Geçtiğimiz hafta Konya hayvan barınağında yaşanan hadise hepimizin içini acıttı.
İçinde en ufak bir insanlık kırıntısı olan herkes bu olayı asla ve asla tasvip etmez edemez.
Bu olayın görüntülerini izlerken, ekranlarda bir süre önce İbrahim Tatlıses'in böyle bir olay üzerine "ben de çocukken hayvanlara şiddet uyguluyordum, Allah'ım affet beni, Allah'ım affet beni! Bilmiyordum Allah'ım, bilmiyordum Allah'ım!" diyerek dua ederken hüngür hüngür ağladığı görüntüleri geldi gözlerimin önüne.
Ben de bir köy çocuğuyum. Köylüler, özellikle köy çocukları çok zor şartlarda idame ederler hayatlarını. Daha boyları sivrilmeden çok ağır işlerin altına girerler, kaldıramayacakları yüklerin ağırlığı çöker omuzlarına.
Hayvanlar onların en yakın iş arkadaşlarıdır. Bu arkadaşlıklar zamanında elbette yaramazlıklar da yaşanır. Hayvanlarla o çocuklar ya da büyükler arasında kavgalar da meydana gelir. Genelde de bu kavgalardan hep insanoğlu galip çıkar.
Bazen eşeklerden çifte, koçlardan tos, kedilerden pençe, köpeklerden ısırık yeseler de bunun acısını hayvanlardan katbekat mutlaka çıkarırlar.
Ne yalan söyleyeyim, Allah'ın bildiğini kullardan niye saklayayım, ben de bu kavgaları hep yaşardım ve galip gelen de neticede hep ben olurdum. Ben de tıpkı İbrahim Tatlıses gibi "bilmiyordum Allah'ım, bilmiyordum Allah'ım!" diye dua ediyor, gözyaşı döküyor ve affedilmek için Allah'a yalvarıyorum. O şartlarda, o iş yükünün ağırlığı altında ezilirken, öfkelerine yenilip hayvanlara şiddet uygulayan tüm insanlar gibi...
"Köpekler, konuşamayan insanlardır."
Zaman zaman köpeklerin insanları ısırdıklarına şahitlik ediyoruz. Hatta gençliğimde beni de bir köpek ısırmıştı. Üç diş ısırığının yeri, sol dizimin üst kısmında hala bellidir.
Ama kabul edelim ki insanların birbirlerini ya da diğer varlıkları ısırma(!) hadiselerinin yanında, köpek ısırma hadiselerinin esamisi bile okunmaz.
Kimi yerde atlar kimi yerde köpekler ve kediler kimi yerde balıklar kimi yerde kümes hayvanları kimi yerde helikopterlerle develer kimi yerde küreklerle fok balıkları katledilmektedir.
Hatta ülkeler bile sebepsiz yere işgal edilerek o ülkenin sahibi olan insanların milyonlarcası katledilmekte, tecavüze uğramakta, on binlerce, yüz binlerce çocuk kaçırılmakta işkenceler edilmekte ama bu hadiseler, bir köpeğe yapılan işkence kadar bile konuşulmamaktadır.
Bunu yapanlar hep 'insan' dediğimiz canlılardır. Bu katliamların İstanbul'da, Konya'da İsveç'te ya da Avustralya'da yapılıyor olması insanların katilliklerinin derecesini hafifletmez.
Lanet olsun, ister hayvan isterse insan katliamcısı olanlara.
Göz boyayanların sözlerine kanıp, gerçekleri görmemekte ısrar eden insanlara da yazıklar olsun.
Köpek hadisesi aslında her ilde, her bölgede yaşanabilen hadiselerdir. Hani son köpek olayı Konya'da meydana geldi ya veyahut da her yerde yüzlercesi meydana gelen bu tür olaylar görüntülere yansıdı ya (iyiki de yansıdı) aman Allah'ım, bazı karakter yoksunu art niyetliler, 'mal bulmuş mağribi' gibi bu olaya sarılıp şehir kavgalarına, bölge nizalarına giriştiler. İma yoluyla ya da doğrudan doğruya itibar suikastına giriştiler, hemen diğer bütün olaylarda olduğu gibi o ili o bölgeyi suçlama yarışına soyundular.
Tam bu köpek davası kamuoyunu meşgul eder iken bu defa Güzel İzmir'imizin iki güzide futbol takımı arasında oynanan maçtaki o nahoş, nahoşluktan da öte büyük bir kin ve nefret yüklü olmazsa böyle bir olayın asla yaşanamayacağı, canavarca hislerle dolu olarak işlenen o çirkin hadise meydana geldi.
Kaleciye arkadan yaklaşan bir kişi elindeki sopayı acımasızca kafasına defalarca vurdu. İzleyen herkesi ürperten bu hadise yüzünden İzmir'i, İzmirliyi, köpeklere yapılan o menfur hadise yüzünden de Konyay'yı, Konyalıyı karalamaya çalışmak o köpeklerin kafasına kürekle vurmak kadar canice bir durumdur.
Bu iki konu da derinlemesine incelenmeli, araştırılmalı ve hem olaya doğrudan sebep olanlar ve hem de sosyal medyada bu olayları kaşıyıp şehirlere, bölgelere kin ve nefretlerini kusanlar takibe alınmalı ve gerekli cezai müeyyideler mutlaka uygulanmalıdır.
Buraya ilave edebileceğimiz bir başka konu da marketlerde anlık değiştirilen fiyat etiketleri yani pahalılık konusudur. Şahsen bu konuda da bir maksatlı, art niyetli uygulama yürütülmekte, 'serbest piyasa ekonomisi' adı altında bu sistem istismar edilerek 'kartelcilik' yapılmaktadır.
Ayrıca, fiyat etiketlerindeki '.99' uygulamasıyla da vatandaş ile dalga geçilmektedir. Sanki kasalarda kuruş varmış gibi sanki para üstü kuruş olarak çevriliyormuş gibi bu şekildeki bir fiyatlandırma düzeniyle müşteriye hakaret edilmekte, aklı ile 'gırgır geçilmektedir.'
Netice olarak, ülkemizin bağımsızlığına, vatanımızın bütünlüğüne kast eden terör başta olmak üzere, 'futbol terörü', 'hayvan terörü' ve bir de 'fiyat etiketi terörü'nün önüne mutlaka geçilmelidir.
Devletimiz bu konularda ve diğer yetki alanlarındaki bütün konularda gücünü göstermelidir, bizler vatandaşlar olarak bu gücün varlığını devamlı surette ve bir an önce hissetmek istiyoruz.