Memuriyetim sebebiyle ülkemin farklı şehirlerinde görev yaptım. 25 yıllık görev sürem boyunca 8 yıl süreyle devletin lojmanlarında, 17 yıl da başkalarına ait evlerde kiracı olarak yaşadım.
1980 yılı 30 ağustosunda devlet memurluğu görevime başladım. İlk oturduğum kiralık ev,bir oda bir de mutfağa sahipti. İlk maaşım o zamanki para sistemine göre, 12.000.00 TL.idi. Oturduğum semt bir varoştu (kentlerin dış mahallesi, gecekondu). Tuvaleti bile dışarıdaydı ve ev sahibi ile ortak kullanıyorduk. Böyle bir eve kira tutarı olarak 2.500.00 Tl. ödüyordum. Yani bu tutar, maaşımın beşte biriydi. Daha düzgün semtlerde olan evlerin kiraları ise 5-6 bin lira civarındaydı. Diğer ihtiyaçlarımı yani eksik olan ev ihtiyaçlarımı temin edebilmem ve günlük iaşemi sürdürebilmem için daha düşükkiralı bir evde oturmak zorundaydım.
O dönemlerde evimde buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, televizyon, telefon hatta elektrik süpüren bile yoktu. Şartları ben kendi üzerimden anlatıyorum ama benim hayatımın o dönemlerinde aynı şartlarda yaşayan insan sayısı da bir hayli çoktu. Bir elektrik süpürgesi almıştım da tam altı ay onun taksitini ödemiştim mesela. Neyse o konu değil yazımın konusu.
Yazımda daha ziyade kira konusunu işlemeye çalışacağım.
Kiracılar ev sahiplerinin kulu kölesi durumundadırlar. Daha doğru bir söyleyişle ev sahipleri zaviyesinden bakınca durum öyle görüyor. Ben pek o durumda değildim doğrusu. Ev sahibimizle aynı kapıdan girip çıkıyorduk evlerimize. Aynı merdiveni, aynı holü, aynı tuvaleti, aynı odunluğu kullanıyorduk. Bir tartışma bir anlaşmazlık olup da beni evden çıkarmasın diye kılı kırk yararak, hesap kitap yaparak yaşayıp gidiyorduk anlayacağınız. Elektrik sayacımız bile ortaktı. Gelen elektrik ücretini lamba sayısına ve tahmini yakma sürelerine göre aramızda bölüşüyorduk. Su faturamızın tutarını da ha keza o şekilde ödüyorduk.
Demem o ki geçinmek için sihirbaz olmamız gerekiyordu. Ben daha fazla taviz veren taraf olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Sonraki yıllarda ev sahibi olduğumda da bu kez ev sahibi olarak yine taviz veren taraf hep ben oluyorum.
Bir kaç yıl sonra aynı semtte iki odalı bir ev bulup oraya taşındım. Tabi kira ücretimi de daha yüksek bir meblağdan ödemeye başladım.
İki evlat sahibi olmuştum. Doğal olarak onların masrafları da yük bindirmeye başlamıştı aile bütçeme. Derken büyük şehirde yaşamanın zorluklarını da düşünürsek maaşım masraflarımla uç uca denk geliyordu.
Maaşımın önemli bir bölümünü kiraya veriyor olmam, "ömür boyu kiracı mı olacağım?" düşüncesine sokuyordu beni. Memuriyetimi onuncu yani 1990 yılında kalabalık bir meslektaş grubumuz, bir yapı kooperatifi kurdular ve beni de üye olmam yönünde teşvik ettiler. Ne peşinat verecek ne de aidat ödeyecek bir imkânım yoktu. Ancak bir meslek büyüğüm beni cebren kooperatife üye yaptı ve "gerekirse bir kaç üye aidatını ben ödeyeceğim, sen imkân bulunca ödersin" dedi.
O andan itibaren benim için ekonomik açıdan zorluklar daha da kendini göstermeye başlamış, daha da tasarrufa yönlenmem mecburiyeti hâsıl olmuştu. Tek maaşımla,iki çocuk ve eşimle birlikte dört nüfuslu bir ailenin eğitim, iaşe ve kooperatif aidatlarını karşılamam gerekiyordu. 2000 yılına kadar eşim de bütçemize, elişleri yaparak kooperatif için çektiğimiz banka kredilerini de ödeyebilmemiz için katkıda bulundu ve kooperatif maceramız on yıl sonra son bulmuş oldu.
