Allah Allah hemen kızmayın yarenlerim. Pireye kızıp da bari yorganı yakmayalım. Çünkü o yorgan bir gün lazım olur. Aynı maalesef bugün, zalimle mazlumun, ev sahibiyle kiracının zifiri karanlıkta soğuk bir kış gününde, gönüller kırgın olsa da aynı ateş etrafında ısındıkları gibi…
O zaman ey insanoğlu unutma, sen bir ezanla geldin, maalesef bir sela ile çekip gideceksin, pardon seni götürecekler. İşte o yolculukta belki de bir kefen nasip olmadan, sevdiklerine veda edemeden.
Hiç şüphesiz şu fani dünyada insanın kalbi tarla gibidir, o tarlaya kimi muhabbet eker, kimi kin eker, kimi nefret eker, kimi ırkçılık eker, kimi kabiliyetçilik eker, kimi bencillik eker, kimi dünyalık ve dünya hırsı eker. Ekerde eker.
Nede güzel demiş şair;
“Kim umar senden vefayı, yalan dünya, değil misin?
Habibullah Mustafa’yı, alan dünya, değil misin?
Saldırıp halkın özüne, toprak saçarsın gözüne,
Gâfil olanın yüzüne, gülen dünya, değil misin?
Çoklarını ettin nâlân, nicesini ettin giryân,
En sonunda edip üryân, soyan dünya, değil misin?
Uzun emellere salan, ansızın canını alan, her zaman boşalıp dolan, yalan dünya değil misin?,yalan dünya değil misin?”Ya ya.
Emin olun ki bu dünyanın sefasıda fani, cefasıda fani. Kışıda fani baharı ve yazıda fani. Gündüzüde fani, geceside fani. Baki olan ne ki Rabbimiz (c.c.) buyurmuyor mu? Rahman 26-27’de; “Yeryüzünde bulunan her şey fanidir.Ancak hayatın devamı ve işleyişi, yardımıyla gerçekleşen, muhtaç ve aciz olmayacak, saygıya layık görülecek kadar güçlü olan, fani varlıklara hayat vererek lütuf ve ihsanına mazhar eden, zatına layık olmayan şirkten münezzeh, kudret ve ihtişam sahibi Rabbinin zatı baki kalacak.” “Yani bütün kişiler, bütün varlıklar, bütün insanlar ve bütün cinler, herkes ama herkes yok olacaktır. Fanilik üzeredir, yok olmaya mahkûmdur, mahkûm.Dolayısıyla ölüm o tarlada ekilenlerin sonu, mahsulü ise ameldir. Çünkü ne ekersen onu biçersin.Zaten hayat bir rüya gibi kısa, bir film gibi sanki. Yazılı bir senaryonun oyuncularıyız. Tıpkı bizden öncekioyunlarını oynayıp geçip gidenler gibi. Koca Yunus’un dediği gibi; “Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi?Mal da yalan, mülk de yalan var biraz da sen oyalan” gök kubbenin altında, nerede olursa olsun bütün insanlar, giderken kendilerinden sonrakilere hayırlı bir şeyler bırakabildilerse, bahtiyar bir şekilde gülerek “...Öyle bir hayat sür ki öldüğünde âlem ağlasın sen gülesin.” Veçhince ölebilesin. En emin beldenin en emini olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” Hadisine muhatap olalım. Ama nerdeeee…
Dostlarım bizler ümmet olarak maalesef 06.02.2023 tarihinde büyük bir acıyla, canımızın yan ısıra ciğerlerimiz yanarak uyandık.Millet olarak Rabbim (c.c.)’dan bizleri böylesi bir imtihanla sınamasın. Vefat edenleri şehitlik mertebesiyle mükâfatlandırsın, hastalara El-Şafii ismiyle tecelli eylesin inşallah.
Böylesi afetleri görünce bizlerin kendimize gelmemiz gerekirken, kendimizi daha çok kaybediyoruz. Neden derseniz, şöyle bir bak seni yoktan var eden, varlığından, nimetlerinden haberdar eden, şekil veren layık olmadığımız halde bin bir çeşit nimetlerle rızıklandıran Hz. Allah (c.c.)’ha karşı kulluğun dışında isyankâr, şükürden yoksun, verilenlerenankörlükyapmayın çağrısını kulak ardı edip, noktasına virgülüne kadar hayatına tatbik eden bedbahtları görmez misiniz. Fakat yapın buyurduklarınada boş ver canım sonra yaparız diyerek, hayatı memat edip, ölü bir hayat sürdürülüyor. Oysa yatınız var, katınız var, kasanız - masanız dolu amma Allah (c.c.) katında bir kuruş değerinizin olmadığını hiç merak etmiyor musunuz? Allah katındaki değerini merak ediyorsan o zaman ‘O' (c.c.)’nun seni ne ile uğraştırdığına bak...Sık sık kimlerle görüştüğüne bak... Güle götürenler berabersin, yoksa çöplüğe götürene bak… Nasıl giyindiğine bak... Namazına bak... İbadetlerindeki samimiyetine bak... Yüzündeki nuru abdest suyundan değilde salatalıktan, boyadan ciladan medet umarak o kapının kölesi olduğuna bak… Seni kınayan insanların seviyesine düştüğüne bak... Hayallerine bak... Okuduğun kitaplara bak... Kalbindekine bak... Hedefine bak... Aynaya bak aynaya. O zaman kızmadan bana hak vereceksin. Sanki eyvallah doğrudur sözünüzü duyar gibi oldum.
