Afrika’da Sömürgecilik ve Eğitim isimli eseri Milli Eğitim Bakanı Prof. Mahmut Özer’in okumasını isterim. Prof. İsmail Aydoğan ve Dr. Mutlu Sadık Fidan kaleme almışlar kitabı.
“Yabancı dille eğitimin Batılı sömürgeciliğe nasıl hizmet ettiğini anlatıyor. Üç ciltlik eser, yoğun bir araştırma sonucu kaleme alınmış.”
Kitabın tek eksiği Türkiye’de Fransızca, Almanca, İngilizce eğitim yapan okulların Batılı sömürgecilere nasıl hizmet ettiğini ele almamış olması.
Fransızca eğitim yapan Galatasaray Lisesi ve diğer liseler, Almanca eğitim yapan İstanbul Lisesi ve diğer liseler, İngilizce eğitim yapan TED Kolejleri ve diğer kolejler, bir papaz tarafından kurulan Robert Koleji, Galatasaray Üniversitesi, Alman-Türk Üniversitesi; ODTÜ, Boğaziçi Üniversitesi’nin nasıl milletine yabancı aydın ürettiği ve beyin göçüne nasıl hizmet ettiğini ele almıyor.
Prof. İsmail Aydoğan yerli ve milli bir aydın. Eğitimde Kimlik Arayışı, Eğitim ve Paradigma, Eğitimin Türkçesi isimli eserlere imza attı. İthal eğitim anlayışına, taklitçiliğe karşı. Bin yıllık Anadolu kültürüne ve kimliğine uygun bir eğitim anlayışı kurulması için zihin yoruyor.
Kitabın önsözünde Alev Alatlı’nın şu çarpıcı paragrafına yer vermiş:
“Siz Roma’ya baktığınızda ihtişamlı binaları, görkemli sanat eserlerini görürsünüz. Ben ise aynı yerlere baktığımda Afrika’dan getirilip bu eserlerin yapımında çalıştırılan kölelerin iskeletini.”
Kitap; 15. yüzyıldan başlayarak günümüze kadar İngiltere, Fransa, İspanya, Portekiz, Almanya, Hollanda, Belçika ve Amerika’nın Afrika ülkelerini nasıl işgal ettiklerini, nasıl yağmaladıklarını, orada nasıl bir sömürü düzeni kurduklarını ve bu düzeni eğitim sistemleri vasıtasıyla nasıl sürdürdüklerini ayrıntılı bir şekilde anlatıyor.
Sömürgeciler kendilerini medeni, gelişmiş, modern olarak niteliyor; yerli ve milli kültürleri geri, çağ dışı, gerici. Oralarda kurdukları eğitim kurumları ile devşirdikleri zihinlere Batı hayranlığı, Batı kültürü ve Batı hayat tarzını benimsetiyorlar.
Afrikalı genç kendi kültürünü, dinini, geleneklerin gericilik, ilkellik, çağdışılık olarak görüyor; kendine yabancılaşıyor; celladına âşık oluyor ve ona hizmet ediyor.
Prof. İsmail Aydoğan ve Mutlu Sadık Fidan değinmemişler ama çağrışım yoluyla Tanzimat’tan bu güne Batılı Eğitim Anlayışı ile ülkemizde yetişen aşağılık kompleksine sahip, Batı hayranı aydını da anlatıyorlar.
Misyoner okullarının Afrika’da yaptıkları, Türkiye’de yaptıklarından farklı değil. Batı kültürü ve eğitimi adı altında Batı emperyalizmini benimsetmek, Batı sömürgeciliğine hizmet edecek yerli uşaklar devşirmek.
Kitap önce Afrika’nın işgal edilip kolonileşmesini anlatmış. Afrika toprakları Portekiz, İspanyol, Fransız, İngiliz, İtalyan, Hollandalı, Belçikalı ve Almanlar tarafından işgal edilmiş. Amerika’nın yerlileri yok edilince orada çalıştırılmak üzere köle ticareti başlamış. Afrikalılar Amerika’ya götürülüp satılmış. Sonra Afrika madenleri ve verimli toprakları işgal edilip yağmalanmış. Batılı şirketler kıtanın madenlerini işletip zengin olmuşlar.
Yüzyıllar geçtikçe işgal ve yağmacılığa karşı halk direnişe geçmiş, ülkeyi işgal etmek pahalı olmaya başlamış. Batılılar; kilise desteğinde okullar açarak zihni iğdiş edilmiş, yerli işbirlikçiler yetiştirme yolunu tutmuşlar.
Batı, Afrika’nın madenlerini ve doğal zenginliklerini sömürmüştür. Mesela Fransa, nükleer reaktörlerde kullandığı uranyumun % 30’unu Nijer’den çıkarmıştır. Yine Fransa, Cezayir’i işgal etmiş, ülke petrollerini çıkarıp Cezayir halkının zenginliğini sömürmüştür.
Sömürgeciler, işgal ettikleri topraklardan kovulduktan sonra da sömürü sistemini sürdürmek için bu ülkelerde okullar açmışlar, Fransızca, İngilizce, İspanyolca olarak kendi dillerinde eğitim yapmışlar. Gönüllü sömürgeciliğe hazır aydınlar devşirmişlerdir.
Yabancı dille yapılan eğitimin zihinleri nasıl devşirdiğini kitap şöyle anlatır: “Sömürgecilikteki kültür zorlamasında egemen ülke, ele geçirdiği ülkenin kültürünü yasaklar, kendi kültürünü ise insanlara dayatır. Kültür zorlamasının ikinci boyutu ise eğitimle gerçekleşir. Okulun zorunlu hâle gelmesi, kültürel zorlamayı kolaylaştırır. Sonuçta o millet, canlılığını yitirir çünkü ülke eskiden sahip olduğu kendine has değerleri sonrada yitirmiştir.” (s.29)
Nürnberg’de Literatische Moderne (Modern Edebiyat) konulu bir seminer takip etmiştim. Fransız yazar Jean Paul Sartre, Batı kültür emperyalizminin dünyaya yayılması için şöyle bir fikir ortaya atar:
“Dünyanın her yerinde 13-19 yaşları arasındaki zeki gençleri devşirelim; Paris, Londra, Berlin, Roma gibi büyüleyici Batı başkentlerinde 3-5 ay barındıralım, yarım yamalak yabancı dil öğrensinler, Batı hayranı olarak ülkelerine dönsünler. Sonra biz buradan ne söylersek bu yarım aydınlar kendi ülkelerinde aynen tekrarlar.”
Batılı eğitim sisteminin, Batılı kültür emperyalizmine hizmet ettiğini ortaya koyuyor, kitap.
Sadece 2017’de İstanbul Lisesi mezunlarının % 41’inin Almanya’ya gittiğini belirteyim, yabancı dille eğitim yapan okulların beyin göçüne nasıl hizmet ettiğini örneklemiş olayım.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’e bir teklifim var. Türkiye sömürge ülkesi değildir. Yabancı dille eğitim sömürge ülkelerinde yapılır. Ülkemizde İngilizce, Almanca, Fransızca eğitim sadece mütekabiliyet esasına göre yapılmalıdır.
İngiltere, Almanya, Fransa’da Türkçe eğitim yapan okul var mı?
Onlar Türkçe eğitime izin vermiyorsa biz neden verelim?
Biz sömürge ülkesi miyiz?