Bazen nedenli çoğu kez nedensiz bir hüzün çöker yüreklerimize. Gönül hüzünlenirse göze de ağlamak düşer.
Sabah ezanlarını duyuyorsun, komşu evlerden horoz sesleri geliyor, duyuyor; aldırmıyorsun. Oysa kalkıversen rahatlayacaksın; ama her şeyin farkında olarak kendini sabahın saadetinden mahrum ediyorsun işte. Neden sonra hayatta hiçbir anın iki defa yaşanmadığı gerçeğini hatırlayacaksın ve o güzel günün doğuşunu serin serin karşılamadığına üzüleceksin, üzüleceğiz; lakin vakit geçmiş, tren kalkmış, yolcu gitmiştir artık, üzülmenin hiçbir çeşidi de gidenleri geri getirmeye yetmez.
Kalkmışsın, çok odalı geniş evinin bir köşesinde olduğunu bildiğin yaşlı annene, babana, eşin veya evdeşine nedir, ne haldedir dememiş; aklın başında, gücün yerinde olduğu halde onlardan bir selamı, iki kelamı esirgemiş, gündelik işlerin telaşında çekip gitmişsin bir yerlere; lakinöyle bir an gelecek, üzüleceksin, üzüleceğiz.
Üzüleceksin bilip de söylemediğine, görüp de görmezden, duyup da duymazdan geldiğine. İnsan olarak bu hallerden hiçbirimiz beri yahut masum olmadığımıza göre üzüleceğiz artık bir işe yaramadığının idrakine vardığımız ‘keşke’lerimize.
Ey icat ettiği her yalanla atlattığı insanlardan bir süre daha kurtulduğunu hesap ederek yaşamayı alışkanlık haline getiren! Bil ki yalanın harmanı olmaz. Gün gelecek, dürüst davranmadığına üzüleceksin.
Üzüleceksin sebepsiz küslükler icat edip incittiklerine, zor zamanlarında elinden tutabilecekken tutmadıklarına, uçan kuştan esen yelden medet umduklarını bildiğin halde, bile bile semtine uğramadıklarına… Bundan kaçış yok, biliyorsun!
Uyarman gerekirken uyarmadıklarına, duyurman gerekirken duyurmadıklarına, doyurman gerekirken doyurmadıklarına üzüleceksin, üzüleceğiz hem bin pişmanlık içinde.
Tüm yaptıklarından hatta yapabilecekken yapmadıklarından da sorumlu olduğunu düşüneceksin zaman zaman, burnunun direğinin sızladığını hissettiğin anlar olacak; üzüleceksin.
Ettiğin bir iyiliği güzel yüreğinin bir sadakası olarak değil de hemen karşılığını görmek için yaptığına üzüleceksin.
Allah, hayatı istediğimiz kadar yaşayacağımıza dair açık bir çek vermedi. İşlerini bu değişmez gerçeğe göre değil de başka hesaplara göre planlamışsan, akıbet belli: Üzüleceksin, üzüleceğiz.
Gözün görür iken görmediklerin, elin tutar iken tutmadıkların, elindeyken kadrini bilmediklerin içinüzüleceksin kimi zaman; lakin bu yükünü hafifletmeyecek.
İnsan hatadan hali değildir. Derler ki: Hata yapmayan insan yeni şeyler öğrenemez. Doğrudur; lakin üzüntüyü doğuran hatalar değil, adın gibi bildiğin yanlışların tekrarında edilen ısrarlardır.
Üzüleceksin, nihayet üzüleceğiz bir tebessümle bile kendilerine dünyaları bağışlamış gibi mutlu edebileceklerimizden üstelik hiçbir bedel ödemeden hazır bulduğumuz bu serveti anlamsızca esirgediğimize.
Gün gelecek, neticesini hesaplayamadığın en önemli işlerini neden dostlarınla istişare etmeden yaptığına çok üzüleceksin; ama ne fayda.
Üzüleceksin, üzüleceğizaceleciliğimize, açgözlülüğümüze, sabırsızlığımıza,şükürsüzlüğümüze…
Taammüden yani tasarlayarak, hedef gözeterek, bile isteye işlediğimiz o kadar çok ki hata ve yanlışlarımız! Faturaları karşımıza çıktıkça nihayet sade birimiz değil, sen, ben, o; hepimiz çok üzüleceğiz.
Gün gelecek işte o gün, o saat, o an…
Doğru bildiğimiz birçok şeyin yanlış olduğu hakikatiyle karşılaşmak mümkün olabiliyor. Her şeyin en doğrusunu bildiğimizden eminmişiz gibi lüzumsuz hırsa ve gurura kapılarak yaptığımız kavgalarımız, kırdığımız kalpler için de üzüleceğiz; çünküözür dileyip haklıya hakkını teslim edecek, helalleşecek kimse kalmamış olacak.
Allah’ın yasalarına muhalefet ederek yaşanan hayatın neticesi elbette hüsran olacaktır; çünkü hüküm kesin ve nettir:
“insan başıboş bırakılarak terk edileceğini mi hesap eder!” Kıyamesuresi 36. Ayet
Peygamberimizin şu duası ile bitirelim:
“Allah’ım! Ben kendime çok zulmettim. Günahları bağışlayacak ise yalnız sensin. Öyleyse tükenmez lütfunla beni bağışla, bana merhamet et. Çünkü affı sonsuz, merhameti nihayetsiz olan yalnız sensin.”
Rabbim sorumluluk bilincimizi açık eylesin.
Selamların en güzeliyle…
H. Halim Kartal