banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Anadolu Selçuk devleti ve Karamanoğullarına başkentlik yapmış olan, Türkiye’nin en önemli sanayi ve ekonomik açıdan gelişmiş şehirlerinden olan Konya, yüzölçümü bakımından ülkemizin en büyük, nüfus bakımından 6.büyük şehridir. Konya doğal ve tarihsel zenginlikleriyle de önem taşır. Dünyanın en eski yerleşimlerinden biridir.  Geçtiğimiz günlerde 101 yaşına basan futbol takımımız ise bu kadim şehrin göz bebeği konumundadır. Fakat şehrin göz bebeği olan futbol takımı, tarihin izlerini logosunda taşısa da, başarı anlamında, hiçbir dönemde hayal ettiğimiz seviyelere çıkamadı. Peki ama neden?

Konyaspor son 20 yıllık süreçte hedef olarak, önce; ligde kalıcı bir takım olmayı hedefledi. 2013 yılından itibaren bunu başardılar. Sonraki hedef Avrupa kupalarını zorlayan bir ekip olmaktı. 3 kez Avrupa kupalarına giderek bunu da kısmen başardılar. Bununla birlikte kupa kaldıran bir takım hüviyeti de gerekiyordu. Müzeye en büyük 3 kupadan 2 tanesini kazandırmayı başardılar. Sonraki aşama, ucuza al geliştir ve oyuncudan kar elde et politikasıydı. 2017 yılındaki buhranı saymazsak oldukça başarılı sezonlar geçirdiğini söyleyebiliriz. Fakat 101 yıllık kulüp sadece 2 defa zirveyi zorlamayı başarması buradan ileriye gidememesi kısmı çok düşündürücü…

Konya’da yanlış olan şeylerin başında futboldan anlamayan yönetimlerin, kulüp yönetmesi, zamansız çıkışlar yapılması, taraftarla gereksiz bir polemik konusu olması ve bazen de futbolla alakasız konularla gereksiz gündem olup şehrin bundan olumsuz etkilenmesi şekliyle sıralayabiliriz.

Aslında Konya, yönetim istikrarı açısından başarısız sayılmaz, ancak bu yönetenlerin başarılı olduğundan mı yoksa, yönetecek insan kıtlığından mı veya takımın, şehrin gelişimine zıt olarak ilgisizliğinden mi düşünmek gerekir. Son gelen yönetim de öncekiler gibi büyük bir umutla kolları sıvamıştı. Konyaspor yönetimlerinin temel sorunlarından biride, yönetimlerde her şeyden biraz olması ve hiçbir şeyden tam olmaması diyebilirim.  Aslında son 5 yılda başarı istikrarı olarak ilerlediğimiz tek konu sosyal medya ekibimizin başarılı videoları, La casa de papel forma tanıtımı ile başlayan süreçte galibiyet göndermeleri ile zirvede yer almayı başardı. Ancak futbol takımı aynı başarıları ne yazık ki sağlayamadı. Hilmi Kulluk yönetiminin büyük polemiklerle son bulmasının ardından, arkasına büyük destek alarak gelen Fatih Özgökçen inişli çıkışlı bir grafik sergiledi. Ancak yapılan bir çok projede ne yaptığını anlamakta zorlandığımı itiraf etmeliyim. Konyaspor yönetimi büyük çoğunluğu sanayi ve öğrenciden oluşan taraftarla ilk olarak uyguladığı bilet fiyatı dengesizliği ile karşı karşıya geldi. Sonra store de yapılan satışların fiyatları Anadolu takımlarında en pahalısı olarak göze çarpıyor. Pandemide insanların stadyumu boşaltma zorunluluğuyla beraber, ülkedeki ekonomik sıkıntıları göz önüne alındığında, açıldığı günden bugüne kadar hiç bu kadar boş olduğu görülmemişti. Takıma kurumsal iletişim sorumlusu olarak başlayan, sonradan Ceo olan Mustafa Göksu konusu ise beni en çok düşündüren kısım diyebilirim. Konyaspor tarihini bir düşünün yada bırakın tarihi önceki Ceo olan, Ufuk Yaşar’ı kaç tane Konyasporlu tanıyordu. Mustafa Göksu ile taraftarın arasının açıldığı olay aslında İlhan Palut gönderildikten sonra yapılan açıklamaydı. Peki, bu açıklamayı Mustafa Göksu’mu yapmıştı. Yoksa ona yaptırılmış mıydı? 

Birde hiç bitmeyen borç durumumuz var! Ben bu bitmeyen borcu 2 şeye bağlıyorum. Futbol piyasası dolar ve Euro ile çalışıyor haliyle bunlarda yükseliş olduğunda borç azalmak yerine artıyor. Fakat sattığımız yada kiraladığımız oyuncuların sayısı da az değil bunları da TL cinsinden değil dolar ve Euro baz alınarak yaptığınızdan borcun azalması gerekiyor. Yayın gelirleri, store gelirleri, sıralama, galibiyet ve beraberlik primlerinin yanında bilet gelirleri de diğer para akışının sağlandığı yerler ama borç azalmak yerine artıyor. Ben paranın basketbol şubesinde kullanıldığını düşünüyorum. Çünkü basketbol amatör spor olarak geçtiğinden galibiyet primleri çok komik rakamlarda ona ters orantı olarak oyuncu fiyatları da bir hayli yüksek, alınan galibiyet kazancı gidilen şehirde belki konaklamayı ve deplasman masraflarını ancak karşılayabiliyor olsa gerek, ancak bu başka bir yazının konusu, futbolla ilgili olan kısmı bu pimlerin orada harcandığını varsayarak hiç edildiğini düşünüyorum.

AleksandarStanojevic geldiğinde saçımızı başımızı yoldursa da, kendi kurmadığı bir takımda, tanımadığı bir ülkede, bilmediği bir kültürde, belki de hiç gelmediği bir şehirde bitirdiği yer itibariyle başarısız diyemem. Onun performansını yeni sezonda göreceğiz. Bu kadarını hak ettiğini düşünüyorum. Ancak her transfer döneminde olduğu gibi gelenlerden çok gidenleri konuşuyoruz. Bazen hayal ediyorum. Yıldız adayları ve fark oluşturan oyuncularla, şehrimizin gençlerinin harmanlandığı ve zirveye oynayan sonunda da mutlu sona ulaşan bir takım! Ne dersiniz? Bence zor ama imkânsız değil!

Günün sözü; Hayalini kurmadığın her şey imkânsız olarak kalır.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.