banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Turgutoğulları ve Seydişehir ilişkilerine dair araştırmalarımın güncel bir özeti sayılabilecek bu yazı ilk olarak, kısaltılmış haliyle, Seydişehir Toroslar Gazetesi’nin kültür eki “Küpenin İncisi Seydişehir” dergisinin Agustos 2023 sayısında yayımlanmıştı. Gelen istek ve talepler neticesinde uzun hali ile yeniden yayımlanmasını uygun gördük. İstifade edebilmeniz dileğiyle  M.K.ERDEM 

 

Turgutoğulları, Malarzgirt savaşından sonra Orta Asya’dan Anadolu’ya göç etmiş bir Türk aşiretidir.(1)  Kutalmış Oğlu Süleyman Şah’ın ordusu ile Anadolu’nun fethine katılarak Konya’nın alınması ile bu civara uç beyi olarak yerleştirildikleri düşünülmektedir.(2) 

Turgutoğulları’ ndan bahseden ilk yazılı kaynaklar “Dediği Sultan Menakıbnamesi” ve Şikari’ nin “Karamanname” adlı eserleridir. Menakıp ’da Turgutoğulları ’nın Horasan’dan yola çıkarak Konya civarına gelip yerleşmeleri anlatılır.(3) 

Siyasi anlamda ise Turgutoğulları’ nın adı ilk kez Anadolu Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat döneminde Karamanoğulları ile birlikte geçmektedir. Keykubat, Larende - İçel bölgesini elinde tutmak amacı ile Turgut, Bayburt Türkmenlerini bu bölgeye yerleştirmiştir. (4) Daha sonra Karamanoğulları Beyliği’nin kurulması ile Karamanoğlu Mehmet Bey, Konya ve Ankara arasında kalan bölgeyi Turgut ve Bayburt olarak ikiye ayırarak Turgutoğulları’ na vermiştir. (5) 

Tarihçilerin ortak görüşü Turgutoğulları’ nın Anadolu’da bir beylik hüviyetinde olduğu yönündedir. Ancak Turgutoğulları, Karamanoğulları’nı Selçukluların devamı olarak kabul ettikleri için bağımsız hareket etmemişlerdir. Sarayönü, Ilgın, Eskil, Altınekin Kadınhanı ve Seydişehir’de Karamanoğulları’na bağlı bir emirlik halinde, yarı müstakil olarak hüküm sürmüşlerdir (6) Önceleri yalnızca orduda kumandanlık vazifesini yerine getirirlerken zamanla Karamanoğulları ile karşılıklı kız alıp vererek akraba olmuşlar, Karamanoğulları adına hanedanlık mücadelesi vermişlerdir.   

Turgutoğulları kendilerine verilen asli topraklar Turgut ve Bayburt kazaları dışında Karamanoğullarının başkenti Konya, Kadınhanı, Sarayönü, Ilgın, Seydişehir gibi merkezlerde hayır eserleri inşa ettirmişlerdir. Bu özellik aşiretin konar-göçer bir yapıdan ziyade yerleşiklik özelliği göstermesi ve vakıflar kurarak bu bölgeleri ihya etme çabaları tam bir beylik vasfını çağrıştırmaktadır. (7) 

Cumhuriyet tarihine geldiğimiz zaman bölgemizde Turgutoğulları isminde bir aşiretin varlığından bahseden ilk kişi merhum Zeki Oral olmuştur. Oral, Konya müze müdürlüğü yaptığı yıllarda bölgeyi gezmiş eski mezar ve türbeleri incelemiş ve bunu 1956 yılında Vakıflar Dergisi’nde makale olarak yayımlayarak duyurmuştur (8)   

Seydişehir tarihinin temeli,  Seyyid Harun Veli’nin dokuncu kuşaktan torunu Abdülkerim Bin Şeyh Musa tarafından 1554 yılında yazılan Makalat-ı Seyyid Harun Veli adlı eserdir. Eserde Turgutoğulları’ndan bahsedilmediği için,  eserin 1936’da Ferit Uğur, 1946’da Çağatay Uluçay, 1956’da Rüştü Ergen tarafından yapılan günümüz Türkçesine çevrilmiş hallerinde de Seyyid Harun Veli Camii avlusunda bulunan Turgutoğlu Türbesinden bahsedilmemiştir. (9) 

