Dün yani (12 Mart 2023) tarihi, milletimizin’milli mutabakat metni’ olarak Kurtuluş Şavaşı şartlarında doğmuş İstiklal Marşı’mızın TBMM’de büyük bir coşku ve heyecanla kabul edilişinin 102. yıldönümüydü.
Şubat başında 11 ilimizde meydana gelen ve binlerce kardeşimizin vefatına neden olan deprem afeti nedeniyle bir ayı aşkın süredir memleketimizin en önemli gündemi hala deprem. Bölgede günlerce devam eden arama kurtarma faaliyetlerinin ardından afetzedeler için kurulan çadır kentler, prefabrik evler; acilen yaraları sarmaya, hayatı normalleştirmeye yönelik çabalar, yardımlar hız kesmeden devam ediyor. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin.
İki ay sonra yapılacak olan seçim kararının alınmasıyla birlikte seçim gündemi de hızlı bir giriş yaparak deprem gündeminin yanı başına gelip oturmuş durumda. Artık uzun süre depremle birlikte seçimler, ittifaklar, gizli açık yapılan pazarlıklar konuşulacak.
Yağmurlu bir pazar sabahı saatlerce açık kalan tv. kanallarında İstiklal Marşı’mızın yüz iki yıl önce kabulü dolayısıyla İstiklal Marşı’mıza ve şairine dair, mahzun gönüllere ferahlık verir cinsten, şöyle dişe dokunur, ‘Hay Allah razı olsun, ne güzel!’ diyebileceğimiz bir program arayan gözlerim heyhat ki beyhude yorulmuş oldu. Öğle sonu mahallemizdeki cami önünde karşılaştığım komşuma sordum, öyle bir programa rastlamadığını söyledi. Belki bir yerde yapılmıştır da bizim haberimiz olmamıştır. Bu ihtimal de pekâlâ mümkündü.
Seçim gündemleriyle memlekette oluşan rekabet ötesi gerilimleri, bu yüksek gerilimlerle yaşamak ve ne yazık ki katlanmaya mecbur kaldığımız incitici iklimi oldum olası sevemedim, sevmiyorum. Birçok ülkede seçimlerin yapıldığından çoğu zaman haberimiz bile olmazken bizim diyarlarda seçimlere değil de ‘birbirimizden kurtuluş savaşı’na girecekmişiz gibi milli, insani, ahlaki ve vicdani hassasiyetlerin neredeyse devre dışı bırakıldığı bir alabora oluş yaşanır.
Bu ahval ve şerait içinde üzerinde yaşadığımız şu aziz vatan toprakları üzerinde birlik ve beraberlik şuuruyla iyiliklerde, hayırlarda yarışmak yerine milli, insani, ahlaki, vicdani hassasiyetleri havaya uçuracak sorumsuzluklardan kesinlikle uzak durmamız konusundaki hayati uyarısını düşünürüm büyük şairin İstiklal Marşı’mizdeki:
“ Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.”
Diyorum ki bugün, yarın ve daima pergelimizin sabit ayağını bu mısralarda dile getirilençerçevede tutmayı başarıp başaramadığımız bana göre en önemli sınavımız.
Bu duygularla telefonuma bakıyorum. Dostlardan birinin gönderdiği, rahmetli Abdürrahim Karakoç’un Mehmet Akif merhum ile neredeyse aynı duyarlılığı paylaştığı şu şiiriyle karşılaşıyorum:
Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin.
Yollar uzun, yollar ince
Yol kısalır aşk gelince
Yat kurban ol İsmail’ce
Bıçak senden incinmesin.
Burdayım de ararlarsa
Doğru söyle sorarlarsa
Tabutuna sararlarsa
Bayrak senden incinmesin.
İl göçsün göçtüğün vakit
Yol yansın geçtiğin vakit
Suyundan içtiğin vakit
Kaynak senden incinmesin.
Toz konmasın sakın sana
Hakkı geçer halkın sana
Gücenmesin yakın sana
Uzak senden incinmesin.”
Her şeyi konuşalım, tartışalım; millet ve memleket yararına her olumlu öneriyi, projeyi dinleyelim, destekleyelim; lakin İstiklal Savaşı vermiş Türk milletinin ruhunun aynası demek İstiklal Marşı’mızda üzerinde titrememiz gereken değerler üzerinde sorumsuzca tepinilmesine de asla izin vermeyelim.
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Karta/13 Mart 2023