‘’Çanakkale Geçilmez’’ yazdırarak, bizlere bu cennet vatanımızı emanet eden, Aziz Şehitlerimizin, 108. Yılı münasebetiyle, tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, Aziz hatıralarını saygıyla yâd ediyor, Yüce Rabbimden, bir daha küffara karşı bu vatanımızın saldırıya uğramaması için dua ediyorum.
Belki Çanakkale destanı, Çanakkale savaşı, 250 bin Şehidimiz vs. derken, birkaç satır, sayfa vs. ile duygu düşüncelerimizi yazıp geçeceğiz ama bu iş bu kadar basit veya kısa anlatılacak ve/veya anlatılabilecek bir savaş ya da olaylar zinciri değil.
Biz yetiştireceğimiz evlatlarımıza ve gençlerimize, milli ve manevi değerlerimizi vermemiz, bu ruh ve heyecanı onlara aşılamamız, vatan sevgisini verebilmemiz için, belki Dünya ve Ülkemiz tarihini çok iyi anlatmamız gerekecek ama, en asgari düzeyde, yavrularımızı, ilk-orta-lise ve hatta üniversite yıllarında en az bir kere Çanakkale’ye götürüp, yaşananları, olup bitenleri, o atmosferi beyinlerine adeta nakşetmeliyiz.
Bunu yaparken de, Vilayet veya yerleşim yerlerimizin uzaklığına göre, günübirlik ya da 1-2 gece orada veya yollarda konaklatıp dönmemeliyiz. Orada yol hariç, en az bir hafta kalmaları ve o olayları, yaşananları, coğrafi, askeri, ekonomik ve sosyal atmosfer ile bir medeniyetin getirdiği insani değerlerin nasıl uygulanıp hayata geçirildiğini, çocuklarımıza en ince teferruatına kadar anlatmalı ve öğretmeliyiz.
Yoksa, yavrularımız ve gençlerimiz başka bir dünya ve felsefe değerlerinin etkisinde kalıp, farklı dünyaların hayranı ve heveslisi olup savrulacaklardır. Bugüne kadar savruldukları ve geldikleri nokta da işin ayrı bir boyutu.
Birkaç örnekle durumu ortaya koyarsak,
- Çanakkale savaşında, o günkü tayini, kuru ekmek ve hoşaf olan askerlerin can siparane vatanını savunmalarını anlatamazsak ya da anlatamamışsak, bugünkü doyumsuzlukları karşısında, zor şartlarda veya otla karnımızı doyuracak durumlarda, vatan savunmasının yapılması gerektiğini zor anlatırız.
- Ayağında altı delik çarık ve dizleri yırtık asker elbiseleri ile vatanın savunulduğunu gösterip öğretemezsek, bulunulan imkan ve şartlar ile vatanın savunulabileceğinin idrakine vardıramayız.
- Elinde bulunan matarada ki bir kere içilebilecek miktardaki suyu, ben orucumu açtım, sizde açın diye, siper arkadaşlarına gönderen şuur ve uygulamayı öğretemezsek, paylaşmayı, egoist olmamayı, bencil davranmamayı, paylaşmamın erdemliliğini öğretemezsek, vahşi kapitalizmin, her kişi homo ekonomiktir, çıkarlarını maksimum tutmak için uğraşır ve en üst seviyede tutar, toplumda bireylerden oluştuğuna göre, toplumunda çıkarları maksimum olur, felsefesiyle yetişmelerine ve kendi kültürünü benimsememesine neden olacak bir gençlik ve toplum ile karşı karşıya kalırız,
- 15-18 yaş arası daha bıyıkları çıkıp terlememiş lise öğrencilerimizin savaşa katılıp, hepsini şehit olup dönememeleri nedeniyle, Konya Lisesi, Kayseri Lisesi sınıflarının o sene mezun verememelerini anlatamazsak, ben paramı yatırdım, gereğini yapıp askerliğimi tamamladım, gerisini para için çalışanlar düşünsün, ölürlerse o onların sorunu diyen ve diyebilecek kadar, vatan savunması ve şehitliğin ne olduğunu anlamayan bir güruh genç ve insanla karşılaşırız.
- Bir operasyon başladığında veya savaş ihtimali doğduğunda, çağ dışı yaşa gelip yoklamadan düştüğü halde, ihtiyaç varsa bende askere katılıp vatan savunmasına katılmak istiyorum diye dilekçe verenlerin vatan sevgisi ve şuurunu aşılayamazsak, ben gidersem tezim yarım kalır veya projem/kitabım tamamlanmaz, ya da mikrofon uzatılıp, yurt dışına veya Amerikaya gitmek, oraya yerleşmek, orada yaşamak ister misin diye sorulduğunda, imkan olsa bir saniye bile durmam giderim, burada kalıpta Vehbi Koç’un veya vergisini tam vermeyip kaçıran iş adamlarının fabrikalarını mı bekleyeceğim diyen gençlik ve nesil ordusuyla karşı karşıya kalırız.
Bunları çoğaltabiliriz ve maalesef ki, uzar gider. Onun fazla uzatmadan yazımızı sonlandıralım.
Yavrularımıza ve gençliğimize sahip çıkalım, Onlara vatan, millet, ezan, bayrak sevgisini aşılayalım. Çanakkale ruhuyla donatılmış bir nesil yetiştirelim. Şehitlerimizin de Âziz ruhlarını sızlatmayalım. Onların kıyamet günü iki elleri yakamızdan yapışıp davacı olmasınlar.
Zira bugün bu vatanımızda rahatça yaşıyor, ezanlarımız minarelerimizden yükseliyor, ibadetlerimizi ve özgürlüğümüzün sembolü Cuma ve Bayram namazlarımızı kılabiliyorsak, Hansın, Coni’nin tasallutu yok ve özgürsek, şehitlerimizin ve bugün nöbetini tutup bizlerin rahatlığı için her türlü fedakarlığa katlanan asker-polis ve diğer güvenlik kuvvetlerimizin kıymetini bilip, şehitlerimiz için tekrar bir Fatiha daha okuyup ruhlarını şad edelim.