin isinden.
Saksıda incilendi yapraklar senin için,
Söylendi gelmez diye uzaklar senin için...
Saatler saatleri vurdu çelik sesiyle,
Saatler son gecenin geçti cenazesiyle,
Nihayet ben ağlarken toprağın yüzü güldü,
Sokaklardan caddeye doğru sesler döküldü...
                                        Faruk Nafiz Çamlıbel

Son olarak teşrinlerle başladığım bu yazıyı, Yahya Kemal Beyatlı'nın Sonbahar'ındanteşrinli dizelerle bitirmek istiyorum :

Fânî ömür biter, bir uzun sonbahar olur.
        Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümâr olur.
        Mevsim boyunca kendini hissettirir vedâ;
        Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.
        Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir,
        Günler hazinleşir, geceler uhrevîleşir;
        Teşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere,
        Anlar ki yolcu yol görünür serviliklere.

Varlık, olay ve olgulara hangi taraftan baktığımız çok önemli; çünkü kimi bakışa göre yok oluş demek olan ölüm, kimi bakışa göre yeni bir hayata doğuştur. Dün, bahçemizdeki meyveleri iyice sararıp olgunlaşan ayva ağacının altında son yağmurlarla toprağı yarıp çıkmış sapsarı, göz alıcı güz çiğdemlerini fark ettiğimde bunu daha iyi anladım: Yaşam ölümle kardeşmiş.

Evet, teşrinlerin yaşadığımız mekânlarda büyük değişimleri gözlemleyebildiğimiz, şair ve sanatkâr milletine ilham kaynağı olduğu kadar, bir hasat sonu olması hasebiyle de herkesin “Ne yaptın tarlanı, nerde hasadın?” sorularına öz benliğini muhatap yaparak değerlendirmesi gereken dönüşüm zamanları olduğunu düşünüyorum. Ciddi bir değişim ve dönüşüm için muhasebe yapılarak önemli kararların alması lazım geldiğini de hatırlatan yıl dönümleridir teşrinler.

Tabiatta her varlık programlandığı şekilde görevini aksatmadan yapıyor. Biz de işimize bakalım. Doğamız gereği değişim zamanları, bu değişimlerden etkileniyoruz. En iyisi büyük programa uyum sağlamak… Yoksa her sonbahar gelişinde hüzünlenme hastalığına yakalanma riski ile karşı karşıya kalırız ki bu da, Allah korusun, diğer birçok hastalığa davetiye çıkarmak olur.

Selam ve dua ile…

Hacı Halim Kartal                     14 Ekim 2010

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.