Teknolojik gelişmelere bağlı olarak yaşadığımız büyük değişimle birlikte artık ‘yaşama gücü’ yerine ikame ediverdiğimiz bir gücümüz var ki bu yepyeni gücümüze şair İlhan Demiraslan’ın bir dörtlüğünde rastladım.
Beygir gücü bu!
Şair duruma yani bu yeni gücümüze şöyle dikkat çekmektedir:
“Ne söylüyor bu adam?
Yaşama gücü mü diyor?
Yaşama gücü de ne?
Beygir gücü bizimki!”
Neredeyse her gün trafiğe yeni çıkan araçlarla iyice çekilmez hale getirdiğimiz şehirlerimizde mahiyetini az çok bildiğimiz ve alışık hale geldiğimiz bir şey bu. Hele şehrimizdeki gibi şeklen var olan trafik lambalarının kısa süreli bir iki deneme dışında bir türlü kullanılmaması nedeniyle tamamenkontrolsüz kalan kavşakların sadece ‘DUR’ levhalarına emanet edildiği bir şehirde yaşıyorsanız… Üstelik iki adımlık mesafelere dahi ille de arabamızla gitmek gibi pis bir huyumuz olmuşsa esasen yapacak pek bir şeyimiz de bundan şikâyete de hakkımız kalmamış, trafikte aslan kükremesini andıran bu sesi duymaya da mahkûmuz demektir.
Vakıa bu sıralar trafikte yeni bir iletişim şekli ile karşı karşıyayız. Herhangi bir hatası sebebiyle birine kızan kimi arkadaşlar, kızdığı şahsa bu kızgınlığını aracını gaz pedalına sonuna kadar basarak yani korna yerine motor sesini maksimum seviyeye çıkararak belli ediyor, hayır sövüyor!
Ne yapsın adam? İşine vaktinde yetişmesi lazım; lakin önünde seyreden araç hem yavaş gidiyor, hem iki şeridi tam ortaladığı için hiçbir şekilde geçemiyor. Far uyarısı yahut klakson kullanarak kenara çekilmesini başarıp da geçme anını yakaladığında bu dalgın sürücüyü bir motor gücüyle yani beygir gücüyle uyandırmaya çalışıyor dalıp gittiği âlemden. İnip de döner bıçağıyla yahut trafik kavgalarında çok kullanıldığını bildiğimiz özel sopasıyla meydan muharebesine mi çıksın!
Kullanım hakkı konusunda inisiyatifin tamamen sürücülerin insafına bırakılan kavşaklarımızın hali düşman başına dedirten cinsten; çünkü bu kavşakların her biri ne yazık ki her dakika istenmeyen olayların vukua gelmesine son derece müsait alanlardır. Bu nedenle sürücü olarak da yolcu olarak da fren- balata gıcırtıları eşliğindebeygir gücüyle sövmelereen çok tanık olduğumuz yerlerdir buralar. Karşıya geçecekseniz yolun iki tarafında trafiğin bir sel gibi akması sebebiyle bu akış devam ettiği sürece geçemezsiniz. Çaresiz bekleyeceksiniz. Bazen geçide inen yayalara hürmeten akışın birkaç saniyeliğine yavaşladığı anlar olur, işte o anda cambazlık yapar gibi bir çabuklukla yolun bir yönünü atlayıp kavşağın ortasını bulabilmişseniz, rahat olun, salimen karşıya geçmeye daha yakınsınız.
Şehir trafiğinde bir yerden bir yere sıkıntısız gidebilmemiz, bu başıboşluk sebebiyle her geçen gün cambazlık gerektiren bir hal almaktadır. Adam ilerlediği yöndeki kavşağa yaklaşırken bakma zahmetinde bulunsa görebileceği şekilde karşısına dikilen ‘Dur’levhasına itibar etmediği gibi bir an öce geçmek için kavşağa doğru aracını olanca hızını kullanarak yaklaşıyor. Döner kavşaktaki adamın dönüp geçmeye devamına imkân bırakmıyor. Çoğu zaman ‘görünmez kaza’ diye adlandırılan kazalar, aslında göz göre göre kocaman ‘Dur’ların durmasını sağlayamadığı bu aceleci kardeşlerimiz sebebiyle meydana geliyor.
Uyarılarda klaksonun yerini çoktan beridir ‘beygir gücü’ almış durumda.
Anlatmak istediğim budur. Bu kabil bir uyarıyla karşılaşmışsanız bilin ki bu; saygısızlığın,sabırsızlığın, hırçınlığın hülasa nimet azgınlığın, iyice tavan yaptığı günümüzde yeni usul bir sövgüdür.
Güzel şehrimizin caddelerinde, sokaklarında hele kontrolsüz kavşaklarında gelişmişliğimizle orantılı şekilde iyice azalacak yerde arttığı gözlemlediğimiz trafik çilesinin bitmesini daha ne kadar bekleyeceğiz?
Beygir gücümüzün artmasına bağlı olarak merhamet denilen nazeninin gittikçe azaldığını hatta önce yüreklerimizden sonra yaşadığımız mekânlardan iyice uzaklaştığını fark edebiliyor muyuz?
Şair Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın ‘Uçun Kuşlar’ şiirinin şu dörtlüğü ile bitiriyorum:
“Uçun kuşlar uçun, burda vefa yok,
Öyle akarsular, öyle hava yok,
Feryadıma karşı aks-i sada yok,
Bu yanın yerinde soğuk kül vardır”
Rabbim her türlü kötülükten, fenalıktan ve fren tutmaz azgınlıklarımızdan hepimizi muhafaza eylesin.
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal/ 23 Eylül 2024