İlk defa 1989 yılında kutlanmaya başlayan Vergi Haftasının bu yıl 35 nci şu aralar kutlanıyor.Geçen yıl yaşanan deprem nedeniyle 34 vergi haftası kutlamaları iptal edilmişti.Vergi haftası kutlanmaya başlanırken bu haftanın amacı;Toplumun gönüllü vergi ödevlerini yerine getirmesi ve geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız başta olmak üzere toplumda sağlıklı bir vergi bilincinin oluşması hedeflenmiştir.
Bu kapsamda önceleri Mart ayının sonu da kutlanan hafta şimdilerde ise Şubat ayının son haftasının başında Atatürk anıtına çelenk koyarak başlatılmaktadır.Hafta boyunca okullarda öğrencilere konferanslar verilmekte devlet ekranı ziyaret edilmekte ve sivil toplum örgütleri ile karşılıklı ziyaretler yapılmaktadır.Konferans ve panelle düzenlenmekte vergi tanıtım stantlar açılmaktadır.
Ayrıca vergide uyumlu mükellefler ile yüksek miktarda vergi ödeyen mükellefler ziyaret edilerek plaket verilerek mükellefler onure edilmektedir.
Personele yönelikde belli hizmet yılını dolduranlara teşekkür belgesi verilerek farkındalık yaratılmaktadır.
Gayet güzel bir uygulama olarak bu yılda ilimizde bu kapsamda kutlamalar yapılmakta ve vergi idaresinin tanıtımı ve işlevi hakkında bilgiler verilmektedir.
Konumuz vergi ve vergi haftası olduğuna göre bu konuyu biraz irdelemektede fayda var şöyleki vergi nedir tarihcesi nelerdir geçirdiği evreler ve ülkemizdeki durumu nedir?
İlk defa vergi M.Ö. 4.000 yıllarında Mısır'da zorunlu görülmektedir. Zenginler ve çiftçilerden alınan vergiler tapınakların inşası veya bakımında kullanılmak üzere toplanırdı. Ödeme gücü esası ve gelir dağılımı adaleti bakımından yoksullar da gözetilmekteydi.
Ortaçağın sonlarında modern vergilendirme sistemi ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu dönemde imparatorlukların gücü azaldığında feodal beyler imparatorluğa ait bazı gelirleri ele geçirerek ilk kez 13.yy dan itibaren düzenli olarak vergi almaya başlamışlardır.
Avrupa ülkelerinde oktruva denilen vergi uygulamasına doğuda bac adı verilmiştir. Bu vergiyi tahsil için görevli olanlara bacdar şehirlerin girişlerinde bacdarların bulunduğu binaya ise bacdarhane denilmiştir. Bac kelimesinin aslı Farsça olup hisse, pay anlamlarına gelmektedir. Mali bir terim olarak ise bac hemen her çeşit vergi için kullanılmıştır. Türkçe metinlerde de bac kelimesinin Farsça’da olduğu gibi aynı anlamlarda kullanıldığını ve mutlak surette vergi kavramını ifade ettiğini görüyor. Gazneliler ve Selçuklulardan başlayarak birçok Türk Devleti İran coğrafyasına hâkim olmuştur. Selçuklu idari teşkilatının büyük ölçüde Samani ve Gazneli teşkilatlarına dayanması, bac kelimesinin Türkler arasında mali bir terim olarak X. yüzyıldan itibaren kullanılmasına yol açmıştır.
Osmanlı Devleti’nde ise bac uygulaması devletin kuruluşu ile başlar. Osman Gazi’nin ilk tahsil ettiği vergi bac yani oktruva resmidir. Osmanlı kroniklerinden Aşıkpaşaoğlu ve Neşri Tarihlerinde konuya ilişkin şu bilgiler yer almaktadır:
…Osman Gazi adına hutbe okunup para basılıp kadı ve subaşı atanınca GermiyanVilayeti’nden bir kişi Osman Gazi’ye gelerek bu pazarın bac’ını bana satın dedi. Osman Gazi bac nedir diye sordu. O kişi pazara her kim yük getirirse ondan akçe alayım dedi. Osman Gazi bu pazara gelenlerde alacağın mı var ki bunlardan akçe alırsın diye sordu. O kişi bu adettir her vilayette vardır; her yükten padişah için akçe alırlar dedi. Osman Gazi bu Tanrı buyruğu, Peygamber sözü müdür yoksa bunu her ilin padişahı kendisi mi ihdas eder diye sordu. O kişi evvelden beri sultanlık töresidir dedi. Osman Gazi sinirlenerek yürü artık burada durma zira sana ziyanım dokunur malını kendi eli ile kazanmış olan bir kişinin bana ne borcu var ki, ben onun malına ne koydum ki bana akçe ver diyeyim. Bunun üzerine halk dedi ki Hanım! Bu pazarı bekleyenlere adettir ki bir nesnecik vereler. Osman Gazi mademki böyle diyorsunuz öyleyse yük getirip satan herkes iki akçe versin, satamayan bir şey vermesin dedi… böylece uygulama başlamıştır.
