Herkes seçimini yapsın ancak; lütfen siyasetçiler dinimizin üzerinden elini çeksin... Yapacaklarsa bir iyilik; sâdece işlerine baksınlar...
İşlerinin içinde; Dini, insanların dünyevi menfaatlerine kullandırmama da vardır elbette. Ancak bu; Din hakkında bilir bilmez veya kendi inancı istikametinde konuşmak değildir.
“İslam’ın din olarak konuşulduğu yerdebaşka inançlara yer yoktur.” gibi bir anlayış elbette tamamen yanlıştır. Ancak; “Dinler arası savaş” ve “Dinler arası diyalog” yani; “Biraz sizinkine biraz da bizim kine uyalım “ şeklinde bir anlayış da bizim dinimizde yoktur.
Başka inançları bilmem, ancak; Dinim İslam’da başkalarını zorla İslam’a sokmak ve zorla İslam’ı kabullendirmek diye bir düşünce de yoktur. Tebliğ vardır ancak, bu zorla kabul ettirmek anlamına gelmez.
Bediüzzaman’ ın ifadesine göre; “Medenilere( İnsanlara) galebe ikna iledir.
Söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile (Zorla) değildir.”
İslam’agöreİnsanlar ebedi hayatta ki sonucuna kendileri katlanacakları ve itiraz hakları olmayacağı için, İslam Dinini bildiren Yaratımız tarafından serbest bırakılmışlardır.
Bunun dışında ki düşünceler adına “İslami” dense de, anarşiyi doğuran bir durum olacağından doğrudan İslam Dini ile alâkalı olamaz. Zira İslam’da; anarşi çıkarmak, adaletsiz işler yapmak olmadığına göre suç; kendi düşüncelerini “islâmi düşünce” diye sunanlardadır.
İslam, anlaşılmayan ve anlaşılmayacak olan bir inanç ve ibadet sistemi değildir. İtikat, İbadet, Ahlâk ve Sosyal Kurallardan meydana gelen Kitabımız Kur’an-ı Kerim’deki emir ve yasaklar ve peygamberimiz Hazret-i Muhammed’in (Sallallahü Aleyhi Vesellem)’in sünneti olarak ortaya çıkan bütün dini emir ve yasaklar husûsen sadece onlara iman eden kimseleri bağlayıcıdır ki o da zorlamakla olmaz.
İslam’ın bir içtekileri ilgilendiren emir ve yasakları vardır bir de diğer inançta ki insanlarla paylaştıkları ortamda gerek Müslümanların ve gerekse kendi inançlarında serbest olmak kaydı ile diğer inançlarda ki insanlarca uyulacak kurallar vardır ki bunlar her yerde ve her toplumda huzur ve mutluluk için gerekli şeylerdir.
Bu güzellikler içerisinde yaşamayı kabul etmeyenler olsa olsa sâdece serserice yaşamak isteyenlerdir ki bunu dünya üzerinde hiçbir toplum veya hiçbir devlet kuralı kabul etmez ve etmemektedir.
Bunu bir misalle şekillendirecek olursak; dünya üzerinde hangi sistem içerisinde kurulan bir devlet vardır ki “Hırsızlığı” suç saymasın. Adam öldürmeyi sıradan bir iş görsün. Böyle bir şey olamaz varsa da bu doğru değildir.
Sözü daha uzatıp bir kitaplık çalışmaya da vardırabiliriz ancak; sözün kısası, kimse kimseyi kendi inancına girmedi başka bir inançta oldu diye öldürmeye ve zorlamaya hakkı yoktur.
Elbette “Vatan” “Devlet” “Millet” “Din” kavramları var ve farklı farklı inançlar olacaktır. Ancak bunlar hiç birisi diğerini yok kabul ederek veya zorlayarak varlığını sürdürmeye kalkmamalıdır. Birbirinin varlığını kabul ederek; birbirinin yaşama hakkını elinden almadan ve insani ölçüler içerisinde aynı topraklar üzerince insanca yaşama hakkına sahiptir.
