Bu aralar Konya'nın manevi ruh köklerinin teşekkül etmesinde büyük rol oynayanlardan ve aynı zamanda Efendimizin dizi dibinde yılarca kütüphane görevi yürütmüş,merkad-i şerifiyle güller sultanına komşu olan üstat Ali Ulvi Kurucunun hatıralarını okuyorum. Kuşkusuz Üstad Ali Ulvi merhumun hatıralarında ibret alınacak derin hadiseler, üzerinde tefekkür edilecek birçok husus var.Beni derinden etkileyen bir hatırasını sizlerle paylaşmak istedim.
Üstat hafız Ali Yücesoy kendisinin hafızlık hocasıdır. Ali Ulvi Kurucu merhum hafızlığını onda ikmal etmiştir. Medine'ye dönüşlerinden birinde üstadı Ali Efendi’ye Ankara da Diyanet İşleri Başkanlığı merkezindeki makamında bir vefa ziyareti gerçekleştirir. Bu ziyaretten duyduğu memnuiyeti dile getirdikten sonra Hafız Ali Efendiile aralarında şöyle bir konuşma geçer. Hafız Ali Efendi: “Efendimiz Aleyhisselam “el-car kable-dar” yani komşu evden daha mühimdir.Ev almazdan evvel komşu al, buyururlar.Biz bir ev alacağız, kabre gireceğiz.Komşularımız kim olacak yahu.Kabir komşuları da mühimdir, dünyadaki komşular mühim olduğu gibi.İnsan Salih iyi bir komşu istiyor.Acaba Allah'a ve Resulüne, kitabına ve sünnetine söven, asi gelmiş, asi gitmiş kimseler kabir komşumuz olduğunda azapları bize de dokunur mu?Rahatsız olur muyuz? diye böyle bir gam içindeyim.EvladımMedine-i Münevvere ‘yeEfendimiz Aleyhisselam'ın civarına vardığında benim için Rabbime dua eyle,Resulullah’tan şefaat niyaz eyle, kabrim Konya'da olsun üçler mezarlığında olsun.”
Kabir Komşusu Mühim, Ya Dünya’daki Komşularımız?
Gerçekten manevi büyüklerimiziniman ve istikamet endişeleri, hikmetli duruşları, ince hassasiyetleri insanı derinden sarsıyor. Düşünün kendisi ilim ile, emri bil maruf işiyle iştigal ettiği, salih bir ortamda bulunduğu halde ölümden sonraki mezar komşularını düşünmekte ve ervah aleminin ortamını da henüz dünyada iken mamur etme derdine düşmekte.
Ya modern zamanların çarkında ahlaki ve manevi değerleri öğütülmüş bizlerin endişeleri neler acaba?
Salih ortamları mezardaki komşulardan başlatmayı bırakın dünyada bile güzel insanlarla bir ve beraber olmayı beceremiyoruz. Dünyevileşmenin, ferdileşmenin, konformizmin ve onlarca sendrom ve bağımlılığın çarkında ahiret komşuları telaşesini düşünecek zamanımız mı kaldı?
Sahi insanların gettolaştığı, kolonileştiği, mesleki, ırki, mezhebi ve sınıfsal mahallelerinin oluştuğu zamanımızda komşularımızın ruh dünyaları bizi ne kadar ilgilendiriyor. Allah’a yakınlıkları, şeytan ve taraftarlarına olan uzaklıkları, sünnete düşman olanlarla münasebetleri bizi ne derecede düşündürüyor. Ahlaki fazilet ve meziyetleri, ümmet coğrafyasındaki sıkıntıları dert edinmeleri tercih sebeplerimizi ne kadar şekillendiriyor.
Bırakın mezar komşularımızı düşünmeyi, ev komşularımızı, iş komşularımızı, mesai arkadaşlarımızı, çocuklarımızın arkadaş ortamını, okuyacağı üniversiteyi, çalışacağı işyerini, otobüse binilecek ortamını, çıkacağı sokağın ahlakını, sosyal medya da kimleri takip edip, kimlerin peşinde koştuklarını, hangi sübliminal oyunları oynadığını dert edinen kaç kişiyiz acaba?
Her alanda salih ortamları oluşturup o ortamlarda ki keyfiyeti sağlamak bizim sorumluluğumuzdadır. Fıskın, fesadın, yozlaşma ve kokuşmanın kurumsallaştığı zamanımızda bireysel ve fert olarak var olma imkânımız zayıflamaktadır. Bir olan Rabbimizin ilke ve emirleri doğrultusunda birleşmeli ve kurumsal salih ortamları çoğaltıp nesillerimizi ifsada meze etmemeliyiz. Unutmamalıyız ki Müslümanca ölmenin ve Müslümanlarla kefenlenip defnedilmenin tek yolu, İslami ve salih ortamları tercih etmek ve terk etmemekten geçer. O halde sadık olmak yetmez, sadıklarla beraber olmak gerekir. Sadıklarla beraber yol alanlar fiziki manada Efendimizle Cennetül Baki’de komşu olamasa da kevserhavzında Efendimizin mübarek elinden aşk şerbetini içmeye namzet olurlar.