Yaşımla birlikte; el koymalar veya darbeler:1960 da dört yaşındayım Adnan Menderes’e yapılan hareket...
Ardından; arada ki bazı küçük kalkışmalar hariç, 1980 Kenan Evren ve arkadaşları ve 15 Temmuz 2016 ya kadar daha birçok darbe girişimleri olmuş güzel memleketimde...
Altmış sekiz yaşındayım, sayabildiğim kadarı ile neredeyse yirmiye yakın idareyi ele alma ve idareyi ele alma hareketleri olmuş cennet vatanımda...
1946’dan itibaren çok partili döneme geçilmiş, seçimler yapılmış seçimle iş başına geçmeler başlamış ne güzel!
Ancak, bu idareye el koyma hareketleri de neyin nesi bir türlü anlaşılabilmiş değil! Hal o ki; zaten isteyen, adaletli bir seçim atmosferi ile idarede söz sahibi olabilir ve düşüncelerini milletimizle paylaşabilir.
Herkesin inancı,neye inanırsa inansın o kendisini bağlayan bir iştir. Herkes sonucuna kendisi katlanacaktır. Ancak kimsenin kimseye inancını zorla kabul ettirme diye bir insani davranış ve inanç olmamalıdır bu memlekette. Bu durum anarşiyi doğurur ki anarşi; dünyanın hiçbir yerinde akl-ı selimlerce kabul edilen bir durum değildir.
Anarşi hariç herkesin rahatça inancını yaşayabildiği bir memleket; hem İnsanidir hem de İslâmi’ dir.
O halde biz neyin kavgasını veriyoruz. Birbirimizle niye uğraşıyor dış güçlere niye fırsatlar tanıyor onların müdahalesine niçin yol açıyoruz?
İslam; bu Milletin yüzde doksanının inandığı bir dindir.
Memleketimde hâlâ niye islâmi yaşayışla insanlar kavga ederler anlaşılabilmiş bir fiil değildir.
Ayrıca, siyaset yapmak isteyen veya devlet İdaresinde vazife almak isteyen herkese seçim yolu ile kapılar sonuna kadar açılsın ve Milletin istediği kimseler; hem de -Altı yüz kişi de çok fazla bir rakam- makul bir rakamla bu memleket daha güzel bir şekilde idare edilebilir ve edilsin.
Elbette idarecilerimiz olacaktır. Ancak, Milletimizin her kesimine adalet kuralı ile eşitlik ilkesi içerisinde, anarşiye fırsat vermeden; herkesin rahat olabileceği doğru kanunlar ile kuvvet kanunda olarak bu işi başarabiliriz.
Ancak, bu iş lafla değil icraatla olacaktır. Bu da “Ben seçildim. Artık istediğim gibi işimi yürütebilirim.” diyerek değil; her an milletin bütününe yani en az yüzde doksan dokuzuna kulak vererek ve de yüzde bir de olsa memleketi karıştırmak isteyenler çıkabilir, onlara da fırsat vermeden...
Biz bu işi gülce halledebiliriz!
Ey idarecilerimiz! Ne olur meydanlara çıkıp bizi birbirimize düşürücü davranışlardan uzak durun. Yapacağınız iş bellidir. Onlarla meşgul olunuz. Haksızlıklara dur deyin. Adaleti sağlayın.
Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bu milletin evlatlarını dinlerine zıt uygulamalar içerisinde-Faiz ve haksız kazançlar gibi kötülükler içerisinde- boğulmasına müsaade etmeyin. Yüzde biride iyice idare edin. Anarşiye fırsat vermeyin.
İnsanların inançlarına hizmet edin ancak onların inançlarını siyasetin malzemesi yapmayın.
Korkmayın! İyilikten, güzellikten bu millete zarar gelmez ve hiçbir dış güç de kolay kolay zarar veremez.
Bizler millet olarak; birbirimizi dışlamadığımız ve çoğu hayâli, düşmanlıkları da körüklemediğimiz sürece başaramayacağımız güzellik yoktur.
Güzellikler bizi beklerken!
Yirmi Sekiz Şubat hâli
Bozdu gitti çok ahvali
Neler çekti şu ahâli
Yirmi Sekiz Şubat senden
Sen bir ayın son günüydün
Belki zulmün son ünüydün
Uzaklaştık hayli gün gün
Yirmi Sekiz Şubat senden
İnsandır bu zulmübeler
Yürekleri tutup deler
Çok yürekler hâlâ meler
Yirmi Sekiz Şubat senden
Demedin ki “Yanlış oldu.”
“Açan güller benle soldu.”
Gidilen yol yanlış yoldu
Yirmi Sekiz Şubat senden
Geçmiş günler geçip gitmiş
Bu işte böylece bitmiş
Nice yiğit yolda yitmiş
Yirmi Sekiz Şubat senden
CEYHÛNİ’yim derbederim
Allah Rahim, Allah Kerim
Kurtulası dâim serim
Yirmi Sekiz Şubat senden
28 ŞUBAT 2024
CEYHÛNİ