Dostlarım bidüşün hani anneler yavrularının beşiğini sallar uyusunlar diye değil mi? Amma Rabbimiz (c.c.) arzı sallıyor kendimize gelip kulluk şuuruna ersinler diye.
Ne acı ki; Kur’an-ı Kerim çoğaldı fakat okuyup amel edenler azaldı. Tesbihler çoğaldı zikirler azaldı. Camiler çoğaldı ama cemaatler azaldı. Bizler ne hale geldik. Ayetler aynı ayet, hadisler aynı hadis, müslümanlara neden tesir etmiyor. Çünkü dünya peres olduklarından dolayı, Dünya sevgisi Allah ve Resulünün, merhum Cem KARACA’nın dediği gibi “dünyada sevilecek bir şey varsa gerçek anlamda bu ne paradır, ne bir hatunun mahcemalidir. Ne şandır ne şöhrettir. Ne şudur ne budur. Gerçek anlamda sevilmesi gereken, anılması gereken “YÂR”Hz. Allah (c.c.)’tır dese tamam. Fakat bizlerde Allah ve Resulünün, sevgisinden daha fazla olduğundan imtihanımız çok zor ve ağır oluyor.”Aynı yaşadığımız son deprem gibi.
Buhari’de geçmekte olan bir hadisi şerifte Enes bin Mâlik (r.a.) şöyle rivayet ediyor. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu “Eğer siz, benim bildiklerimi bilseydiniz, mutlaka az güler, çok ağlardınız.” bunun üzerine Enes bin Malik (r.a.) Resulullah (s.a.v.)’in ashabı, yüzlerini kapatıp hıçkıra hıçkıra ağladılar demiştir.
Konya’mızın manevi zatlarından Hz. Mevlana’nın dediği gibi,
“Akıp giden zaman içinde bir kafesteyim,
Her türlü amelde çok ahesteyim,
Kabrim beni bekliyorken dünyalık hevesteyim,
Uyandır artık Ya Rab belki son nefesteyim.”Evet, son nefes zor bir nefes korkunç bir an… Rabbimiz (c.c.) her nefis ölümü tadacak ve sonra hesap vermek üzere bana geleceksiniz. O halde hesabımızın kolay olmasın istiyorsak o zaman kulluk vazifemizi yerine getirmeliyiz. Bize lazım olacak ameller peşinden koşmalıyız. Yoksa Allah muhafaza sonumuz iyi olmaya bilir. Bir daire daha, bir apartman daha, bir koltuk daha, bir diploma daha arabanın modeli geçti bir araba daha, bir arsa daha, bunlar için yarışmayın çünkü bunların hepsi dünyada kalacaktır. Bizim için kalıcı olan Cennet için yarışalım. Ne kadar çıtanızı büyük yüksek tutarsanız tutun mutlaka ama mutlaka ölüm gelecek ve bizi sevdiklerimizden ayıracaktır. Oysa en büyük çıta cennettir. Huzurullahtır, Resulullahtır (s.a.v.). Öyleyse gelin hayatımızı varımızı yoğumuzu cennete yatırım yapalım. Cemalullaha yatırım yapalım. Resulüne yatırım yapalım.
Dostlarım hiç şüphesiz deprem bizlere Hz. Allah (c.c.)’ın gücünün kuvvetinin bir göstergesi ve bir uyarısıdır. Bu deprem yeni değil ki, bizler bu depremlerle kaç kez uyarıldık, neden uyanmadık neden. Böylesi bir felaketin zeminini hazırlayan yüzsüz, paraya, şöhrete tapan müteahhitler, sizler utanmadan, sıkılmadan kumdan çaldınız, çimentodan– demirdençaldınız,doymadınız satarken yalana yalan kattınız. Kendinizi adam sanıp, üç günlük dünyaya kanıp Allah’a değil sadece paraya taptınız, milletin alın teriyle aldığı evleri, maalesef yine onlara tabut yaptınız tabut. Yatacak yeriniz olmayacak emin olunuz. Olmayacak da.
