banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Çeyrek asırdır Memleketimizde herkesin dilinde bir “Anayasa” dillenir durur. Bir Anayasa peşinde seçtiklerimiz… Oysa Anayasamız var. Var ancak; demek ki eksik kalan tarafları var ki, bu hususta büyüklerimizin uzun süren çalışmaları oldu, oluyor ve olacağı dillendirilmektedir.

                Bugünlerde büyüklerimizce yine dile getirildiğine göre demek ki bir ihtiyaç var ki istetiyor. “İhtiyaç, istetirmiş” aynen öyledir.

                Her ne kadar son zamanlarda memleketimiz de yaptıkları araştırmalar sonucu,İslam’dan uzaklaşma meydana geldiğini araştırmacılar dile getirseler de; bunun, bu konu için yapılacak bir derli toplu çalışma ile ortaya konulabileceğini düşünüyorum.  Herkesin hür iradelerini kullanarak hangi inançta yaşamak istiyorlarsa yaşayabilecekleri Anayasamızda da belirtilmiştir. Belki uygulama da bir hatalar varsa o da düzeltilmelidir.

                Mademki memleketimizde bu şekilde bir özgürlük anlayışının olduğu belirtilmektedir ve tam olmasa da“Vardır.”  diyelim! O halde her kesimin rahat edebileceği bir Anayasa yapılmasından hiçbir kimsenin rahatsız olmaması gerekmez mi? Elbette gerekir ve medeniyet de bunu gerektirir. Bugün herkesin aradığının da bu olduğu inancını taşıyorum.

                Hiçbir kimsenin inancından dolayı ayıplanmadığı, hor görülmediği bir ortamı aslında bütün dünya istemek de ve beklemektedir.

                Bunu da dünyada ki tüm devletler gerçekleştiremese bile bizim gerçekleştirmemizin yolu Hazret-i Muhammed’in(sav)  Allah’ın izni ile açtığı yol “Medine Sözleşmesi”  yoluna bakarak bir istikamet çizmemiz mümkündür. Kimse de bundan zarar görmeyeceği gibi herkes insanlık adına menfaatini görecektir. Değilse, kısır çekişmeler ile medeniyete; yani, insanca yaşama konusuna çok uzak kalıp gideceğiz.

                Ey bu vatanda yaşayan bu vatanın evlatları! Hangi milletten, hangi inançtan olursanızolun İslam; hepinizi kucaklamakta ve yol göstermektedir. Yanlış anlayışlarla ve birbirimizi dinlemeden her birimiz birbirimizi yok kabul ederek selâmet sahiline ulaşamayız. İsimlere takılıp kalmayalım. İsimlerin değişmesi ile hakikatler değişmez. Hepimiz madem insan olarak kardeşiz; diğer noktalar da birbirimize baskı yaparak bir yere varamadığımız ve varamayacağımız açıktır. O halde kanunlar çerçevesinde herkes mutlu bir şekilde yaşama şansına sahiptir. Birbirimizin inançları ile alay etmeyelim, oynamayalım. Bu güne kadar bundan kimse fayda görmedi ve bundan sonra da göremeyecektir.

                Medenilere yani insanlara galip gelmek ikna iledir, zorla değildir. Birbirimize yapacağımız baskılardan bu güne kadar sadece zarar gördük ve bundan sonra da zarar görmeye devam ederiz. Baskıcı ve dışlayıcı davranışlardan ne halk memnun olur ne Hak razı olur.

                Hiç birimiz birbirimizi dışlamayalım, konuşalım, gör ne güzellikler olur!

                Hiçbir kimse kandırılmaktan ve ezilmekten hoşlanmayacağına göre; ne namına kim adına olursa olsun insanlığa şu fani dünya hayatında bir fayda sağlamayacaktır.

                Hür irade ile insanca konuşmalıyız ki; insana ve insanlığa yakışan ortamlarda, güzelliklerde buluşabilelim.

                Fakir insanlara daha fazla ödeme yapmaları için zaman verme yerine kazancımızın kırkta birini paylaşalım. Bunu “Ben Müslümanım” diyenler için söylüyorum.

                Dünya değişik inançlarda olan insanlarla doludur. Memleketimiz Türkiye de öyledir. Medenice konuşalım ancak, hiçbir zaman düşüncelerimizi birbirimize zorla dikte ettirmeyelim.

