Asrın felaketinin üzerinde bir yıl geçti bir yıl önce 11 ilimizi etkileyen milyonlarca vatandaşı evsiz barksız, yuvaları yıkan işsiz güçsüz bırakan asrın felaketini ne yazık ki yaşadık.
Yüzyılın felaketi diye adlandırılan 6 Şubat depremi sabaha karşı ve öğlen saatleri sırasında meydana geldi. Aynı gün bu ölçekte iki depreme örnek teşkil edecek şimdiye kadar bir deprem ne yazık ki olmamıştır. Şöyle ki 570 kilometre civarı bir yüzey kırığı meydana gelmiş. Aynı anda 9 saat arayla 7 farklı fay parçası kırılmıştır. Özellikle ikinci deprem havanın soğuk olması ve arada yaklaşık 9 saatlik zamanın geçmiş olması nedeniyle insanların evlerine dönmeleri neticesi ölümlü oranın daha da artmasına neden olduğu ortadadır. Deprem nedeniyle yaklaşık 57.000 insanımız Allah'ın rahmetine kavuşarak şahadet mertebesine ulaşmış,13.500.000 insan etkilenmiş 100 binlerce ev yıkılmış ve kısaca 500 atom bombasına eşit bir sarsıntının etkisi altında kalarak depreme maruz kalmıştır. Depremin ilk saatlerinden itibaren 4. seviyede bu seviye uluslararası yardımı da içeren alarm verilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın, Kahramanmaraş merkezli depremlerin yol açtığı ekonomik zarara ilişkin, Türkiye Deprem Toparlanma ve Yeniden İmar Değerlendirme Raporuna göre Depremlerin ekonomik zararının yaklaşık 2 trilyon lira olarak hesaplandığı belirtilmiş ve raporda:
“Asrın felaketinin ülkemize maliyeti yaklaşık 2 trilyon TL (103,6 milyar dolar) olup bu rakam, 2023 yılı milli gelir beklentimizin takriben yüzde 9’una denk gelmekte ve 1999 Marmara Depremi’nden yaklaşık 6 kat daha fazla maddi hasar ve kayıplarımızın olduğunu göstermektedir.
Öte yandan, deprem bölgesine yapılan acil destek ve harcamalar, enkaz kaldırma faaliyetleri, sigorta ödemeleri, gelir kaybı ödemeleri, diğer tüm destek ve harcamaların yanı sıra milli gelir azalması nedeniyle toplamda 351,4 milyar TL’lik bir kayıp oluşmuştur.” Denilmektedir.
2024 bütçesi ile 8 trilyon 437 milyar TL gelir, beklendiği gözönünde bulundurulursa zararın çapı daha iyi anlaşılır.
Deprem evleri yuvaları yıkıp canları dağıtılsa da bu felaketin yaralarının çözümü noktasında aziz milletimizin göstermiş olduğu dayanışma takdire şayandır. Fedakarlık bütün dünya uluslarını kıskandıran bir özellikle büründü. Başta devletimiz depremin olduğu anda itibaren 4 elle konu üzerine eğildi ve yaraları sarmaya başladı. Özellikle kardeş şehir görevlendirmelerle, kardeş belediye görevlendirmeleri yapılarak ita amirleri kaymakamlar valiler atanarak, koordinatör şeklinde işlere yaklaşılmasın da çok verim alındı. Devletimiz bütün gücüyle deprem mahalline bu kadar geniş bir alına müdahale etti ve yaraları sarmaya başladı.
Ancak, ondan da öte kadirşinas milletimizin göstermiş olduğu fedakarlık her şeyin üstündedir. Depremzedelere sonuna kadar gönlünü açan varını yoğunu depremzedelere göndermeye çalışın ve bu konuda ki fedakarlıkta sınır tanımayan milletimiz, azimli ,kararlı bir şekilde deprem mahalline ulaştı ve gerekli ihtiyaçları götürdü. Bu ferdi çalışmaların daha sonra organizeli çalışmalara dönüştü ve deprem mahallinde gerekli yardımlar ilk yardımlar yapılarak, insanların temel ihtiyaçları olan iaşe giyim ve barınma temin edilmeye çalışıldı.
Daha sonra da aziz milletimiz depremzedelerin memleketlerini terk etmeleri nedeniyle memleketlerine gelmeleri durumunda bu sefer de evlerini, barklarını, gönüllerini açarak depremzedeleri bağrına bastı. Bunlar azımsanacak küçümsenecek bir davranışlar değildir. Elbette ki depremzede olan insanlarımızda bu sıcaklık karşısında duygulandılar ve bunlara da zaman zaman şahit olduk.