Evimiz ile kendimiz başka şehirlerdeydik. Borçları devam eden ama 1998 yılında yapımı biten evimizikiraya verdik. Kendimiz de bir başka şehirde kiracı olmaya devam ettik. 25 yıldır evim kirada. Bu süre zarfında altı kiracım oldu. Şu anki kiracım dokuz yıldır evimde oturuyor. Ne ondan önceki kiracılara ne de şu anki kiracıma bir kere bile kira artışı yapmadım. Kira artışlarını hep kendileri yaptılar. Artış zamanında beni arıyorlar, "Abi şu kadar artırıyorum ne diyorsun?" diye soruyorlar, ben de ‘bütçen ona mı imkân veriyor?" diye soruyorum, teyit ettikten genellikle de onların dediği rakam üzerinden anlaşma sağlıyoruz. Hiç birisi ile bir sorun yaşamadım. Üstelik "İnşallah kendi evinize sahip olursunuz" diye de dualar ettim. Kiracıların hepsi kendi evlerini satın alarak çıktılar evimden.
Bir kaç ay önce telefonumda kayıtlı olan birisi aradı. "Abi ben M..." dedi. Önce çıkaramadım, “Abi İzmir’den eski kiracınız" deyince hemen tanıdım. "Abi 2000'li yılların ortalarında evinizde oturdum. Siz hep ‘kendi evin olur inşallah’ diye dua ederdiniz. Ben ise ‘abi nerde o günler, ben ev falan alamam’ derdim. Biliyorsunuz ilk evimi aldığımda sizi aradım ve ‘abi dualarınız kabul oldu, evimi aldım, evinizden çıkıyorum. Evin yarı parasını siz verdiniz bana’ demiştim. Şimdi ikinci evimi alıyorum ve aklıma yine siz geldiniz, sesinizi duymak ve bir kez daha teşekkür etmek için aradım sizi" dedi.Çok memnun olmuştum. Bu da bir vefa örneğiydi. Toplumumuzun bu tür karşılıklı iyiliklere ihtiyacı olduğunu çocukluğumdan beri hep arzu ederim ve kendim de bunu eyleme dönüştürme gayreti içindeyim.
Diğer kiracılarım da hala ararlar. Şimdiki kiracım İzmir gibi bir yerde elan 1500,00 Tl’ye oturuyor evimde. Ona da ev sahibi olması için dua ediyorum ve o da diyor ki 'Abi ben şu an iki tane daire taksiti ödüyorum. İki çocuğumu okutuyorum ve iki dairem olacak inşallah’ diyor. Çocuklarının her birinin masraflarını bir daire parası olarak değerlendiriyor yani. Ben de zamanında ev sahiplerine hep öyle diyordun. Çocuklarımı da okutup meslek sahibi yaptım çok şükür. Şimdi bazen soruyorlar “bana kaç tane evin var?” diye. Ben de üç çocuğumu da okuttuğum için kendi evimi de sayarak “beş dairem var” diyorum.Birçoğu ne dediğimi anlayamıyorlar ama ben açıklıyorum yine de. Evlatlarımızın okuyup kendi ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları yüzlerce daireye bedeldir.
İzmir’de evimin olduğu sitede oturanlar kiracıma, "Bu evde bir tılsım var, burada oturanlar hep ev sahibi olup öyle çıkıyorlar buradan" diye söylüyorlarmış. Bunu şimdiki kiracım ve eşi anlatıyor bana.Ben de ‘benim dualarım Allah tarafından kabul oluyor demek ki, inşallah siz de ev sahibi olursunuz diyorum.
Kimisi bana, "senden salağı yok" bu dünyada diyorlar. Eyvallah, bu iltifata da‘eyvallah’ diyorum ben de...
Kira tutarları son birkaç yıldır uçtu kaçtı... Medya manşetleri hep bu konuyla alakalı son zamanlarda... Elbette ben de kira artış zamanından çok önce kiracımı arıyorum...Ama hep ortalıkta dönen yüksek kira haberleri nedeniyle huzursuz olmaması için onu rahatlatmak için arıyorum. Buna hem kendisi hem de Yüce Allah şahittir. Ben böyle 'salaklığı' seviyorumanlayacağınız. Zira kendimin kiracılık dönemlerim geliyor aklıma hep.Üstelik ben bir emekliyim ve kıt kanaat geçiniyorum.
