banner176

banner174

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Güç bela taşındıkları, taşınıp sığındıkları derme çatma çadırları da vurulunca oradan oraya sürüklenip durmaktan, sürüklene sürükleneüzerine kol kanat gerecek son yakınlarını da kaybetmenin dayanılmaz elemleriyle feryat ediyordu Gazzeli çocuk: “Bıktım artık, ölmek ve dinlenmek istiyorum!”

        Ölmek ve dinlenmek…

        Okul yok, ev yok; anne-baba-kardeş, arkadaş kalmamış; daracık bir sokağı andıran yurtlarında kaçabildikleri her yere aylardır bombalar yağıyor. Yok yoka karışmış;ekmek yok, su yok. Fezayı yırtan uçakların bıraktıkları bomba seslerinden uyku yok, dur durak yok.

        Bir parça dinlenmeyi ve iyice hasret kaldığı huzuru ölümde arar hale gelen çocukları bir defa da gördü dünya, Paris Olimpiyatları’nı izlerken… Gördü ve görüntülere eşlik eden sesleri duymamak için kurbağalama stilde yüzen sporculara çevirdi kahrolasıca dikkatini, sonra da sokak köpekleri tartışmalarına. Onlar da taş atmayıversindi Siyonistlerin tanklarına!...

        Oysa bir zamanlar kanatları petrole bulaşmış karabatak kuşları için daha çok üzülmüşler, dünyanın diktatörlerden derhal kurtarılması gerektiğine inandırılmışlardı.

        Vahşi kapitalizm ve emperyalizmin yol açtığı iki dünya savaşı ve sayısız felakete sahne olmuş gezegenimiz ne yazık kihabire insan öğütüp duran bir zulüm değirmeni olup çıkmıştı. Bu hengâmede Gazzeli çocukların, anaların feryadını kim duyar,  nasıl duyardı?

        Gazzeli çocukların, bağrı yanık anaların feryadını dindirmeye bir faydası dokunmayan lüzumsuz yorumlardan ve sloganlardan bıkıp usandık; çünkü masum insanların kanları dökülüyor; ardından, olayın kendisini itibarsızlaştıracak bir mecraya giriveriyoruz… Onların ne ile nasıl, ne şekilde öldürüldüklerine yoğunlaşan tartışmamalarla, cenazeleri bile kaldırılmadan…

        Olimpiyat oyunları, Amerika’da yapılacak başkanlık seçimleri, MB’nin faiz kararları, altın ve petrol fiyatları, enflasyon vs. Zulüm değirmeninde çarklar insan öğütmeye devam ederken elbette insanları meşgul edecek, oyalayacak çerezler de lazım elbette. Acılarımızı unutturacak anestezi gibi.

        Bu duygularla yıllar önce kaleme aldığım(29.05.17) ‘Zulüm Değirmeni’ adlı yazımı hatırladım. Vakıa Trump ABD’nin yeni başkanı olarak yayımladığı Ramazan mesajıyla İslam dünyasına şirinlik yapmıştı.

        Bakalım değirmenin işleyişinde bir değişiklik olmuş mu yıllar içinde.

        ***  

        Mustafa Kutlu’nun ‘Dürbünlü Çiçek’ adlı hikâyesindeki değirmen tasvirini hatırladım bu sabah ABD’nin yeni başkanının Ramazan mesajını dinlediğimde.

Hikâyedeki değirmen, yaşları müsait olanları elli-altmış yıl öncesine götüren şimdilerde tarih olmuş bildiğimiz bir su değirmeni işte. Hikâye kişisi yaşlı adamın çocukluğu ve gençliği, evlerinin yanında bulunan bu değirmende, değirmen sularının bölgeye her zaman huzur bestesi dinlettiği bir cennet köşesinde geçmiştir. Hikâye, mutluluğun merkezi gibi kurgulanan değirmenin arkında dinlenen bir ihtiyarın tasviriyle başlar:

Değirmen arkı evin önündeki ıhlamur ağacının altından geçiyordu. Yaşlı adam ahşap sandalyesinin dört ayağını arkın suyuna gömmüş, sandalyenin sırtını ıhlamura yaslamış, pantolon paçalarını çemrelemiş, çıplak ayaklarından birini suya salmış, öteki sandalyenin üzerine çekili, yüzü bahçeden yana dönük oturuyor. Suda yarpuz ve nane kokusu…”

