Copa del Rey yâda bildiğimiz adıyla İspanya kral kupası, 1903 yılında başlayan ve eleme usulü oynanan, kazananın günümüzde UEFA Avrupa ligine gittiği, kupanın adıdır. Copa del Rey'in ispanya futbolunun yetiştireceği oyuncular için önemi büyük olacaktır.
1911 Yılında oynanan kupada şampiyon Bilbao olur. Ancak kural dışı yabancı oyuncu oynatmakla suçlanırlar. Kupadan sonra Bilbao yönetimi radikal bir karar alır ve bırakın İspanya'yı sadece bulundukları bölge olan bask bölgesinden oyuncu oynatmaya başlarlar. Birkaç istisna dışında, yazılı hiç bir kural olmamasına karşın, gelenek devam eder. Aynı bölgedeki Real Sociedad’taaynı gelenekle kurulsa da, rakiplerle rekabet edemeyecekleri gerekçesiyle vazgeçerler. Bu yüzden çok tepki çekerler ve 2 kulübün derbi maçları oldukça ateşli geçer. Bugün bile sadece 2.5 milyon nüfusu olan bölgeden, İspanya futbolunun taşeronluğunu yaparlar. Milli takıma ve dünya futboluna sayısız yıldız yetiştirmişlerdir.
Peki, Bilbao bu geleneği nasıl devam ettiriyor? Bugün Real MadridBarcelona’nın ardından, ilk günden beri la liga’da mücadele eden, 3 takımdan biri olmayı başardılar. Onlarca gözlemcileri,scoutları ve pilot takımları var. Makine gibi işleyen bir sistem ve bu sistemde, 24kez Copa del Rey'i alan Bilbao,8 defada laliga’da ipi göğüsledi. Hemde bunu, sadece Bask bölgesiyle başardı.
Peki ya ülkemiz! 85 milyon nüfusu ile neden milyonlarca doları, yurtdışından umduğunu bulamayanyâda yeniden parlamak için burayı basamak olarak kullanan oyunculara saçıyor? Bütün külüplerimiz ekonomik sıkıntılar içerisinde, giderler artarken, gelirler giderek düşüyor. Makas açıldıkça açılıyor.
Türkiye’de alt yapıya önem vermenin 2 yolu vardır. Birinci yol UEFA’dan transfer yasağı yemek ikincisi ise maddiyat. Maddiimkânsızlıkiçerisine giren takımların söylemi, her zaman alt yapıya yatırım yapacağız ile başlar. Fakat neredeyse her defasında işler iyi gitmeyince, devre arasında normalden çok daha fazlasını harcayıp günü kurtarabilirlerse, ne mutlu onlara! Böylece alt yapı çalışmaları da bir sonraki ekonomik buhrana kadar unutulur.
Fakat Konyaspor'da işler biraz daha farklıilerliyor. Alışmadık şekilde başarılı olan teknik ekip le yollar ayrıldı. Yönetimin genç oyunculara yöneleceğiz söyleminin ardından ülkede daha önce yapılmamış bir yol izlendi. Söylemin aksine belkide tarihinin enveteran takımlarından birinikurmasıyla, kulübü kendi kendine içinden çıkılması çok zor bir duruma getirdi. Gönderilen hocanın yerine alınan hocada bu süreçte gönderilmiş oldu…
Peki yeni hoca kim olacaktı? Önce Sergen Yalçın ve Aykut Kocaman isimleri gündeme geldi. Taraftarlarda bir heyecan olmadı dersek yalan olur. Fakat, kulübün tarihinde birçok ilki yaşatan teknik direktör hakkında, başkanın açıklamaları, bırakın kelimeleri düşüncelerimizi bile durma noktasına getirdi. Derken Ersan parlatan ismi gündem oldu. İnsanlardan, haklı olarak, kovduğun teknik patronun, yardımcını almayı ancak biz başarırdık eleştirileri geldi. Bunun üzerine yardımcı hoca olarak düşünüyoruz denildi. Bu defa Ersan hoca duruma itiraz etti. Olmadı rota bu defa Kuyt’a döndü. Anlaşıldı! Oldu galiba derken,yine yönetim kanadından,Kuyt ile tereddütaçıklaması geldi. Galiba yönetim;Pochettino,Conte, Allegri veya Klopp gibi bir isimle anlaşacak ki ince eleyip sık dokuyor dedik! Küçümsemek haddime değildir lakin sonunda gele gele Hakan Keleş geldi. Hakan Keleş’in Adana Demir maçında takımın başında olmayı istemesi takdire şayan bir davranış o yüzden bir tebliği hak ediyor. Birçok teknik direktör bu maçın ardından sözleşme imzalayıp, mağlup olacağını bile bile bu maça çıkmazdı. Böyle uyum yakalayıp zirveyi zorlayan bir takıma karşı yenilmek zaten ön görülür bir sonuçtu. Onbir ve diziliş stanojevic hoca ile neredeyse aynıydı. Sadece cezalı Ahmet yerine Uğur Can hamlesi vardı. Hoca takımı tanımıyor olsada takıldığım kısım değişiklikler oldu.Çünkü değişiklikler gelene kadar başa baş bir mücadele vardı . Özellikle Nzonzi ve Moreno çıktıktan sonra takım kimliği yok oldu. AdanaDemir’in kanat bekleri de hücuma dahil olmaya başladı. İlk golden sonra Oliveria girince, sanırım hoca 4-4-2'e dönüyor baskı yaparız. Olmadı doldur boşalta döneriz diye ümitlenmiştim. Fakat bitime 15 dakika varken, daha önemlisi maç halen 1-0 iken, Cikaleshi çıkıp, yerinede Ön liberoOğulcan girince tüm ümidim bitmişti. Mağlup durumda olduğumuz bir maçta neden böyle bir hamle yaptığını doğrusu anlayamadım. Cika’da çıkınca Adana temsilcisinin stoperleri dahi ön alana çıkmaya başladı. Beklenen son olmuştu. Topa her ne kadar AdanaDemirspor sahip olsa da, bu bir anlayıştı. Ancak maçı izleyemeyen birisi, Adana güle oynaya kazandı yorumunu yaptırabilir. İşin aslı öyle değil tabi ki, Konyaspor mücadelesinin karşılığını alamadı. Aman aman çok iyi miydik? Hayır! Ama birazcık kıpırdanmalar olmuş. Hocanın yorumu için sizi birkaç maç bekleteceğim. Önümüzde çok önemli Erba ve Karagümrük maçları var. Bu maçlar kazanma alışkanlığını yeniden yakalamak, karabulutları bir nebze olsun azaltmak için tamda ihtiyacımız olan maçlar. Kaosu bitirmekte, çok daha büyük bir cenderenin içerisine girmekte elimizde, umarım bu fırtına diner ve sezonu sağlıklı bir şekilde bitirebiliriz. Yalnız işin çok ama çok zor Hakan hoca! Ateşten gömlek giydin. Ne diyelim hayırlısı…
Maçın sözü; Zorluklara hükmeden, kolaylıklara ulaşır.