Kaçmak…
İnsanoğlunun hayat boyu yapıp ettiklerinin bilançosu çıkarılsa eskiden ‘firar, firar etmek’ diye bildiğimiz ‘kaçma’ eyleminin diğer tüm eylemlerine göre açık ara öne çıkacağını düşünüyorum.
Bu bilanço yahut firar listesi dikkatle incelenirse en çok kaçtığının kendisi olduğu rahatlıkla görülebilecektir. Yani insan en çok kendinden, kendi gerçeklerinden kaçmış, kendinin kaçağı olmuştur.
Gökhan Özcan yazılarından bildiğimiz ‘beyaz saçlı adam’a göre bu korku ve telaş beyhudedir:
“Herkes telaşla kendinden kaçıyor sanki” diye mırıldandı beyaz saçlı adam, “kendi gerçeğine yakalanmaktan neden bu kadar korkar ki insan!”Yen Şafak, 06.07.2013
Kaçamıyoruz elbette kendimizden, kendi gerçeklerimizden. Kaçtığımızı sanıyoruz sadece. Kendimizi kandırıyoruz böyle yaparak.
Bir ilgisizlikle karşı karşıyayız. Bunu görüyor, biliyor; fakat sorumluluk makamındaki insanlara en açık şekilde söylemiyorsak öncelikle kendimizden kaçmışız demektir. Sesimizi duyurduğumuz insanlar masalarından kalkıp da sesin geldiği yerlere dönüp bakma gereği duymamışlarsa bu durumda bulundukları yerde görev kaçakları rolünü oynamaktadırlar.
Anladığım kadarıyla en iyi yaptığımız kaçmak. Kaçakçılık… Daha önce de yazdıklarıma bakarakbu gerçeği bir kez daha görmüş oldum.
Kendinden Kaçmak… Nereye? (25 Haziran 2019)
İnsan kendinden kaçabilir mi yahut insanın kendinden kaçarak gidebileceği bir yer, bir sığınak var mıdır?
Tutunamayanlar yazarı Oğuz Atay’a göre buna imkân ve ihtimal yoktur; zira kişinin kendisi hakkında er veya geç öğrendiği değişmez gerçeklerden biri de şudur: “Hayatta kaçmaya çalıştığınız kişi kendinizseniz emin olun çok uzaklaşamazsınız.”
Uzaklaşamayız; zira Rabbimizin daha yaratılışta fıtratımıza yerleştirdiği iyiyi-kötüyü, doğruyu- yanlışı bilme yeteneği her işimizde bizi kontrol altında tutmaktadır. Bu bakımdan yalnız filan değiliz. Ne yaparsa yapsın ‘kimse vicdanının yargıçlığından kurtulamaz’ denmiştir.
Kaçmak kelimesinin Kur’an-ı Kerim’deki karşılığı ‘firar’dır; yalnız Rabbimizin gösterdiği kaçış istikameti kendisine ait mutlak egemenlik alanıdır; çünkü semavat ve arzın gerçek maliki odur. Zariyat suresinin 50. Ayetinde buyruk şudur: “Şu halde (de ki): Allah’a kaçınız. Şüphe yok ki ben O’nun katından size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.”
İnsanın kendinden kaçmasının tezahürleri nelerdir?
Mesela yalanlarımız… Yalan söyleyerek yapmak istediğimiz aslında kendimizden kaçmak değil midir? Türlü yalanlarla gerçeğin üstünü örtmeye çalışan insan, başkalarını kandırdığını sanırken aslında kendisini kandırdığını bilmez mi? Bu durum aynı zamanda; akıl, vicdan ve sağduyu dediğimiz gözcülerimizi yok saymak yahut onlardan kaçmak değil midir? Yapmadığımız, yapmayacağımız yahut asla yapamayacağımız şeyleri söylememiz gibi başkalarını yanıltmaya dönük, kısa vadeli çıkarlarımızı karşılamaya dönük eylemlerimiz başta olmak üzere binlerce örnek bulabiliriz insanın kendinden kaçışına.
Saf suresinin 2. ve 3. ayetleri bu durumu sonuçlarıyla birlikte anlatır: “Siz ey iman edenler! Yapmadığınız, yapmayacağınız şeyleri niçin söylersiniz! Yapmadığınız/ yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında pek dehşetli bir davranıştır.”
Tanzimat şairlerimizden Ziya Paşa merhum “Onlar ki verir laf ile dünyaya nizamat/ Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde” beytiyle dile getirdiği gerçek de sözleriyle dünyayı düzene sokmak isteyen nicelerinin kendi evlerinde ve yakınlarında söylediklerinden eser bulunmadığıdır.
Yalan dolanla insanları kandırdığını sananların esasen kendinden kaçışların en çarpıcı örneklerden biri de Bakara suresinin 44. ayetinde karşımıza çıkmaktadır:
“Diğer insanlara sahici erdemlerle donanmayı öğütlerken sıra size gelince terk mi ediyorsunuz ve üstelik kitabı da tilavet edip dururken? Siz hiç kafanızı çalıştırmayacak mısınız?”
Kendinden ve kendi gerçeklerinden kaçanlar sürekli olarak kendilerini ve etkileyebildikleri herkesi yalana maruz bırakıyorlar. Kendimizden ve gerçeklerimizden kaçış hızımız arttıkça daha çok yalana maruz kalıyoruz, artık yalan sağanağından kafamızı kurtaramaz hale geliyoruz. Gerçeklerle arada bir göz göze gelsek de onlardan kaçışı alışkanlık haline daha doğru bir deyişle yaşama biçimine, kültüre dönüştürdüğümüz için Rabbimizin ‘onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir’ dediği bir güruh olup çıkıyoruz.
Bu durumda ne yapıyoruz?
Cevap basit: En önce kendimizden kaçışımıza neden olan yalanlarla doğruluklarını kabul ettiğimiz halde bir türlü teslim olamadığımız gerçekler arasında tükenip gidiyoruz.
İbrahim Tenekeci Yalana Maruz Kalmak başlıklı yazısında sigara paketlerindeki uyarıyı hatırlatan bir söz söylüyor:
“Yalandan kim ölmüş diyorlar. Yalan insanı değil, insanlığı öldürür.”
Yalana en çok ne zaman maruz kaldığımızı düşünürsek kendimizden kaçmamızı engelleyecek aydınlığın yüce kitabımız Kur’an’da olduğunu unutmayalım; çünkü “Allah semavat ve arzın nurudur.”
Selamların en güzeliyle…
H. Halim Kartal/ 09 Temmuz 2023