banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Var olmaya sebep, âleme rahmet

Son Peygamber doğdu ismi Muhammed (s.a.v.)

Doğmuştu öksüzüm, haber doğruydu,

Şahadet parmağı göğe doğruydu.Diyor Merhum Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK

         Bakınız yarenlerim Hz. Muhammed (s.a.v.)’in peygamberliğinden önce Araplar, tevhidden uzak, koyu bir cehalet içinde oldukları Mekke’de, dini hayatta Allah inancı bulunsa da temelini, puta tapıcılık oluşturuyordu. Hatta Esnam, Evsan ve Hübel olarak adlandırılan putlara tapınırken bu putların kendilerini Allah’a yaklaştıracağına inanıyorlardı.

         Kız çocuğun doğumu onlar için sevinç ve mutluluk yerine utanç, üzüntü vekeder manasına geliyordu. Böylecekız çocuklarını diri diri toprağa gömülen bir topluma gönderilen en emin beldenin en emini olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)  İşte böylesi cahiliye içinde yaşayan toplumlardır.Tevhidden uzak, koyu bir cehalet içinde olduklarından, bu dönem cahiliye dönemi ya da bilgisizlik dönemiolarak adlandırılmıştır. O karanlıkları aydınlığa cehaleti ilme, bilgiye çevirecek birine ihtiyaç vardı. O da Hz. Peygamber (s.a.v.)’di.

         Hz. Amine annemiz şöyle diyor. Hamileliğimin altıncı ayında bir gece rüyamda karşıma bir zat çıkıp ya Âmine bil ki, sen âlemlerin hayrına hamilesin doğunca ismini MUHAMMED koy dedi.

         İşte dünyayı aydınlatan o eşsiz varlık olan “Muhammedünbeşerün la kel beşer, Bel hüve kelyakutebeynelhacer.”‘Hz. Muhammed (s.a.v.) bir beşerdir, lakin diğer insanlar gibi değildir. Taşların arasında yakut ne ise, Allah Resulü (s.a.v.)’de insanlar arasında öyledir.’Çünkü o Nebilerin, velilerin efendisi, imanlı gönüllerin şaşmaz pusulası, hakikat semalarının rahmet damlası, “ÂDEMİYET” bahçesinin kemâl meyvesi, dünya ve ahiret yurdunun sönmez güneşi, nübüvvet zincirinin son halkası, insanlık için en güzel rehber, ahlakı Kur’an olan ve “Ahlaki güzellikleri tamamlamak üzere gönderilen.”‘O’ eşsiz varlığın doğumunu onsuz kutlayacağımız amma hangi yüzle, hangi amelimizle.

Tarih 571, Fil Vakasından elli veya elli beş gece sonra, kameri aylardan Rebiulevvel ayının on ikinci gecesi Mekke’de mütevazı bir ev. Günlerden Pazartesi günü. Vakit, vakitlerin sultanı, seher vakti, bu mütevazı evde ve bu eşsiz vakitte muazzam bir hadise vuku buldu. Kâinatın Efendisi, Âlemlere Rahmet olarak gönderilen en emin beldenin en emini olan efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) dünyayı şereflendirdi.

Hem de mevcudat beşerin zulüm ve dehşetinden adeta mateme bürünmüş, gözyaşı döken gözler değil, ruh ve kalplerdi.  Kalp ve ruhların keder, elem ve gözyaşına âlemde iştirak etmiş, sanki dünya da umumi yas ilan edilmiş ve hakiki sahibini arayan ruhların feryatları ortalığı çınlatırken, zalimlerin zulüm kamçıları altında mazlumlar inim inim inlerken, Teşrif Ettikleri gece bir yıldız doğdu.Medâyin'dekikisrâ sarayından on dört burç çatırdayarak yıkıldı.Kâbe’nin içini karanlık ve kirlere boğan putların pek çoğu baş aşağı yıkıldı. İstahrabat'ta bin seneden beri yanmakta olan Mecusilerin kocaman ateş yığınları bir anda sönüverdi.Takdis edilen meşhur sâve (taberiyye) gölü bir anda kuruyuverdi.Dünyaya teşrifleri anında, şark ve garbı küçük bir oda gibi aydınlatan bir nur görüldü.Semâve vadisi taşan seller altında kalıp, suya gark oldu. Gök kubbeden salkım salkım yıldızlar döküldü. Gibi olayların olduğu o kutlu gecede bir peygamberin geleceğini Yahudi’nin biri hey Yahudiler haberiniz olsun, Ahmed’in yıldızı bu gece doğdu. Ahmed bu gece dünyaya geldiğini ve kâinat hürmet ve haşyet içinde kâinatın efendisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) karanlık dünyayı aydınlatarak onun doğumu ile kötülük ve karanlıkların aydınlığa geçmesinden dolayı için onun doğumuna hassaten“Doğumun aydınlığı ” anlamına gelen “Mevlit Kandili ” ismi âlimler tarafından uygun görülüştür. Ona binlerce salat selam olsun. O anı şöyle dile getiriyor Mehmet Asım KÖKSAL