Eseri 1970 yılında bir kitapçık şeklinde yayımlayan Seydişehirli merhum İmam Hatip Abdurrahman Ayaz ise eserine Turgutoğlu Rüstem Bey’in türbesinde bulunan sandukaların resmini koymuş ve fakat sandukaların Seyyid Harun Veli’nin ailesine ait olduğunu yazmıştır. (10) Muhtemelen bunun gerçekten doğru olduğunu düşünüyor olmalıki eserin 1977 yılında yapılan ikinci baskısında da aynı şekilde yazılmıştır (11)  Seydişehir’de Turgutoğulları ve Rüstem Bey’in türbesinden bahseden ilk kişi 1986 yılında merhum Mehmet Önder olmuştur. (12) 

 

Merhum Oral ve Önder, Seydişehir Turgutoğlu Rüstem Bey Türbesi’nden bahsetmiş fakat Turgutoğulları’nın Seydişehir ve Seyyid Harun Veli açısından önemine değinmemiştir. 

Peki, Turgutoğlu Rüstem Bey kimdir? Seydişehir için önemi nedir?  

Turgutoğulları ile Seydişehir ilişkisini anlayabilmek için Seydişehir’in kuruluş yıllarına dönmemiz gerekiyor. Turgutoğulları’nın kurucusu kabul edilen Turgut Bey, Seydişehir’in kurucusu Seyyid Harun Veli gibi Horasan’dan Anadolu’ya göç etmiştir. Bu göç sırasında Turgut Bey’i Konya civarına yönlendirerek akıl hocalığı yapan kişi ise Ilgın’da metfun Didiği Sultan olmuştur.  Didiği Sultan, Turgutoğulları için o derecede önemlidir ki, Turgut Bey vefat edince Didiği Sultan’ın yanına defnedilmiştir (13) 

 

Didiği Sultan, Seyyid Harun Veli’den daha evvel bölgeye gelmiş Seydişehir, Beyşehir, Akşehir, Ilgın bölgesinden sorumlu zaviye şeyhidir. O yıllarda kendisine tabi yaklaşık 350 dervişi bulunmaktadır (14)  Seyyid Harun Veli Seydişehir’i kurarken, siyasi anlamda kendini Eşrefoğlu Beyi Mübarizeddin Mehmet Bey’e kabul ettirirken, manevi anlamda da bölgenin zaviye şeyhi Didigi Sultan’a kabul ettirmeye çalıştığını eserde anlatılan kerametvari olaylara bakarak anlayabiliriz.  (15) 

Kesin olan Seyyid Harun Veli ile Didiği Sultan’ın irtibat halinde oldukları ve görüştükleridir. Böylece Seyyid Harun Veli, Didiği Sultan’ı rehber edinen Turgutoğulları için de bir rehber ve mürşit olmuştur. Bu yüzden Turgut Bey’in iki torunu (Rüstem Bey ve Sultan Hatun)  Seydişehir’de yasamış ve Seyyid Harun Veli Camii avlusuna defnedilmişlerdir. 

Turgutoğulları’nın Seydişehir ile olan bağı, yalnızca Seyyid Harun Veli ve Rüstem Bey’in hayatta olduğu dönemlerde değil vefatlarından sonra da devam etmiştir. Örneğin 1520’li yıllara ait tahrir kayıtları incelendiği zaman, o dönemde Turgutoğlu toprağı olan, günümüzde ise Konya / Yunak ilçe sınırları içerisinde yer alan Turgut kazası, Kabaklu köyünde Seyyid Harun Veli soyundan 22 kişinin yaşadığı görülmektedir. Kayıtlarda  "Cemâ'at-ı EvIâd-ı Seyyid.” olarak geçen bu kişiler Turgutoğulları’ndan ayrı kabul edilerek Seyyid oldukları için vergiden muaf tutulmuşlardır. Bu soy Turgutoğulları içinde eriyip kaybolmadan 1591 yılında 43 kişiye kadar ulaşmıştır. Fakat daha sonra göçler ve iskân politikaları nedeni ile Turgut’tan ayrılmışlar ve kayıtları kaybolmuştur. (16)  

Seyyid Harun Veli soyundan gelen bu kişilerin Seydişehir’i eden terk ettikleri konusunda kesin bir yargıya varmamız mümkün görünmüyor. Fakat Seydişehir’in kuruluşundan beri yaklaşık iki yüz yıl boyunca Seydişehir’de yaşayan bu insanların Osmanlılar’ın bölgede hâkimiyetini pekiştirmesi sonrası Seydişehir’i terk etmelerinin tesadüfi olmadığını düşünüyorum. Bu göçün sebebini tam olarak belgeleyemesek de bazı çıkarımlarda bulunabiliriz. 