Gelin eğri oturup doğru konuşalım Rabbimiz (c.c.)’nun şu fermanından sonra. Ne buyuruyor Rabbimz (c.c.) Bakara 155’de ne ferman ediyor.“İmanınızdaki sadakati ölçmek için sizi, mutlaka korku, açlık, kıtlık ile sahip olduğunuz servetin bir kısmını eksilterek, malları telef ederek, can kaybına, sakatlığa maruz bırakarak, mahsulünüzü afete uğratarak imtihan ederiz. Sabrederek mücadeleye devam edenlere dünya da yardım, zafer ve devlet, ahirette cennet müjdesini ver.”(Bakara /155 Kur’an’ın anlaşılmasına doğru lügatli Tefsiri Meal S.24)
Dostlarım cennet öyle kolay kazanılmaz haaa, yürek ister, fedakârlık ister, ahde vefa ister, nimete şükür ister, cefaya sabır ister, er kişi ister er kişi. Fakat cehennem hem kolay ve hem de parayla. İtiraz ediyorsanız lütfen bi oturun düşünün, düşünün ve öyle karar verin.
*İtirazınız hala varsa gelin sizinle kısa bir yolculuğa çıkalım.Varmısınız? Er kişi olarak. Müslüman’ız ya…
*Bakınız dostlarım,gâvurda olmayanların bizim hayatımızda, evimizde, caddemizde, sokağımızda cirit attığını gördünüz mü? Gerçi millet olarak başkalarının gözündeki küçücük bir çöpü görür, fakat kendi gözümüzdeki koca bir sopayı görmemezlikten geliriz ya. Bizler güya Allah (c.c.)’ı seviyoruz ya… Nasıl bir sevgi ise anlayamadım gitti.
*Ey utanmadan, sıkılmadan bacak bacak üzerine atıp, sigarasını yakıp 80TL olan battaniyeyi 150TL’ye satarak fırsatçılığa zemin arayan esnaf nefer.
Ne hale geldik biz. Rabbimiz (c.c.)’in şu uyarısında olduğu bir zaman diliminde, bir anda iken, kalbinin, vicdanının yumuşaması lazımken bu ne dünyalık hırs, Allah’tan kork, kuldan utan.Kalbin bu kadar da mı katılaştı vicdanın, mühürlendi kalbin, yoksa Bakara 7. Ayetin muhatabı haline mi? geldin.Bak ne diyor Rabbimiz (c.c.) “Ey kalbi gönlü vicdanı mühürlenen unutma yarın seninde başına gelmeyecek diye bir senedin sepetin yok.”
*Herkesin şu dünyadan ahirete götürecek olan ateşi farklı farklı, herkes cehennem ateşinden korkuyor, ama kimse bilmiyor ki ahirete bu dünyadan kendi ateşini kendisi götürüyor. Bu dünya koca bir alev topu, herkes cebini doldurmak için çalışıyor ve birbirleriyle yarışıyorlar. Ama dünyadaki alev topu maalesef, doldurdukça o kadar çok insanı yakıyor. O kadar çok insanı ıstıraba sokuyor, bakınız bir Allah dostu şöyle diyor, “Ateşe dayanabileceğin kadar günah işle.”Ateşten bile korkmadığımız zamanlar oluyor.
*Şunu da unutmayalım; En emin beldenin en emini olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’mi seviyoruz ya... Nur içinde yatsın atalarımız “Köpekler tanımadıkları insanlara havlarlar” Müslüman amma ayakkabı dükkânındakiayakkabı numaraları gibi olunmuş her numara hayatında var olanlara rağmen, dine diyanete maneviyatımıza saldıranlara rağmen, elma sepetimizdeki çürüklere rağmen, maalesef müslüman olarak acımız büyük ve derim.
Nasıl mı?
*Bakınız ev kirası 1,5 veya 2 bin TL iken 8 bin TL yapan Allah’tan korkmayanlar alın sizin olsun içi ahlarla vahlarla dolu toprak yığınları, gözünüzü toprak doyursun. Evlerde huzur bırakmadınız aciz insanlar. Alın evinizin enkazına, merhametsiz, vicdansız gözünüzle, yüzünüzle bakın durun.
*Sen esnaf kardeşim, 110TL’lik battaniyeyi 200TL’ye çıkarıp, yardım malzemefiyatlarını uçuşa geçirdin. Bazı nalburcular bile fırsattan istifade edercesine SU satmaya başladılar bir iki kuruş kâr edebilmek için.
*Ya sen ey müslüman kılıklı süslüman şerefli AFAD elbisesi, şerefli polis elbisesi yiyip soygunculuğa koyulan hadsizler sizlerin yüzünden bu felaketler bizi hüzün ve kedere mahkûm ediyor.