                Kuvvet kanunda olmalıdır. Değilse, herkes birbirine kötülükten başka bir şey yapmaz. Kötülük de insanlığa yakışmaz.

                “Bana ne başkası düşünsün” şeklinde ki bir tavır; orta yerde bir baskıcı durumun olduğunun yıllarca, belki asırlarca açık belirtisidir. Millet olarak bu duruma düşmeden; düşmüşsek de hemen çıkarak güzel günlere birlikte yürüyebiliriz.

                Şayet, kuvvet kanunda olmazsa bu durum; milletler için çok hem de pek çok tehlikeli bir durum arz eder. Kuvvet kanun da olmayınca istibdat tevzi edilmiş olur.

                Bu yazımı ve şiirimi Müslüman bir Türk olarak; Memleketimi, Milletimi, İnsanları ve de İnsanlığı sevdiğim için yazdım. Sıradan düşünceler değil bir asır boyu; Memleketimizin, Milletimizin geleceği için hiç korkmadan fikirlerini ortaya koymuş bir kişi, Onu bilen her kişinin karşısında saygı duyduğu, hatta kendisinin fikirlerini beğenmeseler de; duruşunu beğendiklerini, Ona zıt fikirde olanların dahi açıkça belirttiği Bediüzzaman Said Nursi’nin düşüncelerini aktarmaya çalıştım. Özel olarak, kimseyi hedef alarak da yazmış değilim. Her kim okumuş da yanlışımı bulmuş ise, özel olarak bana belirtirse sevinirim de…

                Dertlenmesem yazmazdım. Elbette ki bir derdim var ve de derdimi seviyorum. Derdim de küçük bir dert değil ve sadece şahsi bir derdim de değildir. Milletimiz ve insanlık daha güzel ortamlarda buluşsun ve yaşasın istiyorum. Derdim budur.

                İnanın ki bu sesi; her yerden “Ben de, ben de…” diyerek koşanları görüyor ve sadece Türkiye’min insanları değil, tüm insanlığın duymasını istiyorum.

                Merhum Bayrak Şairi Arif Nihat Asya’nın dediği gibi: “Bizler kısık sesleriz…”  ancak; dualarımız var. Dünya üzerinde olanlar ve husûsan; İslam ülkeleri ismi ile anılan ve çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde ki olup bitenler hiç de boşuna değildir. İbretle bakmak lazım, ders çıkarmak gerekir.

                Bu vesile ile daha önce de bir şiirimle belirttiğim gibi yine Üstadım Bedîüzzaman’ın şu görüşünü kendi ifademle vurgulamak isterim:

                Senin inancından olmayanlara karşı sulh içerisinde ol, kendi inancında olanlara karşı da mürüvvetkârâne; yâni; Yiğitçesine, Mertçesine davran!

                Rabbimizden, doğru şekilde yardım isteyenlerden olmamız duaları ile…

               

İster iman eyle isterse inkâr

Başka yol arama yol ki, bir tâne

Faiz zarar verir zekât ise kâr

Başka yol arama yol ki, bir tâne

 

Hakk’a inanmayan, söz sana değil

Kıyam yapmıyorsan spor yap eğil

Dinle benim ülkem dinle benim il

Başka yol arama yol ki, bir tâne

 

Önce de sözüm hak şimdi de sözüm

Duy beni ciğerim duy benim özüm

Açıkça görürüm kör değil gözüm

Başka yol arama yol ki, bir tâne

 

Düşmüşüz bir garip çıkmaz sokağa

O da alıp gitmiş bizi bir dağa

Uygun olsun dersen her işim çağa

Başka yol arama yol ki, bir tâne

 

Nice Koçyiğitler yol boyu koşmuş

Kimi yalpalamış kimisi coşmuş

Gördük ki başkası tamam nâhoşmuş 

Başka yol arama yol ki, bir tâne

 

CEYHÛNİ sulh esas,iyilik yap sen

Riba; bir yanlış yol zekâtsa; hasen

İnsanlık ararsan hem de çok ahsen

Başka yol arama yol ki, bir tâne

 

12.09.2023

CEYHÛNİ

(Mustafa AVCU)

 

 

 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.