Safevi Devleti kurucusu Şah İsmail 1501 yılında Anadolu’da bulunan ve Osmanlı hâkimiyeti altında yaşamak istemeyen Türkmen Beylerine davet mektubu göndermiştir. Davete bazı Turgutoğlu mensupları da katılarak İran’a gitmiş ve Safevi Devleti’nin kurucularından olmuşlardır. (17) 

Şah İsmail, Karamanoğulları ile dünürlük kurmuş bu sebeple Karamanoğulları ve onlara bağlı Türkmen beyleri ile irtibatını hiç kesmemiştir. 1512 yılında Türkmen Beylerine gönderdiği başka bir mektupta ise Anadolu’da Karamanoğlu Ahmet Ağa’nın safında yer almalarını istemiştir. Çünkü Karamanoğlu Ahmet Ağa, o sırada cereyan etmekte olan Yavuz Sultan Selim ve kardeşi Sultan Ahmet arasında yaşanan taht mücadelesinde Sultan Ahmet’i desteklemektedir. (18) 

Sah İsmail’in mektup gönderdiği kişiler arasında Seydişehir’de zengin tımar sahibi ve şehrin yöneticisi konumunda olan Turgutoğlu Musa Bey’de bulunmaktadır. Musa Bey bu çağrıya olumlu yanıt vermiş ve Sultan Selim’e karşı Karamanoğlu Ahmet ile birlikte Sultan Ahmet’i desteklemiştir.(19) 

Neticede Sultan Ahmet yenilmiş ve destekçisi Turgutoğulları’nın bir kısmı Safevi ve Memluklere iltica etmişlerdir. 

Bu olaydan yaklaşık on yıl sonra 1523’de Turgutoğlu Musa Bey’i hala Seydişehir’de en nüfuslu tımar sahibi olarak görmekteyiz. Yağlıhöyük, Dereli, Akçalı, Gevrekli, Nuzumla,Karacahisar, Taşagıl, Avşarviran, Olberid, Manastır, Boyalı, Hisarlık daha birçok köyün gelirleri hala Musa Bey’in zeametidir. (20) 

 

Zira Karamanoğulları döneminde zengin tımar sahibi olan ailelerin, Osmanlıların bölgede kesin hâkimiyeti sonrası bile güçlerini korumaya devam ettiklerini biliyoruz. Bu aileler fırsat buldukça Osmanlı merkez idaresine isyan etmişler Safeviler ve Memlukler ile işbirliği yapmışlardır. Tarihçilerin kutbu, Prof Dr Halil İnalcık’a göre Osmanlılar bu isyankâr beyleri itaat altına almak için bazen sürerek bazen farklı coğrafyalarda tımar arazileri vererek nüfuslarını azaltma yoluna gitmiştir (21) 

Halil İnalcık Hoca’nın bu tarifine Turgutoğlu Musa’nın da uyduğunu düşünüyorum. Bu anlamda Turgutoğlu Musa veya oğullarının da onları destekleyen Seyyid Harun Veli soyundan gelen kimseler ile birlikte Seydişehir’den gönderilmiş olabilecekleri hiçte uzak bir ihtimal olarak görülmemektedir.  

Bu durumdan bağımsız olarak Seyyid Harun Veli soyundan gelenlerin kendi aralarında yaşanan bir husumet sonucu Seydişehir’i terk ettiklerini de düşünebiliriz. Bu durumda da, neden Turgutoğulları’nın merkezi Turgut’a göç ettikleri sorusu akıllara gelmektedir. Her iki ihtimal de de Turgutoğulları’nın Seyyid Harun Veli ve Seydişehir için öneminin büyük olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. 

Fakat, bu göçten yaklaşık 30 yıl sonra yazılan Makalat-ı Seyyid Harun’da, Seydişehir’den Turgut’a göç eden Seyyid Harun Veli’nin soyundan olan bu insanlardan hiç bahsedilmemiştir.  Seyh Abdülkerim eseri yazarken o günün siyasi ortamından, Karamanoğlu- Osmanlı çekişmesinden tamamen uzak bir eser yazmıştır. (22) 

 