Ötüşerek bütün seher, ona sevgi arz ediyor,

Cıvıldayıp. Kımıldayıp, Resulullah doğdu diyor.

Bir güneşti, zuhur etti ezeldeki nur içinden,

Sezmiş seher bülbülleri çıldırıyor sevincinden.

Doğdu diyor bak MUHAMMED, doğdu diyor Ahmet doğdu.

Göze ışık, söze kuvvet, âlemlere Rahmet doğru. Diye.

Hiç şüphesiz Efendimiz (s.a.v.) kıyamete kadar sürecek olan Risalet döneminden bu güne kadar dünyaya gelen bütün insanlık, O’na iman etsin yâda etmesin onun Ümmeti İcabe veya ümmeti gayri icabe olarak vasıflandırılmıştır. Yani O’na iman edenlere Ümmeti İcabe, iman etmeyenlere ise, ümmeti gayri icabe denilmiştir. Rabbim (c.c.) bizleri Ümmeti İcabe’den eylesin.

 Dostlarım unutmayın ki; insanı hayat yormaz. İnsanı, insan yorar, insan kırar, insan harcar. Sonra hepsini toplayayım dersin birde bakarsın ki elinde, avucunda sana ziyan olmuş bir hayat kalmış.Dolayısıyla, çok insan tanıyın amma, az insanı sevin.

Ne hazindir ki her geçen gün, imani ve insani değerlerin ayaklar altına alındığı, kalpleri kararmış, vicdanları körelmiş cahiliye dönemini bile sollayan zalimlerin kurbanı, nazik ve narin bedenlerin yok oluşu, her türlü kötülüğün açıkça işlendiği bir zamanda yaşıyoruz. Yani 21. Yüz yılında. Rabbimiz (c.c.) Tevbe 128’de şöyle buyurmuştur.“Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur.”

Demek ki, bizlerin sıkıntılı olmamız, musibetlere duçar olmamız, imani krizlerimiz. Ailevi krizlerimiz. Ticari ve ekonomi krizlerimiz. Gençlik krizlerimiz. Bütün bu problemlerimiz Allahresulü (s.a.v.)’me ağır geliyor. Acı veriyor. Ama ne acı ki, ümmeti Muhammedin bu günkü hali en emin beldenin en emini olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’me sürekli acı veriyor.

Oysa O eşsiz varlık doğarken ümmetivâââ dedi. Miraçta ümmeti dedi. Vefatında ümmeti dedi. Mahşerde gününde secdeye kapanıp da sürekli ümmeti ümmeti diyerek ağlayacak ya rabbi ümmetimi bağışla diye yakaracak olan peygamberimiz (s.a.v.)’in ümmeti bugün onu üzer halde. Ona sıkıntı ıstırap verecek bir halde. Bakınız Gazze ne halde. Filistin ne halde. Doğu Türkistan ne halde. Arakan ne halde. Sudan ne halde. Suriye ne halde. Bu güzelim ülkem nelerle… Ve kimlerle uğraşıyor. Bütün bu olaylardan rahatsız olan efendimiz (s.a.v.)’me acı çektiren, ıstırabı veren kim. Maalesef ve maalesef biziz biz. Müslümanım diyenlerdir. Sonrada Ya Resulallah beni tanımadın mı? Seni çok seviyordum. Sana çok salat ve selam gönderiyordum. O salat ve selamlar mutlaka ulaşır amma amelimiz, namazımız, haccımız, tesettürümüz, ticari ahlakımız, alışverişimiz,  karı koca arasındaki ilişkiler, anne baba evlat ilişkileri, kardeşliğimiz. Komşuluk ilişkilerimiz, Dostlarımız. Hak için mi mücadele ettik yoksa haksızlık için mi mücadele ettik.

Yarenlerim yalanla sevgi olmazhaa. Sevgi ispat ister. Bedel ister. Nasıl mı? Yaşamakla. Onun hayatına uymakla. Arafat’ta bizlere emanet buyurduğu Kur’an ve Sünnetine uymakla olur. Her ne kadar Kur’an bize yeter sünnete gerek yok diyen zavallılar olsa da, onun sünnetine uyup hayatına ilmek ilmek işlemek suretiyle “Semi'nâ ve ata'nâ” diyerek ispat etmek gerek.

