banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

“Bekleme azabını onlar kadar bilen yoktur.” Peyami Safa Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

        Bu temmuz- ağustos ayları birçoğumuz için özellikle girdikleri sınavların sonuçlarına odaklanan öğrencilerimiz için hayal etmek ve beklemekle geçip giden nispeten daha sıkıntılı zamanlardır.

        Yirmi milyon civarında öğrencimizin eğitim gördüğü ülkemizde ortaokul ve liseleri bitiren milyonlarca gencimizin ve emek emek onları yetiştiren anne- babalarının ortak kaygılarıdır beklemek.

        LGS’ye girenler aldıkları sonuçlarla umut bağladıkları liselere yerleşip yerleşemeyeceklerini; YKS’ye girenler hayal ettikleri bir yükseköğretim programı için yapacakları tercihlerin sonuçlarını bekleyecek. Her yıl, kamu kurumlarından birinde bir işe yerleşebilmek için bekleme kervanına sayıları artarak katılan KPSS’lileri de katarsak diyebiliriz ki genç nüfusumuzun büyük bir bölümü; günlerini, aylarını hatta yıllarını beklemekle geçiriyor.

        Aslında işçisiyle- memuruyla, emeklisiyle, çiftçisiyle milletçe bir şekilde bekleyen, hep bir şeylerin beklentisi içinde yaşayıp gitmeye alıştırılmış bir toplum olup çıktık. Üreticilerimiz, maliyet artışlarına bağlı olarak açıklanacak taban fiyatların derde deva olup olmayacağını; asgari ücretle çalışanlarımız ve sayıları on dört milyona ulaşan emeklilerimiz, yılda iki defa yapılan ayarlamaların aynı şekilde bir yaraya merhem olup olmayacağını merak ederek, bekleyerek tüketip gider ömürlerini.

        Bir şarkımızda aşığın ihtimal umutsuz aşkı için ifade ettiği “Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır.” mısraındaki ‘sevmek’ kelimesini beklemekle yer değiştirip inliyormuşuz gibi bir bekleyiş, toplum olarak herkesi sarıp sarmalamış sanki.

        ‘Beklemek’ fiilinin,Üstad Necip Fazıl Kısakürek’te ince duyguların, düşüncelerin en yoğun, bu nedenle de en etkili halini aldığını görüyoruz:

        Beklenen

Ne hasta bekler sabahı,

Ne taze ölüyü mezar.

Ne de şeytan, bir günahı,

Seni beklediğim kadar.

 

Geçti istemem gelmeni,

Yokluğunda buldum seni;

Bırak vehmimde gölgeni

Gelme, artık neye yarar?

Görüldüğü gibi genç olsun, yaşlı olsun en genel anlamıyla beklemek daha kötüsü beklemeyi içselleştirmek ortak kaderi olmuştur insanımızın.

‘Bekle- gör’ politikaları diye bir kavramdan söz edilir arada bir. Doğrusu ne işe yaradığını bilmesem de milletler arası ilişkilerde duruma ve şartlara göre müracaat edilen bir yöntem olabiliyor ki kullanılıyor.

Elbette olabilir, mümkündür.

Fakat bizim fert fert hep bir şeylerin olmasını bekleyip duracağımıza, acilen yapabileceğimiz bir şeylere odaklanarak gitgide marazi bir hal alan bu psikolojiden kurtulmamız gerektiğini düşünüyorum.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin meşhur şiirini biliyoruz.Rahmetullahi aleyh:

“Hak şerleri hayreyler
Zannetme ki gayreyler
Ârif onu seyreyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler” diyor.

Hak elbette bizim şer bildiklerimizi hayra, hayır bildiklerimizi şerre tebdil eder. Bu, O’nun engin bilgisiyle olan işlerdendir. İhmal ettiğimiz yahut görmek istemediğimiz şey; sadece sıkıntı doğuran eylemsizlik halimiz; bize düşen, bizim sorumluluk alanımıza giren eylemleri aklımıza bile getirmemektir. Yani yapabilecekken yapmadıklarımız, görebilecekken görmediklerimiz, verebilecekken vermediklerimizdir.

Biz yapabileceklerimizin en iyisini yapmayalım; ama en iyi, en güzel sonucun ortaya çıkmasını bekleyelim. İşte bu eşyanın tabiatına aykırıdır.

Sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirmeden güzel şeyler olmasını beklemek, her türlü hastalığa giriş kapısını kendi ellerimizle aralamak demektir.

Ne kadar süreceği belli olmayan bekleme azabından bir nebze olsun kurtulmak istiyorsak Mustafa Kutlu’nun meşhur tavsiyesini hatırlayalım:‘Bir şey yap güzel olsun!’

Selamların en güzeliyle…

Hacı Halim Kartal/ 22 Temmuz 2024

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.