Abdülkerim Bin Şeyh Musa eserde Karamanoğulları ve Turgutogulları’nın adını anmaktan çekinmiş olsa da geçmiş vakfiyelerden doğru bilgilere ulaşabiliyoruz. Örneğin Karamanoğlu 2. İbrahim Bey’in Ulu Kilise köyündeki arazileri ve azatlısı Bahadır Ağa’nın Yenice Köy ’deki arazilerin gelirini Seyyid Harun Veli zaviyesine bağışlaması, bu gelirlerden bir kısmının Turgutoğlu Rüstem Bey oğlu Ali Bey ve evlatlarına ayrılması (23) Rüstem Bey’in Kavak köyünde çiftliği olduğu ve gelirini bağışlaması (24) Turgutoğulları’nın Seydişehir için ne derece önemli olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Ayrıca Şah İsmail’in davet mektubu gönderdiği üç kişiden birinin Seydişehir’den Turgutoğlu Musa Bey’in olması Seydişehir’in Turgutoğulları ve diğer Türkmen boyları içinde ciddi bir yeri olduğunun da göstergesidir. (25) 

 

Son olarak Seyyid Harun Veli Camii avlusunda bulunan Turgutoğlu Rüstem Bey’in türbesinden bahsederek yazımıza son verelim 

Türbenin kitabesi olmadığı için yapım tarihi tam olarak bilinememektedir. İçerdeki en eski mezar 1422 yılına ait olduğu için türbenin 1422 yılı sonrası yapıldığı tahmin edilmektedir. Türbe kapısından girince en sol başta bulunan mezar 1422 yılında vefat eden Turgutoğlu Emir Şah Bey kızı Sultan Hatun’a aittir. Sultan Hatun zannedildiği gibi Rüstem Bey’in eşi değil kardeşi veya yakın akrabasıdır.  

Sultan Hatun’un yanındaki sol baştan ikinci mermer sanduka ise 1439 Temmuz ayında vefat eden türbeye adını veren Turgutoğlu Halil Bey oğlu Emir Rüstem Bey’ e aittir. Sandukası üzerinde Bakara, Ali İmran, Mümin suresinden ayetler ve Şirazlı Sadi’nin Gülistan adli eserinden alınmış Farsça ve Türkçe beyitler bulunmaktadır.  Sandukanın 5. satırında Türkçe şu kıta okunmaktadır; 

“Cihan çünki baki kalası değül 

Vefa bulmaz andan, ne sultan ne kul 

Bu ömrün tizden geçer müddeti 

Cihanın hemişe budur âdeti” (26) 

 

Rüstem Bey’in yanında ise kendisinden bir ay sonra vefat eden oğlu Ali Bey’in mermer sandukası bulunmaktadır.  Sanduka Bakara suresinin ilk iki ayeti ve Gülistan’dan derlenmiş beyitler ile süslenmiştir.  Geçmiş kayıtlara göre Seyyid Harun Veli zaviyesinin gelirleri içinde Ahi Ali Bey’e hisse ayrılmıştır.  (27) Bu da Ali Bey’in ve Turgutoğulları’nın,  Seyyid Harun Veli zaviyesi için ne kadar önemli olduğunu göstermesi bakımından önemldir  

Türbede Ali Bey’in sandukasının yanında ise 1428 yıllında vefat eden Rüstem Bey’in kızı Dürrühant Hatun’a ait küçük bir sanduka bulunmaktadır. Sandukasında “Mübarek Şehit” yazan Dürrühant Hatun babasından 11 yıl önce vefat etmiştir. Türbenin en solundaki küçük mezar ise 1590 yılında vefat eden Turgutoğulları soyundan olduğu düşünülen Yusuf Beye aittir.  

Türbeye Manastır ve Çokrağan köylerinden araziler vakfedilmiş. Pazartesi ve Perşembe günleri dört hafızın türbede cüz okumaları şart koşulmuştur. Türbenin bakım masrafları ve hafızların maaşları bu arazilerden karşılanmıştır. (28) 

 

Herkesin malumu olduğu üzere, Seydişehir’in en önemli tarihi değeri şehrimizin kurucusu Seyyid Harun Veli ve inşa ettiği camisidir. Elbette ki, bu caminin yanında türbeleri olan Turgutoğulları’da Seydişehir için değerli ve önemli olmaldır.  Bu anlamda tarihimize bir vefa göstergesi olarak Turgutoğullları’nın adı ilçemizde yaşatılmalıdır.  