*Diyanet camiasına, Allah’u Ekber nidalarını duyunca kuduranlar, Ne işiniz var diyen katar 30 milyon, Libya 40 milyon, renginden ırkından dolayı hakir gördüğün Pakistan, Kuveyt, Sudi Arabistan, Bea, Cezayir toplam 10 milyar bağışta bulunurken, gitmek için takla attıkları Avrupa sadece 60 milyon TL destek olduğunu görmezden gelenler, nerde bu imamlar, nerde o hafızlar, tarikat ve cemaatler diyen ey çukur zihniyeti, beton kafalar, sizler sıcak ofislerden ve rakı masalarından laf atarken ilk günden beri imamlar, hafızlar, İslami STK’ler, dernekler, vakıflar, enkazın üstünde, içinde, yanında canla başla çalışıyorlarken o şerefli camia sizin gibilerin leşlerini ayrıt etmeden yıkayıp kefenleyip ceset torbasına koyarak bu aziz milletin yanında olduklarını, sizlerin lağım kanallarında olduğunuzdan dolayı onları görmeyip veya görüp de kininizden dolayı saldırdığınızı hiçbir zaman unutmaz. Musallaya geldiğinizde nasıl bilirdiniz sualine; Gömün….. Diyerek uğurlarlar sizi.
*Ekmek 3,5veya 4 TL iken armudun ilk iki harfinden yoksun (iyileri tenzih ederim.) Fırıncı bey bir günde ekmeği 14TL’ye satıyorsun.
*Dedik ya “Köpekler tanımadıklarına havlarlar” Nerde Türk silahlı kuvvetleri nerde, neden sahada değil diye birilerini suçluyorsun oysa o vatansever yiğitler canla başla iki aylık bebeği, 70 yaşındaki nineyi 50 yaşındaki dedeyi çıkarmaya çalışırken meğer sen de armudun ilk iki harfinden yoksun olduğun için utanmadan sıkılmadan onu bunu görmezlikten gelip kötülüyorsun.
*Kurtarma çalışmaları sırasında canlı olarak çıkarılan bir vatandaşın kurtuluşuna sevinerek Allah’u Ekber diye tekbir getirenlerden rahatsız olan bir lağım kanalı yetkilisi O Yüce Allah’tan dileğimiz böylesi acılı günde bile kininden dolayı cennet yüzü görmeyesin. ….SİNİZ…
*Ey gözleri, kalpleri kör kapalı olanlar unutmayın bu vatanın gerçek evlatları, bu toprağın öz evladıiki özelliği ile tanılır. Biri cenk zamanında canını esirgemez, buhran zamanında ise malını esirgemez. Evladını tanıdığı gibi, bu toprağın hainini de iki özelliğiyle tanır. Cenk zamanı arkadan vuranı ve burhan zamanı da kalbinden vuranı çok ama çok iyi tanıdığı gibi, enkaz altında kalan vatandaşları arayıp gülerek dalga geçen namus ve şereften yoksunları da unutmaz.
*“Resulullah (s.a.v.) hicretin beşinci yılında Medine’de zelzele oldu. Allah resulü (s.a.v.) elini toprağa koyarak ey arz dur zamanı değil der. Sonra ashabına dönerek rabbiniz sizi razi olacağı duruma döndürmek istiyor. Kendisini razi edecek amel yapmanızı beklemektedir.” Buyuruyor.
*Boşuna mı demişler nur içinde yatsın atalarımız “Devir tilki ile plan yapan, kurt ile avlanan, sonra oturup koyun ile yas tutanların devri olmuş.”Yalan mı? Hani demişler ya; “Bazı hikâyeler yarım kalır, yarıda kalır.Ne giden güle güle gider, Nede kalan hoşça kalır.”
Anlayan anlamıştır başka söze ne hacet. Hani Rabbimiz (c.c.) buyuruyor ya; “Hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, sana ve Kur’ana itibar etmemeleri, inkârları sebebiyle Allah onların kalplerini, kafalarını anlayışsız, kulaklarını duyarsız hale getirir. Gözlerin de de bir perde vardır, basiretleri bağlanmıştır. Büyük bir cezayı hak etmişleridir.” Allah muhafaza.
Dolayısıyla dostlarım deprem mi bize geldi, biz mi depremi çağırdık.
İlahi ya rab; deprem, sel, kasırga ve fırtına, salgın hastalıklar, kuraklık, gökten inen ya da yerden çıkan her tür felaketten bizleri koru ve muhafaza eyle. İçimizdeki Salihler, yaşlılar, engelliler, masumlar, hayvanlar ve bitkiler hürmetine rahmetini bizden esirgeme. Ya RahmaniYa Muin. Ya Rabbel âlemin. Selam ve dua ile…
Yusuf ÇAKICI
Seydişehir / KONYA