‘Yer gök Allah'ın. Mülk Allah'ın.’ Bunu,ülkemizin yaşadığı son acı deprem olayında bir kez daha anladık ve yaşadık. Felaket, ne ev sahibi ayırdı ne kiracı. Hepsinden geri aldı mülklerini de diğer mallarını da. Allah rahmet eylesin on binlerce insanın canları da gitti.
Bu gerçekleri hep aklımızda tutarak, vicdanımızı ve merhametimizi, sevgimizi ve vefamızı asla kaybetmeden yaşamanın yollarını mutlaka arayıp bulmak zorundayız. Ararsak mutlaka buluruz.Hem bu değerlere sıkı sıkıya sarılırsak eğer, yaptığımız işlerde hile yapamayız, çimentodan, çividen, sudan, çalamayız. Fırsatçılık yapıp merhametsiz, acımasız davranamayız diğer insanlara. Allah da bizi o zaman mutlaka korur. Her yanımız berbat bir pislik içinde, yüreklerimiz kara kurum tutmuşsa eğer, Allah bizleri niçin korusun? Hem kurunun yanında yaşları çeker alır yanına...
Nefes alıp veriyoruz, kirasını ödüyor muyuz? Güneş bizi ışıtıyor, ısıtıyor, bin bir türlü gıdanın tatlandırılmasını sağlıyor, bir kuruş ödüyor muyuz? Toprak ne ekersek fazlasıyla veriyor, sularını kullanıyoruz dağların, ırmakların, bir kuruş kira ödüyor muyuz? Allah bu nimetleri hep bedava vermiyor mu bizlere?
“Başımızın gözümüzün sadakası olsun” diyebileceğimiz eylemlerimiz olmalı bizlerin.Geçmişi asla unutmadan yaşamaya devam etmeliyiz. Hiçbir varlığın bize ait olmadığını bilerek yaşayalım. Böyle yaparsak merhametimizi kaybetmeyiz hem.
Her sabah yine hayata gözlerimizi açıyor yaşamaya devam ediyoruz, ne kira isteyen var ne depozito...
Elbette emek vermişiz, para harcamışız, bin bir türlü zorluklarla bir ev sahibi olmuşuz. Elbette bunun karşıtlığında evimizi kullanandan bir bedel almamız gerekiyor ve hakkımızdır. Ama hakkımız olanın üzerinde taleplerimiz var. Çok çok üzerine çakıyoruz haklarımızın.
Son bir kaç yıldır ki ev fiyatlarının kira tutarlarının bu korkunç artışlarını normal karşılayamayız. Çıldırmış gibi, zam canavarının peşinden koşamayız, koşmamalıyız. Kiracının gelirine yakın bir miktarda kira isteyemeyiz. ‘Serbest piyasa’ deyip insanların ümüğüne çökemeyiz. Bizler çıldırdık, şaha kalktık, para hırsı gözlerimizi bürüdü. Hırsımız dağları aştı maalesef...
Vicdan, merhamet, vefa duygusu, yaşanmışlıklar, sevgi, saygı tükendi bir kısım insanımızda.
Eğerki tüm insanlar bu değerleri kaybetmiş olsaydı bu felaketin içinde milyonlar kaybolup gideceklerdi.
Bu felaketlerden istifade ile bir bardak suya 10.00 TL para isteyen kira tutarlarını yeniden artıran, ev fiyatlarını katlayan, taşınma giderlerini beş ile on ile çarpan insanlar yüzünden bizleri tekrar helak etme Allah'ım.
Allah bizi sınıyor, farkına varalım. Ahlakımızla sınıyor, insanlığımızla sınıyor, olaylara ve insanlara karşı takındığımız tavırlarımızla sınıyor. Menfaatperestliğimizin sınırlarını da mutlaka biliyor.
Bereket versin ki bunun farkında olan, hala merhamet ve vicdan sahibi insanlarımız var da böylesi felaketlerin içinden çıkabiliyor, altından kalkabiliyoruz.
Allah, deprem felaketinde vefat edenlerimize rahmet, yaralılarımıza şifa, kalanlarımıza sabır ve dayanma gücü versin inşallah.
Bu yazıyı gönderdiğim sıralarda bir 6.4 daha. Allah’ım koru bizleri.