 

Muhammed Kemal Erdem 

İnstagram /Twitter: eski_seydişehir  & eski_konya 

 

Kaynakça; 

1 )Mehmet Zeki ORAL, Turguoğulları ve Konya’daki Eserleri, Çizgi Yayınevi, Konya, 2016, sf. 14 

2)Mustafa KAYGISIZ; Turgutoğulları Orta Anadolu’nun Türkmen Beyliği, Çizgi Yayınevi, Konya, 2016, sf. 13 

3)Ahmet TAŞGIN, Didiği Sultan ve Menakıbı, Çizgi Yayınevi, Konya, 2013, sf 119 

4) Alâeddin AKÖZ; Orta Anadolu’da nüfus mücadelesi ve Turgutoğulları, Uluslararası Orta Anadolu ve Akdeniz Beylikleri Sempozyumu - 4  (1-3 Aralık 2017) Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları, 2018, sf. 477 

5 -7)Doğan YÖRÜK; Turgutoğulları Vakıfları, Uluslararası Orta Anadolu ve Akdeniz Beylikleri Sempozyumu - 4  (1-3 Aralık 2017) Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları, 2018, sf. 522 - .  sf. 525 

6) Mehmet ÖNDER, Vakıflar Dergisi XX. Sayı,Mas Matbaacılık, Ankara, 1988, sf. 16 

8) Mehmet Zeki ORAL, Turguoğulları ve Konya’daki Eserleri, Çizgi Yayınevi, Konya, 2016, sf. 7 

9)Mehmet Emin ŞEN, Bir Şehir Kurucusu Olarak Seyyid Harun Veli,  SDÜ Fen- Edebiyat Fak. Sosyal Bilimler Dergisi, Nisan 2022, Sayı 55, sf. 204-205 

10) Abdurrahman AYAZ; Makalat-ı Seyyid Harun Veli, Doğuş Matbaası, Konya 1970, sf. 64- 65 

11) Abdurrahman AYAZ; Makalat-ı Seyyid Harun Veli, Ceylan Matbaası, Konya, 1977 sf 60 

12) Mehmet ÖNDER, Seydişehir Tarihi,  Seydişehir Belediyesi Yayınları, Ankara, 1986, Sf.30 

13) Mustafa AKKUŞ; Kadı Sicilleri Işığında Turgutoğulları Vakıfları, Uluslararası Orta Anadolu ve Akdeniz Beylikleri Sempozyumu - 4  (1-3 Aralık 2017) Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları, 2018, sf. 575 

14) Ayşe DEĞERLİ – Yusuf KÜÇÜKDAĞ, Beylikler Ve Osmanlı Döneminde Seydişehir’de Tasavvuf, VI. Uluslararası Türk Kültürü, Sanatı ve Kültürel Mirası Sempozyumu  (17-21 Eylül 2021 İtalya-Milano) 

15) Muhammed Kemal ERDEM, Didiği Sultan ve Deve Taşı, Seydişehir Toroslar Gazetesi, 11.05.2023 tarihli Köşe Yazısı 

16) Hasan Basri KARADENİZ, Seydişehir’in Kurucusu Seyyid Harun Evlatları, Belleten, TTK, Nisan 1998 

17) Şükrü TAŞDELEN, Turgutoğulları Vakfiyelere Göre Beylikler Dönemi, Yedi Tepe Yayınevi, Ankara,2021, sf. 59 

18-19) Faruk SÜMER, Safevi Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, TTK, Ankara,2021, sf. 37 – sf 53 

20-21) Mehmet Akif ERDOĞRU, Osmanlı Yönetiminde Beyşehir Sancağı, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2006, sf. 105 – sf. 106 

22) Cemal KURNAZ, Makalat-ı Seyyid Harun, TTK, Ankara, 1991 

23)Mehmet Akif ERDOĞRU, Seydişehir Seydi Harun Külliyesi Vakıfları Üzerine Bir Araştırma, Tarih İncelemeleri Dergisi, Haziran 1992, sf. 85 

24) Şerafettin Yıldız, İz Bırakan Seydişehirliler, Eğitim Yayınevi, Konya, 2021, sf. 30 / 81 Nolu Dipnot 

25) Zivar Hüseyinli BAYLAN, Kadı Sicilleri Işığında Turgutoğulları Vakıfları, Uluslararası Orta Anadolu ve Akdeniz Beylikleri Sempozyumu - 4  (1-3 Aralık 2017) Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları, 2018, sf. 558 

26) Mehmet ÖNDER, Vakıflar Dergisi XX. Sayı,Mas Matbaacılık, Ankara, 1988, sf. 17 

27) Mehmet Akif ERDOĞRU, Seydişehir Seydi Harun Külliyesi Vakıfları Üzerine Bir Araştırma, Tarih İncelemeleri Dergisi, Haziran 1992, sf. 93 

28 ) Şükrü TAŞDELEN, Turgutoğulları Vakfiyelere Göre Beylikler Dönemi, Yedi Tepe Yayınevi, Ankara,2021, sf. 119 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.