banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

İnsanlık tarihinde ‘yaban veya yabancılaşmak’ konusu genel konulardan ayrılarak apayrı bir başlık altında incelenecek olsa ciltler dolduracak bir külliyat ortaya çıkar her halde.

        Sosyolojik bir temele dayandığı için hayatın her aşamasında yeniliklerden, değişimlerden ve nihayet yabancılaşmaktan söz edilebilir. Mesela ekonomik şartlar sebebiyle uzun süre memleketinden ayrı kalanlar köyüne, kentine yabancılaşabilir. Her gününün büyük bölümünü ekran karşısında veya sanal âlemlerde dolaşarak geçirenler, yakın komşularına, arkadaşlarına, mahallesine hatta ailesine, anne- babasınabile yabancılaşabilir. Mensup olduğu milletinin diline, kültürüne de yabancılaşabilir insanlar. Bu ülkede yaşamış ortaokul mezunu herkesin bilmesi gerektiğine inandığınız bir kelimeyi bilememesi sebebiyle ilk soruda yarışı kaybedenlerden biliyoruz özellikle dile yabancılaşmanın ne boyutlara ulaştığını bazı yarışma programlarını izlerken.

        Birçok şiirini türkülerimizden bildiğimiz 17. Yüz yılda yaşamış ünlü halk ozanlarımızdanKaracoğlan, ‘Gözden ırak olan gönülden de ırak olur’ atasözünün işaret ettiği anlam bağlamında değerlendirir unutmayı, yabancılaşmayı ve der ki:

        “Mendilin yudum, arıttım/ gülün dalında kuruttum

        Adın ne idi unuttum/ Sorulmayı sorulmayı”

        Unutmak, yabancılaşmaya açılan kapının eşiği değil mi?          

        En büyük yabancılaşma insanın kendi temiz-saf fıtratına yabancılaşmasıdır. Kendine ve kendisini kendisinden daha çok sevdiği için anılmaya değer bir varlık değilken lütfettiği nimetlerle yarattıklarının en şereflisi katına çıkardığı Rabbine…

        Bu konuda Kerim kitabımız Kur’an’da İnsan suresinin ilk üç ayetinde bu tarihi seyre dair şu bilgileri görüyoruz:

        “İnsan(ın tarih sahnesinde görünmesinden) önceki dönem, sonsuz bir zaman kesitinden ibaret (değil) midir; insanın henüz dikkate değer bir varlık olmadığı (bir zaman kesiti)?

        “Şüphesiz (sonraki hayatında) denemek için insanı katışık bir sperm damlasından yaratan Biziz. Biz, onu işitme ve görme (duyuları) ile donatılmış bir varlık kıldık.”

        “Gerçek şu ki, Biz ona yolu/ yöntemi gösterdik; şükredici ya da nankör (olması artık kendisine kalmıştır)   

        Yabacılaşma; Allah’ın gösterdiğini beyan ettiği yol veya yöntemi bile/isteye görmeme, şerefli elçilerinin rehberliklerini kabul etmeme; dikkate alması halinde kendisine iyi, doğru ve güzel olanı işaret edecek olan aklını ve vicdanını susturması ile başlayan süreçlerin bin bir çeşit tezahürleridir aslında.

        İşin esasının ilgimizin merkezine neyi, kimi alıp neleri, kimleri almayışımızla alakalı olduğunu anlıyoruz. Haşir suresinin 19. Ayetine göre:

“Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın! (çünkü) onlar gerçekten sapmış olanlardır.”

         Rabbimiz hatırlanmayı, kullarının kendisini hatırlama şartına bağlamıştır. Değişmez yasasıdır bu: “Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım” 2/152

        Bireysel veya toplumsal sorunlarımızın büyük bir kısmını insanın kendine, çevresine, içinde yaşadığı toplumun onu asırlarca bir ve beraber olarak kardeşçe yaşatmış değerlerine bir şekilde yabancılaşmasına bağlı sorunlar oluşturuyor. Şirazemizin dağıldığı yer burasıdır bana göre…

        Hatırlanmayı bekliyoruz; lakin hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi hatırlamak istemiyoruz.

        Haklarımızı biliyoruz; lakin sorumluluklarımızı hatırlamıyoruz.

        Hep istiyoruz; lakin bizden bir şey istenirse bozuluyoruz.

        Dikkat edersek bunlar kendi hür iradelimizle yaptığımız seçimlerimiz.

        Sonuç…

        Sonuç Zeki Müren’in bir şarkısında olduğu gibi döne dolaşa seslendirip durduğumuz bir yabancılaşma, bir pişmanlık, bin hüzün…

        “Seninle bir sonbahar/ Mevsimiydi tanıştık

        Sanki birbirimizi / yıllarca aramıştık

        Yabancı olduk şimdi/ Yazık birbirimize

         İstersen gel dönelim/ eski günlerimize”

        Selamların en güzeliyle…

        Hacı Halim Kartal/21 Kasım 2022

       

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.