İnanıyorum ki depreme maruz bölgeler deki insanlar da kendilerine görev düştüğünde böyle davranacaklarında şüphem yoktur. Ülkemizi cenabı Allah her zaman bu tür felaketlerden korusun ancak böyle bir felaket yurdumuzun diğer bölgelerinde meydana gelmiş olsaydı o insanların böyle davranacağına da hiç kuşkumuz bulunmamaktadır. Neden mi çünkü bizim insanımız doğasında sevgi sayı ve paylaşım mevcuttur. Bizim insanımız kadirşinastır, bizim insanımız değerlidir, bizim insanımız bu gibi durumlarda güçsüzün yanında, yoksulun yanında, yardıma muhtaç olanı yanındadır. Bunu yurt içinde ve yurt dışında her zaman tarih boyunca göstermiştir ve göstermeye de devam etmektedir. Dünyanın bir yerinde insanlar bir felaket ile karşılaşsa, bizim insanımızın yüreği onunla beraber çarpar.
Ben rahmetli babamın emekli maaşında artırdığı paralardan ,depreme tabi afetlere maruz kalmış dünyanın diğer ülkelerine Ziraat bankasına gidip onların hesabına para yatırdığını şahit olmuştum. Bu bizim milletimizin en güzel duyguları ve en güzel değerlerinden biridir. Buna hep birlikte sahip çıkıp bunu yaşatmamız elbette ki evlatları ve torunları olarak bizlerin asli görevidir.
Lakin deprem ülkemizin gerçeği olduğunu unutmamamız gerekir. Mutlaka deprem ile beraber yaşamanın yolunu bulmalıyız, özellikle idare üstüne düşeni yapmalı ve bu konuda elastiki davranmamalıdır. Deprem yönetmeliği harfiyen uygulanmalı ve bunun kontrollerin de titizlik göstermelidir. Müteahhitler de keza yapacakları binada bunu göz önünde bulundurmalılar ve bu konuda taviz vermemelidir. Eksik ve noksan malzemelerde ki kazanacakları kazanç saymamalıdırlar. Elbette ki yapı denetimi müessesesinin bir numaralı görevi, yapılan binaların yapılan inşaatın mevzuatına uygun olup olmadığını denetleme konusunda asla ve asla geri durmamalı ve bu konuda taviz vermemelidir. Basında yer alan bir bilgiye göre “6 Şubat 2023'te meydana gelen depremlerde Kahramanmaraş’ta 69 kişinin hayatını kaybettiği bir binanın denetçisi olan 75 yaşındaki mühendis Hasan, Türkiye’de diplomasını yapı denetim şirketlerine "kiralayan" mühendislerden sadece biri.
Soyadının açıklanmasını istemeyen Hasan, mahkemedeki ifadesinde sadece kâğıt üzerinde denetçi olduğunu, 2015 yılında yapılan o binaya hiç gitmediğini söyledi:” ifade edilmiştir. Bütün bunlar felaketin ayak sesleri değil de nedir?
Oysa yapı denetim gördüğü eksikler varsa bu eksikler zamanında müdahale etmeli, söktürüp yeniden yaptırmalıdır. Gerekirse işi bıraktırmalıdır. Bu konunun su götürür yanının olmadığını da herkes tarafından bilinmelidir.
Yeri gelmiş iken belirteyim deprem bölgesinde görev yapan bir yapı denetimcisi müteahhitlerin ikazları dikkate almadıklarını bu konuda zorlandıklarını ifade etmişti böyle durumda ne yazık ki mevcuttur.
Oysa müteahhitler yapı denetiminden faydalanmalı onları yük ve yokuşa süren olarak algılamamalıdır. Bu konuda mevzuat değişikliği yapılarak yapı denetimin değiştirilebilir şartları zorlaştırılmalı müteahhitlerin uyumu zorunlu ve mutlaka hale getirilmelidir.
İnşaatta çalışan en vasıfsız işçiden en yetkili mühendisine kadar herkes deprem bilinciyle hareket etmek zorundadır. İnşaat sektöründe çalışan herkesin yaptığı her işin emniyetsiz olmadığı her bireye anlatılmalı ve gösterilmelidir. En basit işler bile en önemli nedenlere neden olduğu unutulmamalıdır. Demirci demirini bağlarken kalıpcı kalıp çakarken, duvar ustası duvarını örerken bunlar her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. İş asla geçiştirme ile savsaklama ile yapılmamalı, yaptım oldu bitti mantığında vazgeçilmeli bu kazanç sayılmamalıdır. Yapı denetim inşaata çalışacak tüm İşçi ve ustalara işe başlamadan önce kısa bir seminer vererek işin önemi anlatılmalı ve bilinçli çalışmaları sağlanmalıdır.
Çünkü deprem kuşağında yaşadığımız bir gerçekse biz bu tür felaketlere ile karşılaşacağımız da gerçek demektir. Felaketler olduğu zaman dizimizi dövüp olağanüstü gayretler gösterip fedakarlıkları yapmayı bir yana bırakırsak, bu durumlara düşmeden önce de tedbir almak durumundayız. Biz bu konuyu es geçmemeliyiz bu konu hayati önem arz etmektedir yeni yapılar yeni mevzuatlar yeni durumlar da bu mutlaka göz önünde bulunmalıdır.
Deprem nedeniniyle hayatını kaybeden başta ablam olmak üzere tüm vefat edenleri rahmetle anıyor sorumluların bir an önce yargı önünde hesap vermelerini bekliyoruz.
Tedbirde kusurlu davranmayalım, yarın çok geç olabilir.