Önce Cerrahpaşa’da çay ocağı işleten ve Diyarbakırlı Ramazan Hoca olarak bilinen Ramazan Pişkin’in bıçaklı saldırıya uğrayıp katledilmesi, hemen ardından İzmir’de taksicilik yaparak geçimini sağlayan Oğuz Erge’nin taksiye aldığı kişi tarafından acımasızca öldürülmesi tüm vicdanlı yüreklere ateş düşürdü.
Biri Allah’ın huzurunda ibadet esnasında namaz kılarken, öteki iş başında rızkını temin ederken feci şekilde katledilmeleri olayı daha dramatik ve trajik kılan faktörlerden oldu.Bu nasıl bir gözü dönmüşlük halidir, nasıl bir barbarlıktır, nasıl bir bilinç altına sahip olmanın tezahürüdür gerçekten insan merak etmiyor değil.
Modern zamanlarda olayların gözler önünde kameralar önünde işlenmesi, bu olayların basın tarafından gündeme getirilirken bir süzgeçten geçirilmeyip tüm toplum katmanları arasında her yaş grubunun izleyebileceği ilgi çekici formatta sunulması ne yazık ki bu istisnai durumları ve sadistçe tasarlayarak adam öldürmeleri sıradanlaşır duruma getirmektedir. Bu da his ve duyguların kaybına, vicdanların körelmesine, güven duygularının yitirilmesine, var olan toplumsal duvarların aşılamaz derecede yükselmesine neden olmaktadır.
Artık insanlar iyilik etmeye korkar hale getirilmekte, insanların cebine göz dikmeden ve bir karşılık beklemeden yapılan davet ve irşat faaliyetleri bu gibi reaksiyonlarla dahada zayıflamaktadır. Yine insanlar birine bir iyilik yaparken neredeyse bin kez düşünecek haleti ruhiyeye bürünebilmektedir.
İyiliğin ve güzelliğin darbe alması, tahdit alması, yıldırılması, birçok şerre sebebiyet vermektedir. Bir kıssa okumuştum. Kıssa şöyleydi:
“Bir çölde yolculuk yapan ileri yaşta bir adamçölde yayan kalmış bitkin, yorgun, aç biilaç birine rastlamış. Adamın bu halini gören binit üstündeki zat bu pejmürde ve zor durumdaki adama acıyıp binitinden inmiş heybesinden yiyecek ve kırbasından su ikram etmiş. Az önce aç ve susuzluktan bitap düşen adamın gözü tok, sırtı pek haline gelince gözü dönmüş ve kendisine yardım eden zatı ani bir hamle ile itip düşürdükten sonra binitini ve üstündeki eşyalarını alarak kaçmaya başlamış. İyilik yapıp neredeyse hayatını kurtardığı miskin adamın bu davranışına üzülen bu Salih zat binitini çalan kişinin arkasından bağırmış: “Senden bir isteğim var” demiş. Hırsız ve pişkin adam şaşırmış,“Benden ne isteğin olabilir” diye sormuş. Salih ve iyiliksever zat: “Lütfen bu yaptığını başkalarına anlatma. Yoksa insanlar iyilik yapmaktanvazgeçer” demiş.
İnsanların cebine göz dikmeden kanaatkâr davranan ve bir derviş gibi yaşayıp insanlara sadece Rablerini tanıtan Diyarbakırlı Ramazan’ın o şekilde feci katledilmesini izleyince bu kıssayı hatırlayarak ürperdim. Acaba bildiklerini sadece Allah için anlatıp kınayıcının kınamasından korkmayıp bu şekilde dini anlatanlar bu olumsuz örnekleri görüp toplumu davetten vazgeçerler mi diye düşünmeden edemedim. Yine taksici Oğuz kardeşimiz gibi hayırsever insanları bu yapılan kötülükler iyilik yapmaktan yıldırır mı diye içime bir karamsarlık çöktü. İnanıyorum ki basın yayındaki kardeşlerimiz bu tür toplumsal cinnet olaylarını yayımlamadan önce süzgeçten geçirip verir, hayrın öncüleri de bu gibi çirkin eylemleri arızi bir yol kazası olarak görürlerse hayrın öncüleri olan halkımızdan nice irşat ve paylaşım ahlakına sahip şahsiyetler hizmete devam edecekler.