Var Oluş Sancısı, Prof. Şaban Ali Düzgün Hoca’nın Otto yayınlarından 1. Baskısı Nisan 2023’te çıkan yeni kitabının adı.
Seçimlere yaklaştığımız günlerde şehirlerimizin meydanları yarışa katılan siyasi partilerimizin organizasyonları çerçevesinde gelincik tarlaları gibi rengârenk süslenip günü gelince binlerce, on binlerce, yüzbinlerce insanla dolup taşarken daha çok bu kitap vardı elimde. Okudum çizdim, çizdim okudum…
İyi ki öyle yapmışım; çünkü var oluş sancılarını, insanlığı yücelten değerleri özellikle seçim atmosferine girdiğimiz ve bu havayı uzun süre teneffüs ettiğimiz günlerde daha çok göz ardı ettiğimizi öz yerine kabuklara odaklanarak birbirimizle genellikle gereksiz yere uğraşıp durduğumuzu yaşayarak bir kez daha anladım bu kitabı okurken.
Vakıa şu: Bir yerde oturup sohbet ediyoruz. Gündemde haliyle seçimler var. Herkes kimin yahut yeni alışmaya ve anlamaya başladığımız şekliyle hangi ittifakın kazanıp kazanamayacağını merak ediyor. Arkadaşlardan birinin14 Mayıs’ı kastederek seçimlere yüklediği anlamı ve ondan beklentisini ifade babında söylediği‘Yarın mübarek bir gün!’ sözü üzerine bir an gülümsüyoruz.
Mübarek, mübarek gün…
İşte o an masada duran söz konusu kitabın ilk bölümündeki ‘Göğün Kapılarının Ardına Kadar Açıldığı İnsanlar’ başlığı ile yazılanlardan altını çizdiğim şu satırlara gidiverdi zihnim:
“Kur’an ortak iyiyi birlikte kurma iradesini gösteren insanlara göğün kapılarının ardına kadar bereketle açılacağını, yeryüzünün bu insanlar için bereketli bir yuvaya dönüşeceğini bildirir. (A’raf/96) Türkçede bereket, tebrik, mübarek kelimeleri aynı köke sahiptir. Bereket, iyi olanın süreklilik, değer ve saygınlık kazanmasını ifade eder. Kur’an göğün ve yerin berekete kaynaklığını insanlara bağlar: “İnsanlar Allah’a inanırsa, Allah’a karşı muttaki olurlarsa, O’nu yalanlamazlarsa göğün kapıları ardına kadar bereketle açılır. Aksi takdirde bütün çabaları yok oluşlarını hızlandırır ve kendilerine açlık ve korku elbisesi giydirilir.” Nahl 112
Bu satırları o an orada bulunanlara okumadım elbette; lakin ‘Yarın mübarek bir gün!’ diyen arkadaşa nedenini sormadan da duramadım. Nedeni, desteklediği adayın kazanması halinde ülkemiz göçmen sorunundan temelli kurtulacak olmasıymış; çünkü ülkemize yıllarca kontrolsüz göçmen girişine göz yumanlar büyük sıkıntılara neden olmuş.
Tarihimizde 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşlarından beri Anadolu’ya mültecilerin daha çok hangi ülkelerden ne sebeple geldiklerine dair bir şeyler anlatma ihtiyacı duydum. Bu vesileyle yakın tarihimizle ilgili daima göz önünde bulundurmamız gereken bazı acı gerçeklerin hatırlanmasına vesile olabilirdim. Birkaç cümle ile durumu özetlemeye çalışma gayretimin hiçbir işe yaramadığını fark etmem uzun sürmedi; zira dinlemeye niyetleri yoktu üstelik bunu, onların kullanacakları oylarla ilgili kanaatlerini değiştirmeye yönelik lüzumsuz bir çaba olarak gördüklerini de hiç çekinmeden söylediler. Bu durumda bahsi antik çağda bir meydanda ülkenin en önemli sorunları konusunda halkı bilgilendirmeye çalışan ünlü hatip Demostenes’in sözlerini dinlemediklerini fark edince ‘eşeğin gölgesi kime kaldı’ hikâyesini anlatmaya geçtiği gibi değiştirmekten veya susmaktan başka bir yol da kalmamıştı.
***
Atina'da önemli bir tartışma yapılırken kürsüye Demostenes çıkar, ancak dinleyiciler sürekli kendi aralarında konuşmakta, filozofu dinlememektedir. Demostenes, "Bir hikâye anlatıp ineceğim" der ve anlatmaya başlar: "Uzun zaman önceydi, bir delikanlı Atina'dan Megara'ya gitmek için bir eşek kiralamıştı. Eşeğini kiraya veren adamın da Megara'da işi vardı, beraber yola düştüler. Konuşa konuşa giderlerken öğle sıcağı bastırdı, biraz dinlenmek ve öğle yemeği yemek için bir su başına çöktüler. Ama ortalıkta hiç gölgelik yoktu ve eşeğin sahibi yemeğini alıp eşeğinin gölgesine sığındı. Eşeği kiralayan genç buna içerledi, 'Sen çekil gölgede ben oturacağım' dedi. Beriki itiraz etti: 'Ben oturacağım, çünkü eşek benim.' Delikanlı Ama ben eşeği kiraladım' deyince, eşeğin sahibinden 'Ben sana eşeği kiraladım gölgesini değil' cevabını aldı ve aralarında kavga çıktı."
Hikâyenin tam burasında Demostenes kürsüden iner yürümeye başlar. Halk, merak içinde bağırmaya başlar:
-Ee, söylesene be adam, sonra ne olmuş?
Bu feryat figan üzerine ünlü hatip, kürsüye yeniden çıkar ve halkı bir süzdükten sonra şöyle der:
-Ne adamlarsınız yahu, iyiliğiniz için iki laf edeyim dedim, izin vermediniz de bir uyuz eşeğin gölgesini mi merak ediyorsunuz?
Yazık ki gölge varlıklara duyduğumuz ilgiyi gerçek ve ebedi olana, değerli olana duymuyoruz umursamaz tavırlarla. Oysa hayat bir imtihan ve biz zahmetsizce ulaşmak istiyoruz rahmete.
Şaban Ali Hoca da kitabında evire çevire bu gerçeği vurguluyor:
“Hayat her birimizi 'insanlara/insanlığa fayda' sağlayıp sağlamadığımız gibi somut bir gerçek üzerinden imtihan etmektedir. Varlığımızla, insanlığımızla imtihan ediliyoruz. İmtihan, başımıza gelen kötülüklere sabretmek olarak anlaşılıyor. Öyle değil. İmtihan, kötülüklerin kökünü kazıma mücadelesidir.”
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal/16 Mayıs 2023