İnsanlık, bu anlayışa bir türlü gelememişse; hâlâ bütün toplumlar birbirini yok kabul edip öldürmek üzerine silahlanmaya devam edip gidiyorlarsa bu, insanlığa yakışan bir davranış değildir.
Bütün insanlığı insanlığa yakışan davranışlarda buluşmak üzere davet ederken bunun olmayacak bir iş olduğunu düşünenlerden değilim.
İnsanlık insanca yaşamalı, zorbalıklardan uzak kalmalıdır. Bu dünya, daha şu anda ki insan nüfusu kadar da insan olsa ve onun kat kat fazlası da olsa insanlığa yeter ve artar da.
Husûsen bütün dünya devletlerinin reislerine sesleniyorum:
Gelin dünyamızı yaşanır ve herkesin birbirini kırıp dökmediği bir dünya hâline getirelim. Bırakalım silahlanmayı ve silahları.
Bu dünya hepimiz için yaratılmış ve hepimize vebir o kadarına bir o kadarına daha yeter!
Dünya büyük bir barış hareketi bekliyor ve bugün “Ben Büyük Devletim” diyen büyüklere büyüklenmek değil bir barış yaklaşımı ile yaklaşmaları ve tüm insanlığı mutlu bir yaşama yönlendirmeleri yakışır.
Yapmazsanız ne olur?
Kime zarar verirsiniz?
Yapmazsanız bugünkü gibi henüz dünya ölmeden insanlık birbirini öldürür, bitirir ve sonuçta kıyamet gelir çatar da; şu dünyada bulamadığınız huzuru da kaybeder sonun da ebedi bir hüsrana uğrarsınız ve birçok insanı da ebedi hüsrana uğratırsınız ki bunun ebedi hayatta ki cezası oldukça ağır olacaktır. Tabi ki bu benim inancımdır. Ve yüzde doksan değil yüzde yüz doğru olduğuna her akıl sahibi az akılını kullanırsa doğru olduğunu kabullenecektir.
Şunu da bilirim ki böyle olmasına rağmen “İnandın gözü kördür.” Bazı insanlar inatları yüzünden bunu kabullenmek istemeyeceklerdir ve de bu durumda muhakkak olduğuna inandığım İlâhi adalet önünde herkes hesabını kendisi verecek ve de sonucuna katlanmak durumunda kalacaktır.
Geri dönüşü olmayan bir hayatta ebedi hüsranı hiçbir kişi kabullenemez ancak cahillik yaparak şu geçici dünya hayatında bunu kendi emeği ile satın alır ve almış olacaktır.
Ey insanlık! Ey insanlığı düşündüğünü söyleyen, kendini büyük bilen büyükler! Ebedi bir hüsrana uğramadan, bir an evvel...
Yarınlar geç olmadan!
“Bir çiçekle bahar olmaz “ elbette ancak; her güzellik bir çiçekle başlar!
Bir heyecan sardı yârin yurduna
Lâkin işlerim var gelemem hocam
Yârin adı düşmüş dağın kurduna
Gülme günü geçti gülemem hocam
Bir garip hâl oldu can evim yandı
Bunu gören zâlim iş bitti sandı
Birçok saf kardeşim bu işe kandı
Artık gözyaşımı silemem hocam
Seher vakti olur açarım eli
Sanırsın o zaman olmuşum deli
Gününü bekliyor o bahar seli
Nasıl mı? Görürüz, bilemem hocam
Ne de çok yanıldık ne çok aldandık
Karşı tepeleri gerçek dost sandık
O yüzden ağladık o yüzden yandık
Gerçeği bir yana elemem hocam
Gerçeği bilmeyen ele almasın
O bir has bahçedir yâd el dalmasın
Hakk’a uzanan el felah bulmasın
Bir daha az fırsat dilemem hocam
CEYHÛNİ şu garip hâl biter bir gün
O sabah yakındır der “yeter” bir gün
Yine has bahçemde gül tüter bir gün
Şu dünya uğruna ölemem hocam
29.01.2024
CEYHÛNİ