Fakat nerde…

Bir zamanlar ayaklarının ucundan başka yere bakmayan Cennet kadınlarının torunları, şimdilerde kendilerini güya ümmeti Muhammed sananlar göğüslerini göbeklerini açan ümmeti gayri icabeler oldular. Ey cahiller sizler bu hallerinizle “Sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür.” muhatabı olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’me acı ve sıkıntı veriyorlar…

İçki tüm kötülüklerin anasıdır.” Buyuran Hz. Peygamberimiz (s.a.v.)’in ikazına rağmen, maalesef içki masalarında boğulanların suda boğulanlardan daha fazla olan ümmeti gayri icabeler oldular. Ey cahiller sizler bu hallerinizle “Sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür.” muhatabı olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’me acı ve sıkıntı veriyorlar…

Rabbimiz (c.c.)’nun“Zinaya yaklaşmayın.” buyurduğu halde zina sokaklarda caddelerde utanmadan sıkılmadan çağdaşlık adına işleyen ümmeti gayri icabeler oldular. Ey cahiller sizler bu hallerinizle “Sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür.” muhatabı olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’me acı ve sıkıntı veriyorlar…

İki yaşındaki küçücük bir yavruyu taciz edecek kadar alçaklaşan ve sekiz yaşındaki bir yavrumuza aynı şekilde muamele eden alçaklar, arsızlar, yüzsüzler, dinleri kıt olan ümmeti gayri icabeler oldular. Ey cahiller sizler bu hallerinizle “Sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür.” muhatabı olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’me acı ve sıkıntı veriyorlar…

Ölçü ve tartıda hile yapanlar, alış-verişte hile yapanlar, yalan yere yemin eden ümmeti gayri icabeler oldular. Ey cahiller sizler bu hallerinizle “Sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür.” muhatabı olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’me acı ve sıkıntı veriyorlar…

Evli iken başka erkeklerle beraber olan ARmutun ilk iki harfinden yoksun, şeref ve haysiyete muhtaç kadın ve erkekler sizler bu hallerinizle “Sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür.” muhatabı olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’me acı ve sıkıntı veriyorlar…

Anne babasını görmek istemeyip huzur evine teslim eden evlatlar. Veya devletten bakım ücreti almak için anne ve basına bakan bedbahtlar. Cemaatiyle ilgilenmeyen din görevlileri, Hastasıyla ilgilenmeyen doktorlar, hemşireler - hemşirler. İşçilerine zulmeden işverenler, işçinin hakkını gasp edenler, eşine zulmeden karı veya kocalar sizler bu hallerinizle “Sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür.” muhatabı olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’me acı ve sıkıntı veriyorsunuz…

Dolayısıyla onsuz kutlayacağımız bir haftada maalesef cahiliye dönemini bile geçmiş bir cehalet toplumu haline geldik. Rabbim (c.c.) bizleri, neslimizi, anne babamızı, sevdiklerimizi kendisine kul, habibine gerçek manada ümmet olacak amellerle hem hal eylesin. Onun doğumu bizlerinde kendimize gelmemize vesile olsun derken, Tevbe 128' de buyurduğu üzere " Andolsun ki size kendi içinizden öyle bir Peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir, sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir, size çok düşkündür ve mü'minlere karşı çok şefkatli, çok merhametlidir." Onu üzen ona ıstırap veren cahil ümmeti ve süslümanları karanlıklardan aydınlığa. Cahiliye dönemini ilme çevirmek üzere gönderilen en emin beldenin en emini olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)'min doğumu cahiliye döneminin cahillerinin diri diri üvey baba... Dayı... Yeğen... Amca tarafından TACİZ edilmeden öldürülen o cahilleri bile sollayan çağımızın çağdaş cahillerinin uyanmasına, tüm kötülüklerden halasına, ülkelerin özellikle Gazze ve Filistin'in KANREVAN değil gül kokan bir dünya haline, denizlerdeki balıkların yok olmasına değil çoğalmasına, çocukların yok olmasına değil var olmasına sokaklarda sevinçle oynamalarına vesile olmasını Rabbimden niyaz eder Mevlid-i Nebi (s.a.v.) gece ve haftanızı tebrik ve tebşir ediyorum.

 

Yusuf ÇAKICI

Konya / Seydişehir

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.