Siyaseti çamurlara bulaştırıp pisliklere gark ettiğimiz yetmezmiş gibi şimdi de maalesef sporu aynı akıbete uğrattık.
“Ben sporcunu zeki, çevik ve ahlaklısını severim” şeklindeki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vecizesini her spor tesisinin en iyi görünecek yerine asıyor olsak da demek ki o yazıyı okuyanlarımız yok denilecek kadar azmış. Son zamanlardaki özellikle futbol müsabakalarında yaşanılanlardan bunu anlayabiliyoruz.
Gerçekten de içler acısı bir durumdayız şu anda. Taraflar, her türlü provokasyona her türlü yalana her türlü yanlışa ve her türlü hileye başvurarak başarılı olmaya çalışıyorlar. Bu başarıyla da övünecekler serinin sonunda. Başarılı olamayanlar da bu başarıyı yok sayacak ve kendilerine haksızlık yapıldığından dem vuracaklar. Başarıyı kim yakalarsa yakalasın neticede bu olacak. Tabi bu kadar paranın, bu kadar şöhretin bu kadar hırsın olduğu yerlerde iş spor olmaktan çıkıp ticari bir meta haline geliveriyor. Ranta ulaşmak için neredeyse her türlü yolu mubah görüyorlar.
Özet olarak “atlar tepişiyor, çimenler eziliyor.
Bizdeki bu kafa değişmedikten sonra var hakemi de diğer hakemler de Türk olsa ne yazar, Alman olsa ne yazar?
Sporcuların neredeyse hepsi yabancı olduğu halde ne yazıyor?
Yabancı hakem, Türk hakemlerine güvensizliği, dahası kendimizi inkâr etmemizi açıklar. Tıpkı bu durum, mandacılık istemek gibi bir şeydir...
"Ben yönetemiyorum, sen yönet."
Ayrıca bu durum, şuna da benzer.
Şiir yarışmalarındaki en lüzumsuz ve yanlış şartname maddesi şöyledir.
"Yarışmaya katılacak şiirler daha önce hiç bir yerde yayınlanmamış olmalıdır. Ayrıca şiirin içinde şairin ismi ve mahlası gibi bilgiler bulunmamalıdır."
Bu madde bence, jüriye karşı hakaret içeren bir maddedir.
Zira "jüri, o şiiri daha önce okumuşsa ve şairini de tanıyorsa eğer, o şiirden etkilenir ve torpil geçer... Bu nedenle ben jüriye güvenmiyorum, bundan dolayı da bu şartı koydum." anlamı içerir.
Kendine güvenen hiç kimse bu konularda dışarıdan gelen unsurlardan etkilenmez ve yabancıya kendini ezdirmez.
Alın bakalım ne oldu? Yabancı var hakemi tartışmaları bitirdi mi? Bitirmedi, bitirmez.
Bizim, toplum olarak da birey olarak da adalet kavramına karşı bir alerjimiz var. Keserin hep kendimize yontmasını isteriz. Ego'muz tavanlarda. Kıskançlıkta zirvedeyiz. "Menfaat" dediniz mi önümüzde kimse duramaz.
Biz, kendimizi düzeltmeden hep başkalarını düzeltme gayreti içinde olan bireyleriz.
Bu durum, ister kabul edelim isterse etmeyelim, siyasette de böyle ticarette de böyle sporda da böyle dini meselelerde de böyle.
Biz, 'kargadan başka kuş tanımayan' bir toplumuz. Kendimizden başkası kazansa tebrik etmekten imtina eder, kendimiz kazandığımızda da kasım kasım kasılırız. Bu durumun asıl nedeni yönetici kademesinin başında olanlardır. İmam öyle olunca cemaat da “uydum hazır olan imama” diyerek körüğü çekmeye, ateşe barutla gitmeye başlıyor.
Durum hiç de iç açıcı değil.Maalesef olan bu...