Ferdi Tayfur’un; uğruna her mihneti kabul etmeye hazır olduğu sevgilisi için, kendisiyle gönül bağını koparmaması kaydıyla önüne getireceği ‘toprak ve taş olmak’ dâhil her seçeneği kabul edeceğini ağlamaktan pek farklı olmayan bir yorumla okuduğu şarkısını bilirsiniz.
Bir dönem dillerden düşmeyen bu çok sevilen şarkıda sanatçı,‘Merak etme sen!’ diye feryat figan ne kadar söylese de insan; fıtratı gereği düşünen, akleden, merak eden ve nihayet konuşabilen bir varlık…
Neyi, neleri merak etmez ki…
Kendi yapısını, yaratılışını, gökleri, yeri ve bu ikisi arasındaki her varlığı her şeyi merak eder durur ömrü boyunca. Öğrenmenin en önemli motor gücü bu meraktır, merak dipdiri tutuldukça öğrenilir yeni şeyler.
Televizyonlar evlerimizin başköşelerine neredeyse 7/24 izlenen dizi dizi kurgulanmış hayatları sokmayı başardıktan sonradır ki meraklarımızın yöneldiği odaklarda büyük sapmalar oldu.
İşte bu sapmalar nedeniyledir ki önceki meraklarımızın arasında yeni meraklarımız daha büyük bir yer tutmaya başladı. Bunlar, seyrettiğimiz dizilerdeki kişilerin her bölümde başlarına neler geleceğine, işlerin ne yola evirileceğine dair tamamen lüzumsuz, faydasız şeylerden oluşmaktadır.
Artık büyük bir sektör haline gelen tvdizileri ile seyirciyi sürekli ekran karşısında tutmaya yatırım yapanların bu işlerden doğrudan veya dolaylı kazanımları her ne ise çok kazandıklarını düşünebiliriz. Eğer zarar etselerdi sayılarında ciddi bir azalma görebilirdik.
İzledikleri yöntem aşağı yukarı aynıdır...
Olaylar nasılsa hep iyilere hep kötüler arasında cereyan eder; ortası yoktur. İster tarihi olanlara bakın, ister yakın dönemleri anlatan aktüel dizilere; fark etmez. Yalan, entrika, şantaj ve şiddet hemen hepsinde mebzul miktarda kullanılan soslarıdır dizilerimizin.
İyiler hep ezilirler, horlanırlar, sonbahar yaprakları gibi savrulurlar; çünkü genellikle ölümü dahi göze alarak tutmaları gereken bir sırları vardır. Ateşten gömlektir bu sırla yaşamak. Başlarına ne gelirse bu nedenle gelir. Nihayet her bölüm, seyirciyi gelecek bölümü adeta iple çekmeye sürükleyen bir veya birkaç düğümle sonlandırılır.Mesela kavgada namlusu uzun süre birisinin üzerine çevrilmiş bir silah patlar; lakin sahne aniden değişince hedefe ne olduğunu öğrenemezsiniz. Sonra en az on dakika reklam girer araya.
Sabırsızlıkla adeta çekilmez bir işkenceye katlanarak izlediğiniz reklam bitince diziye dönülür; fakat bu defa da silahın patladığı sahnede ne olduğunu öğrenemeden bölüm biter. Seyirci bir saati aşkın bir süredir çevresiyle, dış dünyayla ilgisini tamamen kopararak bağlanıp kaldığı televizyon karşısından kalkmayı başarsa da zihni o sahnede takılıp kalmıştır artık. Döne dolaşa merakı hep oraya götürür. Ertesi günün veya haftanın gelmesi bunun için anlamlıdır.
Her gün bir veya birkaç dizi olduğunu düşünürseniz en çok merak ettiğimiz şeylerin nelerden veya kimlerden nerelere veya kimlere kayıp gittiğini anlamak, görmek o kadar zor olmaz artık.
O saatte dizisini izlemeye mani olacak bir gailenin çıkmasını istemez. Bir yere gidecek olsa bir yolunu bularak o kanalın açılması talebini nazikçe iletir misafir olduğu evin sahibine. Şayet onlar da aynı şeyi seyrediyorlarsa değmeyin keyfine bizimkilerin. Neredeyse her hallerini kendi komşuları veya yakınlarından daha iyi bildikleri dizinin iyilerini-kötülerini konuşarak gece yarılarına kadar muhabbet edebilirler.
…
Koskocaman bir evde yapayalnız yaşayan anne veya babasını en son ne zaman ziyaret etmiştir? Bir ihtiyaçları var mıdır? Hasta mıdır?
En son ne zaman bir kitabı alıp da sonuna kadar okumuştur?
Dini, ahlaki, tarihi, siyasi, askeri, sosyal herhangi bir konuda işin aslı bakalım neymiş diye merak ederek güvenilir kaynaklardan bir araştırma yapmaya birkaç saatini ayırabilmiş midir?
Konusunun uzmanı olan bir hatibi en son ne zaman sonuna kadar dinlemiştir?
Anlamını bilmediği bir kelime veya bir kavramın ne demek olduğunu merak ederekelini bir sözlüğe en son ne zaman dokundurmuştur mesela?
Şehrimizin göbeğinde hizmet veren Seydişehir Halk Kütüphanesi’ne geçen hafta uğradığımda koridora konulan raflarda aylardan beri hiç dokunulmamış, üzerlerini kaplayan zar gibi naylonları içinde bekleyen aylık dergiler gördüm: Hece, Kültür- Sanat, Türk Edebiyatı… İçerideki raflarda yapacağınız küçük bir gezintide kapağını ilk defa açacak meraklı okuyucusunu bekleyen onlarca kitap göreceksiniz, inanın.
Hele bir ziyaret edin; görecek, üzüleceksiniz.
Meraklarımız gerçek âlemlerden sanal âlemlere kayıp gideli koskoca kütüphanelerde kitaplar da öksüz.
Meraklarımız yer değiştirdiğinden beri ya büyük marketlerin raflarında ürünlerin etiketlerini merak ederek yahut dizi izleyip dizi dizi hayattan koparak ömür tüketiyoruz.
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal 07 Kasım 2022