Tam zamanında yetişti Ebu Ubeyde… Emperyalizmin ürettiği tüm sahte kahramanların foyasını meydana çıkardı. Batman’i de, Süperman’i de, İronmen’i de çöpe çevirdi. Paramotorlu mücahitlerinin Siyonist İsrail karakollarını bastığı sahneler Hollywood, Marvel ve Warner Bros stüdyolarının yeşil perde önünde milyonlarca dolar harcayarak çektiği tüm aksiyon sahnelerini ve prodüksiyonlarını yerle bir etti. Tünellerde ürettiği yerli üretim füzeleriyle Siyonist İsrail’in milyarlarca dolar harcadığı demir kubbesini delik deşik edip kevgire çevirdi.
Amerika’nın Rambo yalanıyla büyüyen nesiller, alnında “Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah” yazan bandajı, yeşil kamuflajı ve yüzünü örten kırmızı kefiye’siyle gerçek bir özgülük savaşçısıyla tanıştı. Mahalle aralarında süper kahraman oyunları oynayan çocuklar artık Ebû Ubeyde ismini kullanmaya başladı. Anne-babalar yeni doğan çocuklarına Ebû Ubeyde ismini vermeye başladı…
Gündelik kıyafetleriyle tünellerden çıkıp kendi ürettikleri silahlarıyla “Allâhuekber” diyerek Siyonist İsrail’in son teknoloji tanklarını büyük bir rahatlıkla havaya uçurabilen kahramanlar, tüm dünyanın dikkatini çekti. Kızlarını ve oğullarını, ailelerini ve evlerini kaybetmelerine rağmen yaşadıkları toprakları terk etmeyen ve direnen bu halkın inancını ve dinini araştıran binlerce insan Müslüman oldu.
Ebû Ubeyde sadece Siyonist İsrail’in değil Amerikan emperyalizminin de canına okudu. Emperyalistlerin uzun yıllar boyunca milyarlarca lira harcayarak ürettikleri naylondan kahramanları, özgürlük masallarını, demokrasi yalanlarını, uluslararası markalarını ve kültür emperyalizmini buruşturup çöp kutusuna attı…
Ebû Ubeyde; “Ey İslam dünyasının korkak liderleri! Gazze'de ölenler için üzgün olduğunuzu söylemeyin ve onlar için de boşuna üzülmeyin! Çünkü onlar şehit oldu ve Rablerinin katında rızıklandırılıyorlar. Siz kendi korkak halinize üzülün” diyerek Filistin edebiyatıyla rant ve itibar elde edenlerin tamamını boşa düşürdü. Kurdukları samimiyetsiz kelimeleri boğazlarına dizdi. Okudukları Kudüs şiirlerini yarıda kesti…
“Biz, sizden Gazze’deki çocukları savunmak için savaşmanızı, en kutsal mabedinizi savunmanızı falan beklemiyoruz. Ancak sınır kapısında bekleyen insani yardımları hareket ettiremeyecek kadar da mı acizsiniz?” diyerek Siyonist İsrail’le normalleşmek ve ticaret hacimlerini artırmak için can atan, el ovuşturan ve sıraya giren tüm İslam ülkelerine krallarının çıplak olduğunu gösterdi.
“Duydum ki bizim için gıyabi cenaze namazları kılıyormuşsunuz. Bizim için cenaze namazı kılmayı bırakın çünkü asıl ölüler sizlersiniz. Biz yardımı da sizden değil ancak Allah’tan isteriz. O da kimi layık görürse bu yardıma ancak onu vesile kılar. Zulme sessiz kalanlar bilsin ki Allah onları bu zafere layık görmemiştir” diyerek Filistin konusunda fiili adım atmayan güç ve yetki sahiplerine layık oldukları yeri gösterdi ve herkese hak ettiği cevabı verdi…
“İstediğiniz kadar kalabalık gelin, ister araçlarla ister yaya gelin, ister karadan ister havadan ister denizden gelin, hiç fark etmez. Size ölümlerden ölüm beğendireceğiz. Pişmanlıktan kendinize lanetler okuyacaksınız. Gönderdiğiniz her askeri, siyah torbalar içinde evlerine ve size geri postalayacağız” diyerek tüm süper güçlerin dizlerini titretti. Onu dinleyen Siyonistlerin korkak komutanları savaş alanından kaçarken kendi askerleri tarafından cehenneme yollandı.
“Birliklerimizin içinde kaza namazı olan hiçbir kimse yok. Kaza namazı olanı işgale karşı savaştırmıyoruz” diyerek ibadetin, ahlakın ve İslami ölçülerin olmadığı bir mücadelenin cihad olamayacağını tekrar öğretti.
Ebû Ubeyde, yaptığı açıklamalarla Siyonist ve Batı medyasını da kepazeye çevirdi. İmkânsızlıklar içinde çektiği birkaç dakikalık videolarla savaşta bile tüm gerçeği ortaya koyan, abartmayan, şov yapmayan, lafı evirip çevirmeyen, Siyonist leşlerin sayısını bile İsrail medyasından önce haber veren Ebû Ubeyde, İsrail ve ABD halkı tarafından bile en güvenilir bilgi kaynağı olarak kabul edildi. Bu özelliğiyle Ebû Ubeyde el-Emîn olan Hz. Muhammed’in (S.A.S.) ümmeti olduğunu, güvenilirliği ve eminliğiyle bir kez daha ispat etti.
Yüzünü kaplayan kırmızı kefiyesini ne zaman çıkaracağı kendisine sorulduğunda “Kudüs’ün özgür olduğu gün yüzümü açacağım” diyen Ebû Ubeyde, bize uzun zamandır unuttuğumuz bir hayali yeniden kurdurdu…
Düşünün! Kudüs’teyiz. Gözlerimizde sevinç gözyaşları, kalbimiz yerinden çıkacak gibi. Mescid-i Aksa’nın bahçesinde muazzam bir kalabalık. 57 İslam ülkesi birleşmiş ve Kudüs özgürlüğüne kavuşmuş. Mescid-i Aksan’ın minberinden İslam Birliği deklarasyonu ilan ediliyor. Bildiriyi okuma vazifesi İslam orduları başkomutanı olarak atanan Ebû Ubeyde’ye verilmiş…
Hayal deyip geçmeyin! Her şey bir hayalle başlar derdi Erbakan Hocamız…
Selam olsun gerçek ve çağdaş kahraman Ebû Ubeyde’ye, Kassam ordularına, HAMAS’a ve izzetli Gazze halkına…