Fatih döneminde yayınlanan kanunnamelerde bac kavramı vergi anlamında kullanılmış, şehre getirilen her bir eşyadan ne oranda vergi alınacağı açıkça belirtilmiştir. Bac kavramı Kanuni Sultan Süleyman Kanunnamesinde de vergi anlamında kullanılmış hatta bac’a dair bazı maddeler Fatih Kanunnamesinden alınmıştır. Fatih kanunnamesinde olduğu gibi hangi ticari maldan ne oranda bac alınacağı belirtilmiştir.
Osmanlılarda ilk mali teşkilat I. Murat (1359-1389) zamanında kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman zamanında imparatorluğun hem gelirlerinde, hem giderlerindeki önemli artış nedeniyle bu yapı geliştirilmiştir. 1838 yılına kadar Osmanlılarda tam anlamıyla bir Maliye Bakanlığı yoktur.
Devlet teşkilatı içinde resmen bir Maliye Nezareti 1838 yılında kurulmuştur. Bu nezaretin yapısı her biri bir "Reis" in başkanlığında "Daire"lerden oluşmaktadır. Bu daireler içinde Baş Vergisi veya Haraç Dairesi, "Avarız" ve "Bedeli Nuzil" denilen ve kentlerden mahalleler itibariyle alınan resimlerle ilgili dairedir. Bir anlamda bugünkü Gelir İdaresi Başkanlığı’nın görevlerinin bu daire tarafından yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
1838 yılında Avarız ve Bedel-i Nuzil Dairesi olarak kurulan bu gelir idaresi, 1936’da Varidat Umum Müdürlüğüne dönüşmüştür. 1942 yılında yapılan değişiklikle Varidat Umum Müdürlüğü kaldırılmış ve Vasıtasız Vergiler ile Vasıtalı Vergiler Umum Müdürlükleri kurulmuştur.
23 Nisan 1920'de kurulmuş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ilk olarak Ağnam Resmi Kanunu'nu kabul etmiştir. Ağnam Resmi, küçükbaş hayvanlardan alınan vergiyi ihtiva etmektedir.Yani vergi kanunudur.
1946 yılında Vasıtasız Vergiler ile Vasıtalı Vergiler Umum Müdürlükleri de kaldırılmış ve Gelirler Genel Müdürlüğü oluşturulmuştur.2005 yılında ise 5345 sayılı kanunla gerçekleştirilen yeniden yapılanma sonucunda Gelirler Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığına bağlı Gelir İdaresi Başkanlığı’na dönüştürülmüştür. Gelir İdaresi Başkanlığı, gelir politikasını adalet ve tarafsızlık içinde uygulamak; vergi ve diğer gelirleri en az maliyetle toplamak; mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu sağlamak; mükellef haklarını gözeterek yüksek kalitede hizmet sunmak suretiyle yükümlülüklerini kolayca yerine getirmeleri için gerekli tedbirleri almak; saydamlık, hesap verebilirlik, katılımcılık, verimlilik, etkililik ve mükellef odaklılık temel ilkelerine göre görev yapmak üzere kurulmuştur.
Anayasamızın Vergi Ödevi 73 maddesi– "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır." Denilmektedir. Verginin esas amacı görüldüğü gibi kamu giderlerini karşılamaktır.Bu karşılıksız ve devletin egemenlik gücüne dayanılarak gerekirse cebren alınan paradır. Yani kısaca Lemi cimi yoktur kazanıyorsan gücüne göre vergini vereceksin yoksa bu çark dönemez.
Bu noktada ,vergi idaremiz tüm imkanları ile adaletli bir vergi sisteminin tesisi için çalışmakta ve bu konuda teknolojiyi en üst seviyede kullanmaya gayret etmektedir.
Tabi idare elinde geleni yapması ile iş bitmiyor. Mükelleflerinde vergi konusunda duyarlı olmaları ödedikleri vergilerin tekrar hizmet olarak kendilerine döneceğini bilmeleri gerekmektedir. Vatandaşlarımızın da alış verişlerinde belge istemeleri ve almalarında en önemli vatandaşlık görevidir. Tıpkı askerlik görevi gibidir de dersek inanın abartmış olmayız. Zira güçlü bir ordu ancak güçlü bir maliye ile mümkündür.