Sultanu’l-Ulema İz bin Abdisselam, İslam dünyasına savaş açmış Haçlılara silah ve silah yapımında kullanılacak malzemenin satışının haram olduğuna ve bunu yapanların zalim olacaklarına dair bir fetva yayınladı. Bu fetvayı duyan terzilerden birisi İz bin Abdisselam’a, “Ey şeyh, Haçlılar bana elbise diktirmeye geliyorlar. Ben Haçlılara elbise dikersem bu zulme ortak olur muyum?” diye sorar. İz bin Abdisselam, günümüze de ışık tutan şu muhteşem cevabı verir: “Hayır, sen zulümlerine ortak olmazsın. Sana iğne iplik satan zulme ortak olur, sen ise zalimin ta kendisi olursun.”
İz bin Abdisselam’ın bu fetvası, İslam topraklarını işgal eden, kadın, çocuk yaşlı demeden katleden, camileri, okulları ve hastaneleri bombalayan düşmana destek olacak, düşmanın savaş direncini artıracak, düşman askerlerinin gıda ve silah hammaddesini karşılayacak, düşman ülkelerinin temel ihtiyaçlarını karşılayarak onların morallerinin yüksek olmasını sağlayacak, yaptıkları katliamlara rağmen başta gıda ve temel ihtiyaçlar konusunda olumsuz bir etki görmelerinin önüne geçecek her türlü alışverişin yasak olduğu anlamına gelmektedir.
Ömrünü Siyonizm’e karşı mücadeleyle geçirmiş Yusuf el-Karadâvî ise bu konuda şunları söylemektedir:
“Eğer dünyadaki her Yahudi kendisini, İsrail’i elinden geldiğince destekleyen bir asker olarak düşünüyorsa, tabi ki samimi şekilde kalbini ve malını kullanan her Müslüman da el-Aksa’yı özgürlüğe kavuşturacak bir askerdir.
“Bir Müslüman’ın yapacağı en temel hareket, düşmanının mallarını boykot etmektir. Müslümanlar Siyonizm’e meyilli olan ve İsrail’i destekleyen bütün şirketleri boykot etmelidirler, o şirketin ulusal merkezinin neresi olduğu önemli değildir.”
“Siyonist İsrail’le ticarette kullanılan her lira, kuruş vs. sonunda Filistin’deki kardeşlerimiz ve çocuklarımızın kalplerine sıkılan bir kurşuna dönüşmektedir. Bu nedenle, mallarını satın almayarak onlara yardım etmemek bir yükümlülüktür.”
“Onların mallarını satın almak (onlarla alışverişe devam etmek) zorbalığa, zulüme ve şiddete destek olmak demektir. Siyonistlerle ticaret onları güçlendirir; bizim görevimiz onları mümkün olduğunca zayıf düşürmektir. Bizim yükümlülüğümüz Kutsal Topraklardaki direnen kardeşlerimizi mümkün olduğunca güçlendirmektir. Eğer kardeşlerimizi güçlendiremiyorsak, düşmanı zayıflatmak gibi bir görevimiz var demektir. Eğer onları güçsüz düşürmenin tek yolu boykot ise, onları boykot etmemiz gerekmektedir.”
Karadâvî’nin de dediği gibi boykot yalnızca bir başlangıçtır ve sadece halkın görevi değildir. Müslüman halkların Siyonist İsrail’e desteğini açıkça ilan etmiş firmaların mallarını alması nasıl caiz değilse Müslümanların yöneticilerinin de bu malları satan firmaları ve şirketleri İslam topraklarına sokması, bu şirketlerin İslam topraklarında rahatlıkla kâr elde etmesine müsaade etmesi de caiz değildir.
Bu katliamlarından vazgeçmediği müddetçe Müslüman firmaların Siyonist İsrail’e gıda, su, petrol, demir, çelik, her türlü silah hammaddesi vb. satması nasıl caiz değilse İslam ülkelerinin yöneticilerinin böyle bir ticarete izin vermesi, gemilerin, TIR’ların ve uçakların limanlardan ve havaalanlarından Siyonist İsrail’e bu maddeleri götürmelerine müsaade etmeleri de caiz değildir.
Karadâvî’nin de işaret ettiği gibi Siyonist İsrail’e destek sağlayan İslam topraklarındaki yabancı üsler de dâhil olmak üzere her türlü ekonomik ve siyasi desteği kesmek, böylece düşmanı her açıdan zayıflatmak ve mazlumlara ise destek olmak Müslüman halkların ve yöneticilerinin omuzlarındaki en ağır sorumluluklardandır.