banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Gençlerimizi vatani görevleri yapmaya, asker ocağına gönderirken işimizi gücümüzü bir kenara bırakarak onları uğurlamaya gittiğimiz otogarlarda, duygularımızın ne denli coşup taştığını biliriz. En aşina olduğumuz en sıcak duygulardır bunlar.

Çarçabuk organize oluveren delikanlılarımızın vatan nöbetine gönderecekleri arkadaşlarının kışlalarına çocuklar gibi şen gitmeleri için oluşturdukları düğün bayram havasının tam içinde buluveririz kendimizi oralarda.

Böyle anların güzelliğini hiçbir şeye değişmem; çünkü neredeyse bütün köy, bütün mahalle oradadır… Duygular ortaktır, dilekler ve dualar ortaktır. Evlatlarını yolcu edecek ailelerin etrafında sıcacık halkalar oluşturulmuştur. Orada dargınlıklardan, kırgınlıklardan eser göremezsiniz; çünkü al bayraklar altında ‘Vatan söz konusu olduğu zaman gerisi teferruattır.’ ortak paydasında buluşmuştur yürekler.

Etrafımızı saran bu güzelliği sağlayan buluştuğumuz bu ortak paydadır işte; çünkü böyle anlarda saatlerimiz bir tek saate, memleket saatine ayarlıdır.

Geçen akşam yeğenimi ve arkadaşlarını uğurlamak için geldiğimiz otogarda bu duyguları bir kez daha yaşarken hatırladım Prof. Kemal Sayar’ın ‘Kayıp Arkadaş’ adlı kitabında söz ettiği ‘saatlerimizi memleket saatine ayarlamak’ kavramının anlamını…  

        Üzerinde yaşadığımız, cennet vatanımız Anadolu’da sosyolojimiz, mesleğimiz,meşrebimiz renklerimiz ne olursa olsun, bizi bir arada tutacak en önemli güce, en değerli sabiteye parmak basıyordu Kemal Hoca.

        Eğer saatlerimiz memleket saatine ayarlıysa, doğusuyla batısıyla, güneyiyle kuzeyiyle birbirimizden kopmamızın imkân ve ihtimali olmazdı.

        Psikoloji ilminde ülkemizin en saygın şahsiyetlerinden biri olan Kemal Sayar, adını zikrettiğim kitabındaki ‘Memleket Meselesi’ başlıklı yazısında bir konuşma için gittiği Hollanda’da karşılaştığı gurbetçilerimizden birinin zihninde yer eden bir sözü olarak nakleder saatlerimizin nereye ayarlı olduğunun öneminden:

        “Bizim insanımızın kuvvetli bir yurt bilinci var. Yurt hasreti ve yurt ağrısı, bizi biz kılar, türkülerimize, dertlerimize siner. Biz köksüz insanlar değiliz. Özleyecek bir yurdu, üzerine titizlenecek bir ocağı olan insanlarız. Yıllar önce Hollanda’ya bir konuşma için gittiğimde oradaki bir Türk işçi bana saatini göstererek demişti ki, “Yirmi yıldır gurbetteyim ve yirmi yıldır saatim Türkiye saatini gösterir.” Onun için Türkiye saatini gösteren bir saatle yaşamak, memleketiyle kurduğu bir ruh bağıydı. O saate her bakış, memlekete dönmenin sevincini içinde taşır. O saat, sevdiklerinin zamanında yaşamayı mümkün kılar.”

        Düşündüm ve doğrusu takdir edip alkışladım bu gurbetçimizin duruşunu. İhtiyacımız olan buydu işte her şeyden önce ve en önce. Saatlerimizi Londra’ya, Paris’e, Vaşington’a veya dünyanın başka bir merkezine göre değil Türkiye saatine ayarlamak… Bunu eğitim- kültür politikalarımızın amentüsü yapmak…

Gurbetçi kardeşimizin işaret ettiği yoldan ilerleyince en çözümsüz gibi görünen problemlerimiz bu sağlam duruşla çıkıvermez miydi problem olmaktan?

Nitekim Kemal Hoca da gurbetçi kardeşimizin dikkat çektiği yani saatimizin memleket saatine ayarlı olduğu yoldan ilerleyerek tahlil ediyordu milletimizin kolektif bilinçaltında olanları:

“O yüzden kendi kaderimizi bu ülkenin kaderinin ta içine yerleştiririz. Bu ülkenin yerlileri, kendilerine gidecek başka bir vatan bulamamış insanlardır. Yerlilik dünyanın neresinde olursa olsun ruhunuzu anayurdunuzun dertlerine, saatinizi memleketin saatine ayarlamak demektir. Başka hiçbir vatanda tam olarak mutlu olamamak, bu ülkenin derdini, kokusunu, yemeğini, gürültüsünü, özlemek demektir. Ruhunuza ezan sesi değmediğinde kendini öksüz, kimsesiz ve tenha hissetmektir.”

Saatleri Türkiye saatine ayarlı olmayanların hazan yaprakları gibi her rüzgârda oraya buraya savrularak sergiledikleri gariplikleri görüyor, üzülüyoruz.

Üzülmemiz seslerini bu toprağın sesine katamamaları değil, mesela bir Neşet Baba türküsünün ortasında çıkardıkları kakafonidir.

        Ay yıldızlı bayrağımızı kız kardeşinin gelinliği bilen şair Arif Nihat Asya’yı

‘Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin

 Benden doğar bana dökülmez?’ diye acı acı söyleten duygu, hep Anadolu’nun bağrına bastığı kimi evlatlarının saatlerini bir şekilde bir veya birçok nedenle Türkiye saatine değil de bizi biz olmaktan çıkaracak bize tamamen yabancı saatlere ayarlamış olmaları değil midir?

Selamların en güzeliyle…

Hacı Halim Kartal/14 Kasım, 2022

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.