ABD’nin yeni başkanının Ramazan ayının başlaması münasebetiyle yayımladığı mesajla Mustafa Kutlu’nun hikâyesindeki değirmenin ne ilgisi mi var diyorsunuz… Arz edeyim: Efendim, elbette doğrudan bir ilgisi yok. Siyasi literatürde ‘Sistem’ veya ‘Yeni Dünya Düzeni’ kelimelerini ne zaman duysam, gözlerimin önünde devasa bir değirmen canlanıyor işte. Bu değirmenin bildiğimiz değirmenlerden farkı, homurtuları her geçen gün artmakta olan ve adını ‘Sistem’ koydukları bu değirmenin doymak bilmez bir iştiha ile insan öğütmesi… Neticesi zulüm olması bakımından muhayyilemde ‘zulüm değirmeni’ diye karşılık buldu. ABD’nin nöbeti yeni devralmış başkanı da düpedüz bu zulüm değirmeninin değirmencisi bana göre. Böyle olduğu halde Müslümanlara Ramazan ayının başlaması vesilesiyle iyi dileklerini bildiren, sözüm ona, barış mesajı yayımlamış kendinden önceki değirmencilerin yaptıklarına uyarak.

        Bana zulüm değirmenini düşündüren mesaj, haber bültenlerinde şöyle verildi:

        “ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın resmi internet sayfasında yayınladığı mesajla İslam dünyasının Ramazan ayını kutladı

ABD Başkanı Donald Trump, tüm İslam dünyasının Ramazan ayını kutladı ve "Amerikan halkı adına tüm Müslümanlara huzurlu bir ramazan geçirmeleri" dileğinde bulundu. Trump’ın mesajı Beyaz Saray’ın resmi internet sayfasında yayınlandı. Trump mesajında, Ramazan'ın yoksun olanlara yardım etme, bağışlayıcı olma, şiddete karşı çıkma ruhu olduğunu belirtti.

Bu yıl Ramazan ayının bu anlayışa zıt olarak İngiltere ile Mısır’da yaşanan terör olaylarının yasının tutulduğu zamana denk geldiğini anımsatan Trump, bu tür terör olaylarının toplumları korkuya düşürmek yerine güçlendirdiği değerlendirmesinde bulundu.”

        Yeni Dünya Düzeni denilen şeyin aslında tüm dişlileri insan öğütme esasına göre kurulmuş bir sömürü ve zulüm değirmeni olduğunu düşündüm. İhtiyaç duyduğu suyu masum ve mazlumların kanından alan, çarkları günler ve geceler boyu ölüm kusan silahlarla dönen, ötekileştirip potansiyel tehlike veya düşman gördüğü ne varsa öğütüp yok etmeye göre programlanmış bir değirmen...

        Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Orta Doğu’da kısaca kendi ülkelerinden binlerce kilometre uzak coğrafyalarda ‘Müslümanların huzurlu bir Ramazan geçirmeleri’ için bulunuyor olabilirler miydi? Güney sınırlarımız boyunca yerleştirdikleri beslemelerine gönderdikleri tır filoları Ramazan kolileri mi taşıyordu? Güvenlik kuvvetlerimizin kanları canları pahasına yürüttükleri mücadelede ele geçirdikleri silahlar iftarlık olmalıydı bu ‘iyi niyet’ hesabına göre.

        Zulüm değirmenini kurup işletenler, kontrol edenler Müslümanlar için gerçekten ‘huzur’ istiyor olabilirler miydi? Müslümanların veya Müslümanlarca kutsal kabul edilen şeylerin bunlar için bir anlamı var mıydı? Yoktu elbette; ama oynuyorlar, dalga geçiyorlardı sırıtarak. Onca yatırım yapmışlardı bu değirmenin sekteye uğramadan dönmesi için. Üstelik öğütülecek her türlü kaynağı kolay buluyorlardı. Sömürge aydını, sömürge basını, sömürge valisi, hacısı, hocası gibi nice kavramlar geliştirip değirmenin çarklarının salimen işlemesine hizmet edecek nice gönüllü devşirmişlerdi uzak-yakın diyarlardan. Bu değirmen dönerdi elbette; çünkü… Çünkü biz kendimizi değiştirmedikçe Allah da hakkımızdaki hükmü değiştirmezdi.

        Çünkü hurafeleri hakikatlerle değiştirenlerdik.

        Kendi içimizde hakkı tesis edemeyenlerdik.

        Birbirine zulmedenler toplumu olmaktan kurtulamıyorduk.

        Velhasıl zulüm değirmeninin stop etmesini değil de harıl harıl çalışmasına yarayacak suları taşıyıp dururken biz, bu şikâyet kime?

        Nasıl? Değişen bir şey olmuş mu arzımızda?Gazzeli çocukların feryadı duyulabilir mi?        

        Selamların en güzeliyle…  

        Hacı Halim Kartal    05 Ağustos 2024

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.